Trenler tradutor Português
310 parallel translation
Tiyatrolar, oteller, trenler.
Teatro, hotéis, viagens.
Trenler, oteller, tiyatrolar.
Viagens, hotéis, teatro.
Hatta trenler bile çığın altında kaybolur.
Até o comboio desaparece.
Mineola'ya yolculuk uzundu ve trenler arasında dinlenmeyi severim.
A viagem até Mineola é longa e gosto de descansar entre comboios.
Ama trenler arasında iki saat olduğunu bilmiyorduk.
Mas não sabíamos que havia uma pausa de duas horas entre os comboios.
Trenler beklemez, kadınlar bekler.
Um comboio não espera, mas uma mulher sim.
Trenler de.
Nem os comboios.
Bu yerel trenler çok yavaş gider.
Estes combóios locais são muito lentos, sabem.
Fakat en önemlisi, Orda mineraller ve demir cevheriyle dolu buradan tüm Dünyaya gidebilecek Sonsuz trenler vardı.
E havia os trens... carregando sem parar, minério de ferro das Minas Gerais para o resto do mundo.
Tüm trenler batıya gidiyor.
Todos os trens rumam para o oeste.
Şu Amerikan trenler, tümüyle facia.
Estes trens americanos são impossíveis.
Trenler çok hızlıymış. İçlerinden birine binince, koca yolda hiç durmadan ta Tucson'a kadar gidebilecekmişin.
Ele disse que não demora muito para embarcar num desses comboios... e ir direito até Tucson, sem nenhuma paragem, acredita?
O zamanlar, trenler şimdiki gibi değildi.
Na altura os comboios não eram como agora.
Evet Bayan Marple, tüm trenler arandı ve hiçbir hastanede öyle bir kadının kaydı yok.
Sim, Miss Marple, mas fizemos buscas a todos os comboios e nenhum hospital tratou uma mulher como aquela que descreveu,
Trenler bir felaket. Ellerim kapkara oldu.
O comboio é terrível, deixa as mãos pretas...
- Trenler neyi anımsatır, biliyor musun?
- Sabes o que me lembram?
Yerleşimcileri taşıyan trenler soyuldu. "
"Comboios de caravanas assaltados"
Şafaktan sonra makaslardaki ve raylardaki tüm trenler bombalanacak.
De madrugada, vão bombardear as linhas e comboios.
" Bütün trenler buradan geçecek.
" Todos os comboios vão passar por aqui.
Buraya senin trenler hakkındaki dırdırını dinlemeye gelmedim.
Não vim aqui ouvir-te falar de comboios.
Trenler yüzünden!
Por causa dos comboios!
Trenler yarına kadar grevdeler ama masa saat 3 için ayarlanmıştı.
Não, os comboios estão em greve. Ela só chega amanhã. Mas mesmo assim vamos jantar a três.
Şu trenler ve insan kaynayan metrolar... Adamı boğabilir.
Aqueles comboios e aqueles metros apinhados ficam muito abafados.
Modern trenler! Barnum müzesindeki doldurulmuş balina!
As luzes da Broadway, combóios nas pontes,... a baleia empalhada do Museu Barnum!
Başka trenler de var.
Não posso ficar aqui. Há outros comboios a caminho.
Trenler insanların sevgisini taşıyamazlar.
Sim, fazem se o treinar primeiro.
Bankalar, trenler ve muhteşem McCradle Yağmasının sorumlusu.
Assalta bancos e comboios. Planeou o vil ataque aos McCandles.
ÇOCUK MASALI SALI BELGESELİNE DÖNDÜ... yeni refah dalgasından önceki günlerin hatırası. Ülke dirlik ve düzene kavuştu mağazalar güzel şeyler, hoş trenler, oyuncaklar ve...
A HISTÓRIA VOLTOU A SER O DOCUMENTÁRIO DAS TERÇAS... lembram-nos aqueles dias em que a nova afluência varreu a terra, tornando-a limpa e arrumada e deixando as lojas cheias de coisas bonitas, comboios cheios...
Askerlerin hat boyunca nakliyesinde elektrikli trenler kullanılıyordu.
Trens elétricos transportavam as tropas da caserna para lá, dos arsenais para as cantinas.
Trenler artık doğrudan gaz odalarına intikal ediyordu.
Agora, as linhas férreas conduziam directamente às câmaras de gás.
Trenler ve otobüsler de olabildiğince kıtlıktaydı.
E também circulavam poucos trens e ônibus.
Trenler bizi almaya gelirken, evlilik planı mı kuruyorsun?
Os combóios vêm para nos levar e você faz planos matrimoniais?
51. Cadde'nin kuzeyinden güneye giden tüm trenler.
Todo o tráfego em direcção ao sul deve permanecer na estação.
- Neden durdular? - Trenler sinyal noktalarında durur.
Aprendam uma coisa, o comboio tem que parar nos pontos com sinais.
Trenler gerçek makinalardır, oradaki tırmık gibi değil.
Os trens são máquinas a sério. Não são como aquela porcaria lá fora.
Burada trenler çok garip.
Os comboios aqui são tão estranhos.
O zaman trenler gerçekten güzeldi.
Nessa altura, os comboios eram mesmo engraçados.
Trenler, uçaklar.
Comboios, aviões.
Trenler asla zamanında gelmez.
Os comboios nunca são pontuais.
Karşı devrimcilerin saldırıları yüzünden Bakü'ye tüm trenler iptal edildi.
Todos os trens a Bakú foram cancelados por ataques... de contra-revolucionários.
Karşı devrimcilerin saldırıları yüzünden Bakü'ye tüm trenler iptal edildi.
Todos os trens para Bakú foram cancelados... por ataques de contra-revolucionários.
Tabii hiçbir şey çalışmayacak. Otobüsler. Trenler.
Não existiriam autocarros nem comboios.
Otobüsler, trenler, dükkanlar.
Autocarros, comboios, mercados.
Trenler düzenli olarak yıkanır, bu graffiti için problemdir, bu sorunu ortadan kaldırmalıyız, nasıl olabilir, en iyi şekildemi muayene yoksa zararlı şekildemi muayene.
Os comboios são frequentemente lavados, mas por causa do problema do Grafitti, temos de usar uma solução de remoção de Grafitti's, que, no mínimo, é prejudicial para a própria carroceria do comboio.
İnsanlar trenlerin dışını görüyorlar trenler çekildiğinde- - istasyona geldiklerinde, ve ya onlar hızlı trene geçtiklerinde.
As pessoas olham o exterior dos metrôs quando os trens estão saindo.... rebocados para a estação, ou quando estão passando pela via expressa.
Dışarda dolaşmak ve istasyonlara gitmek için güzel bir gün olduğunu düşünüyorum, soğuk ve kasvetli bir gün ve güzel bir beyaz, parlak trenler istasyonda duruyorlar.
Eu penso que é ótimo para um usuário normal estar esperando na estação, num dia frio e sombrio e ver um agradável, branco e reluzente trem chegar a estação.
Trenler hala boyalı bir şekilde gidiyorlar.
Os trens seguiram sendo pintados.
Doğudaki tüm bu trenler, bir şey gizliyorlar
Todos estes combóios, para Leste, escondem qualquer coisa.
Bütün trenler durdu.
Os comboios pararam todos.
Kahrolası trenler yüzünden! Kahrolsunlar!
Por culpa dos malditos comboios!
Sen ve trenler.
Ele é pontual como um trem.