Ucuyor tradutor Português
1,061 parallel translation
Top ta sol merkeze kadar uçuyor!
Lançamento longo para o centro esquerdo!
Tommy uçuyor ve dünya dönmeye devam ediyor.
Enquanto Tommy voa, o mundo está a mudar.
Uçuyor musun sen?
Até dá vontade de morder! Lindo!
Aman Tanrım, artık bakıyorum, benim oğlan da senin filonda uçuyor.
Meu Deus, e entretanto o meu filho está a voar sob as tuas ordens.
O, Mars'a uçuyor.
Viaja até Marte.
Sen yıldızlara uçuyor musun?
Voa entre as estrelas?
Bana bahsettiğin gemilerden biriyle uçuyor.
Voa numa das naves de que me falou.
Kaçamak taktikle uçuyor ve ben göremiyo.. Sanırım ne yaptığını biliyor.
Ele está a pôr em prática tácticas evasivas, e eu nem sequer vi o alvo ainda...
Arkana bak Boomer, yanındaki adam kuyruğuna çok yakın uçuyor.
Abre um pouco, Boomer. O homem ao teu lado está quase a arrancar-te a cauda.
- Uçuyor musun?
- Estás pedrado?
se Post, "Uçuyor".
The Post : " "Ele Voa." "
Büyük Kanyon üzerinden hizla uçuyor, digeri de öyle.
Está a sobrevoar rapidamente o Grand Canyon e o outro também.
She's A Lady uçuyor!
É uma Lady voa!
Kuğular Güney'e uçuyor, ben de onlarla gidiyorum.
Os cisnes prepararam-se para ir para Sul, vou no encalço deles.
Yoksa senin aracında mı uçuyor?
Sua máquina também voa?
Senin makinen de uçuyor mu?
Sua máquina também voa?
Hemen arkanda biri uçuyor.
Você tem um muito próximo!
Jüpiter'de herşey gökyüzünde uçuyor.
Cada coisa que se vê em Júpiter está a flutuar no céu.
Uçuyor!
Ele voa!
Liz uçuyor Fransa'ya doğru.
A Liz voa até França
- Küçük bir roketle uçuyor musun?
- A voar às cegas num ciclo-foguetão?
- Uçuyor mu?
- Ele voa?
- Hangi havayoluyla uçuyor?
- Em que vôo foi?
- Genelde uçuyor.
- É que ele fica passado, meu.
Sen uçuyor musun?
Pá, estás a "tripar"?
- Helikopterler alçaktan uçuyor bugün.
- Os helicópteros andam baixo, hoje.
Üzerimize doğru uçuyor.
Vem direito a nós.
Son birkaç aydır Marsilya'daki fabrikasından Moskova'ya uçuyor. Yoldaşlarımıza dış motorları için bir karbüratör parçası satıyor.
Tem viajado para Moscovo, nos últimos meses, desde a sua fábrica em Marselha, para vender aos camaradas uma peça de carburador para os motores de popa.
Tanrım, gazla uçuyor olmalı.
Meu Deus, deve estar a voar com o vapor!
Bu açılış aşamasında Colin'in favori bir hareketi. Uçuyor. Colin zayıf sol dizine çalışmaya başladı bile.
Um dos golpes favoritos do Colin... e agora um voo e cá temos Colin massacrando o seu joelho fraco!
Kardeşin uçuyor mu?
O teu irmão é piloto?
Nasıl uçuyor baksana.
Olha como ele voa.
12.15 uçağı ile Londra'ya uçuyor.
Vai apanhar o voo das 12 : 15 para Londres.
Hâlâ uçuyor mu?
- Continua alucinada?
Bir ışık göz kapaklarımı deldi zemin çok yukarısında annem uçuyor, eliyle beni çağırıyor ve uçup gidiyor.
A minha mãe está ali de pé, assinala-me com a mão, não está longe mas não se pode aproximar.
El kumandasıyla uçuyor...
Está em modo manual.
Kaliforniya çok güzel, eroin kullanan vahşi bir kız gibi. Bir uçurtma gibi gökyüzünde uçuyor ve herşeye hakim olduğunu düşünüyor.
A Califórnia é como... uma rapariga maravilhosa cheia de heroína.
Planörle uçuyor. Ailesi de yanında.
Foi fazer parapente e levou a família com ele.
Uçuyor.
Eles voam.
Çok acayip uçuyor.
Não está a voar direito, algo se passa.
Hala uçuyor!
Devemos estar por cima dele.
Kahretsin Kuş gibi uçuyor!
Raios! Ela voa como um pássaro.
Çok uzakta, havada uçuyor!
Continua no ar!
Uçuyor.
Ela voa.
Bu Uçak Radarın Altında Uçuyor Ve Yarın Şafak Vaktinden Önce Bataklığa İniş Yapacak.
Voa sob o radar e aterra no pântano antes da madrugada de amanhã.
Hala uçuyor mu?
Mas está a voar?
Sanki uçuyor gibiydik.
Parecia que estávamos a voar.
- Şuna bak uçuyor.
- Olha ele a voar.
Bu şey uçuyor, Manny.
- Este gajo vai a voar, meu.
Altın fiyatları uçuyor.
Os preços do ouro em queda.
Ben, ben uçuyor gibi hissediyorum.
Eu... Eu sinto-me como se estivesse a voar.