Tv tradutor Português
11,348 parallel translation
İşte olmadığın zaman yaptığın şey bu mu?
É isso que fazes quando não estás no trabalho? TV Land?
Televizyondaki oyuncakları aldığın yer burası mı?
Foi aqui que arranjou os bonecos da TV?
Justine, Paul'u TV izlemeye götürür müsün?
- Justine, podes levar o Paul para ver TV?
Salonda otururken, bi'baktım TV'desin şey reklamında oynuyordun -
Na minha sala, e ali estavas tu, na minha televisão, a fazer um anúncio para...
Çocukken TV'den öğrendiğim bir şey.
É algo que dava na Televisão quando era miúda.
Benim televizyonda görmemi istediği bir şey var.
Há algo na TV que ele quer que eu veja.
- Televizyonundan kaydetmiş olabilirsin.
- Podes tê-lo gravado. Da TV.
Odasında televizyon olsa sevinmez mi?
Ele não gostaria de ter uma TV no quarto?
Noel Ağabeyinin çok büyük bir kalbi var size yeni bir TV, yeni bir buzdolabı, yeni bir çamaşır makinesi aldı ek olarak da, bir mikrodalga, ısıtıcı ve bir de futbol topu aldı.
Seu irmão pai natal tem um coração grande trouxe-lhe uma nova televisão um novo frigorífico uma máquina de lavar roupa nova e como bônus também trouxe um microondas uma chaleira e uma bola de futebol.
Hayır, Televizyon programı.
Não, é uma coisa para a TV.
Ve hangi tv kanalları izlemek değil mi?
E os canais de TV que não podes ver?
Vincent'e bir daha TV yok. Anlaşıldı.
Acabou-se o Vincent na televisão.
Diplomatik alanlar mühürlendi. Televizyon ve radyo sinyalleri yok. İnternet bağlantısı da yok.
Não há serviços de rádio ou TV... a internet caiu, e não temos como descobrir nada no Twitter.
Televizyon ve film haklarından vazgeçmeyi reddettim.
- Recuso-me a vender direitos... para a TV e para o cinema.
Pakistan kanalı yayına döndü.
A TV do Paquistão voltou a emitir.
Televizyonu izliyor musunuz?
Estão a ver a TV?
- Peki, seni TV'den hatırladım sanırım.
Sim. Acho que o reconheço da televisão.
- Dinleniyor, Noah, Tv'de ki gibi.
- Um microfone, como na TV.
Körfez sahilindeki insanlar bu gerçekle yaşayacaklar. TV muhabirleri evlerine döndükten sonra milletin dikkati başka bir yere kayacak.
A população da costa do Golfo irá viver com esta realidade, bem depois das câmaras de televisão saírem... 24 DE MAIO DE 2010... e a atenção da nação se virar para outro assunto.
Televizyonu kapatmanız mümkün mü?
Pode... desligar a TV?
"hey, bizler kütüphaneden geliyoruz." diyemeyiz. Oh, şey, TV şovlarında, detektifler her zaman insanlara bu tip tuhaf şeylerin bataklık gazından kaynaklandığını söylerler.
Bem, nas séries de TV, os detectives do paranormal dizem sempre às pessoas que as coisas estranhas são causadas pelo gás.
Arkadaşı bir TV ekibindenmiş ve Irak'ta idam edilmiş.
Era um tipo da TV que trabalhava no Iraque e foi decapitado.
Şimdi tek yaptığın yatağına uzanmış televizyon izlemek.
Agora só vês TV o dia todo enquanto estás deitada no sofá.
Görüşlerimi televizyon programında dinlemek istemiyorum.
As minhas opiniões não podem ser divulgadas no seu programa de TV.
Biramı açıp televizyondan Escobar'ın sonunu izleyecektim.
Eu estava pronto para abrir uma cerveja e assistir ao fim do Escobar pela TV.
- Biliyor musunuz... Aslında ilk kablolu Tv mahallemize gelmişti.
