Tremé tradutor Português
253 parallel translation
Büyük Novgorod korkuyla titriyor mu? Öksüzlere merhamet edin, Prensim.
E a grande Novgorod... treme agora de medo?
Bugün dünya, marş eden birliklerin topuklarının altında sarsılıp dünyanın büyük bir kısmı, açgözlü ve kuvvet hırsı olanların önünde titrerken biz Amerikalıların, henüz yeni olmuş geçmişimizi hatırlayacak vaktimiz yok geçen her nesille daha da mükemmelleşecek bir devir ta ki bir gün insanlar bunun asla olamayacağını düşünene kadar.
Hoje, enquanto a terra treme sob os pés das tropas que marcham, enquanto uma grande parte do mundo estremece perante a ameaça de homens sedentos de poder, nós, Americanos, temos pouco tempo para recordar uma era estarrecedora na nossa própria História recente, que se tornará mais impressionante com o passar das gerações, até que, um dia, as pessoas digam que é impossível ter acontecido.
Neden titriyorsun? Korktuğunu söyleme. İnanmam.
Não diga que treme de medo, porque não acredito.
Hala titriyorsun.
Ainda treme...
Şimdi de sen titriyorsun.
Quem treme agora és tu.
- YER SALLANIYOR.
A TERRA TREME
Bay Marswell, titreyip sarsılıyor.
MarsweII! ele treme todo e tem vómitos!
Kız titriyor.
A moça treme. Ela é o jogo.
Bildiğim bir şey varsa o da Tanrı oradayken dağın titrediği. Toprak sallanır ve bulut ateşten kızıla döner.
Mas sei que a montanha ribomba quando Deus lá está, que a terra treme, e as nuvens se tornam vermelhas com fogo.
Oturduğu zaman yeri göğü bir kase jöle gibi titretiyor!
Quando se senta, sacode e treme... como um pudim numa manhã fria.
Sertçe itmek bir kadını titretebilir.
Treme sempre um pouco quando se puxa muito por ele.
Aha geliyor... Eee atladı bu!
Treme porque é velha.
O bazı insanlarla birlikte... açılıp kapanan bir tomurcuk gibi titriyor ve onlar korkunun ne olduğunu kısmen biliyorlardı.
Acontece o mesmo com o homem. Ele treme como uma folha ao vento... pelas coisas que sabe e que não sabe.
Bu sözcükler dudaklarından dökülürken korkudan titremelisin çünkü doğru değilse, Antony yalan söylediğin için dilini keser!
Treme de terror quando proferires tais palavras por receio de que sejam falsas e que António te corte a língua por isso.
- Aşağı bakınca titriyor.
- Treme quando olha para baixo.
Zamanla dünya titrer... şansızlık sadece şansızlığa benzer...
De tempos a tempos, a terra treme. A infelicidade parece-se com a infelicidade.
Artık ellerim o kadar titriyor ki, karnımı bile doyuramıyorum.
Agora, a minha mão treme tanto que nem consigo ganhar a vida.
( Clang ) Treacherous Woman, tremble... ln the name of Preverti, daughter of the mountains, whose embrace with Rani made the whole world tremble.
Mulher traiçoeira, treme... Em nome de Preverti, filha das montanhas cujo abraço com Rani fez o mundo estremecer.
Gazabından korkmayan ve titremeyen bir adam, salaktır, Kraliçem.
O homem que teme a sua ira e não treme é um tolo, minha rainha.
Bak, nasıl da titriyor.
Vê como ele treme.
Titreyen parmaklarını tetiğe yaklaştırma!
Não toques no gatilho. A mão treme-te muito.
Çünkü tipin yerinde ve rüzgâr estiğinde sallanıyorsun.
Porque você é bonito e treme quando o vento bate.
'Zirveler titrer'zayıf köprü sarsılır'ama avcı zor bir yolda sağlam bir kalple yürür.
Trovejam as alturas, a frágil ponte treme... Mas é com o coração firme que o caçador enfrenta a árdua senda.
Sadece şunu söylemek istedim : Bu Bobbie sana delice aşık olmuş... ve gergin pazılarını görünce içi titriyormuş.
Queria dizer que a Bobbie aqui está loucamente apaixonada por você... e treme diante de seus bíceps vigorosos.
Bak elim nasıl da titriyor.
Vê como a minha mão treme.
Tanklar hareket ettiğinde yerin tamamı sarsılıyordu.
Quando os tanques se deslocam, toda a terra treme.
Ona dokunursan, titrer.
Treme quando a acaricia...
Şey, ailem benden u-utanıyor, çünkü ben kekeliyorum, topallıyorum ve kafam titriyor.
A minha família tem vergonha de mim, p-p-porque... gaguejo, sou c-coxo e a minha cabeça treme.
Her tarafım titriyor.
Nada treme.
Ateşinin başında bile üşüyor... herşeyi yeni bakanının ellerine teslim etmiş.
Ele treme no frio agora. E deixa tudo nas mãos de seu novo ministro :
Çeki çıkardım, imzalayacağım. Ellerim titriyor. Çünkü korkuyorum.
Pego o talão de cheques e começo a assinar um, mas a minha mão treme porque tenho tanto medo do que estou fazendo.
Alman siyat ata biner Tüm Avrupa sallanır
A Alemanha cavalga num corcel negro e toda Europa treme.
Tüm dünya titriyor Herşey yıkılıyor
A Terra treme, tudo está a desmoronar-se...
Bugün elimin ayarı biraz bozuk.
Hoje, a mão treme-me um pouco.
Mürettebatı kaybettik ve Simon'ın pestili çıktı.
Perdemos a tripulação, e o Simon treme que nem geleia.
Hükümet korktu.
O Governo treme.
Her yer rengârenk : Kırmızılar, yeşiller parıltılı ışıklar.
Tem tudo, vermelhos, verdes e parece que treme.
Her şey sallanıyor...
Tudo treme.
Belki kalçam da sallanıyordur...
O meu sexo treme também.
" Nasıl titriyorum hisset
" Sente como treme por dentro
Boynuzlu Kral bile korkudan titriyor.
Até mesmo o rei do mal treme de medo.
Gözün. Yalan söylerken hala seyiriyor.
O teu olho ainda treme quando mentes.
Yaşlı Jack Burton'ın sözlerini hatırlayın, yer yerinden oynuyorken gökten zehirli oklar yağıyor ve tozu dumana katıyorken...
Lembrem-se do velho Jack Burton quando a terra treme e as setas envenenadas caem do céu e os pilares do Céu abanam.
O zaman neden titriyorsun?
Então por que treme?
Eli tir tir titriyor, kalbi çok hızlı atıyordur.
A mão treme-lhe, o coração bate depressa.
Aman tanrım!
Vejam como treme!
Ritminiz bir parça titreşimli.
O seu ritmo treme um bocado.
İçimdeki titreyen kıvılcımı aramam için bir fırsat.
O momento de buscar a pequena chama que treme no interior.
Bu sözler yüzünden, mavi yapraklar arasında titriyor O.
É por causa das palavras que digo que ela treme entre os ramos azuis!
Ürpererek paltosunun önünü kapattı ve yürüyerek siste kayboldu.
Ele treme, abotoa o casaco, e caminha para a névoa.
Ey zalim, bu büyük ismi duy ve titre!
Oh! Tirano, ouve o seu forte nome e treme!