- Bem, na verdade, acho que fui a primeira do quarteirão a ter televisão por cabo.
En kötü şeyse katilin senin evinde seninle birlikte televizyon izleyen, yemek yiyen, geceleri yatakta yanıbaşında yatıp ortada hiçbir sebep yokken sana saldıran biri olması.
O pior de tudo é que o assassino está dentro da nossa própria casa, a ver TV connosco, a comer connosco, deitado ao nosso lado na cama à noite, e poderá atacar-nos sem qualquer motivo.
Kim etrafında böyle yetenekli isimler varken kendi TV programı olmasını istemez ki?
Quer dizer, quem não adoraria ter o seu próprio programa de TV, rodeada de tanto talento?
Evdeki televiyonumuz da iyi.
A TV que temos em casa serve perfeitamente.
Kadınlara estetik ameliyat yapıp bütün sorunlarından kurtardıkları o televizyon programına benziyor aynı.
Isto é como aquele programa de TV onde eles dão àquelas senhoras as cirurgias plásticas de modificação, e então todos os problemas delas depois desaparecem.
- Televizyon odamız burası.
Esta é a nossa sala de TV.
- Televizyondaki yemekçi kadın tutuklandı!
A mulher da culinária da TV foi presa! Espera, o quê?
Ben televizyon izlerken gizlice soktu.
Esgueirou-se lá para cima enquanto eu estava a ver TV.
Kurşun yarası için hiçbir ambulans buraya gelmez.
A TV? Nenhuma ambulância vem até ChIraq por causa de um ferimento de bala.
Bilal Aytekin restlessness @ BilalAytekin _ @ _ restlessness Uyu bakalım küçük bebeğim Uyu bakalım küçük bebeğim
Transcrição do canal TV Séries :
Aynı zamanda TV ve radyoda Trash Talk gibi beyaz boklarını dinledikleri için ve de...
Por ouvirem programas de brancos como a Trash Talk, TV on the Radio.
En sevdiği dizi "Game of Thrones" ve en sevdiği grup "The Thermals".
A série de TV favorita é o Jogo de Tronos e a banda favorita os The Thermals.
Annemle babam Frank ve Monica ama ben bile televizyonu açıp karşısına geçebiliyorum.
Tenho Frank e Monica como pais. E até eu sei como ligar a merda de uma TV.
Dev ekran televizyonu da var.
TV widescreen.
Kablolu tv'yi kaçak kullanıyorum.
Roubar Tv cabo.
- Televizyona çıkın, bize bundan bahsedin.
Porque não vem á TV, é nos conta todo sobre isso.
Büyüdüğüm eve ait. Yanında televizyon rehberi yığını vardı ve açıkçası 10 yaşında bir çocuk için kaliteli bir sicim resmiydi.
Pertence à casa onde cresci, junto à pilha de guias de TV e, na visão de uma criança de dez anos, do que era uma bela peça de arte!
Leonard, kablolu faturasında sadece benim adımın yazdığını fark ettin mi?
Leonard? Notaste que só o meu nome está na conta da TV?
Ya sana kablolu faturasına adını eklediğimi söylersem?
- E se eu te contasse que adicionei o teu nome na conta da TV?
Raho İyi seyirler dilerim.
@ UnitedTeam | united4ever.tv
Sadece televizyon.
Apenas a TV.
Böyle bir şaklabanı en yoğun saatte nasıl TV'ye çıkarıyorlar?
Como podem pôr um palhaço destes no horário nobre da televisão?
Ve seni TV'de yasadışıları suçladığını görünce...
E quando te vi na televisão a culpar os imigrantes ilegais...
Bütün haberlerde vardı ve orada televizyonu açmıştı.
Estava em todos os noticiários, e ele estava bem ali na tv.
TV izleyeceğim.
Vou ver televisão.
- Televizyona çıktın, dostum.
- Estás na TV, meu.