Ufaklık tradutor Português
4,932 parallel translation
Al şunu ufaklık.
Pega lá, rapaz.
Ufaklık kafasının üstüne düşmüş ve köpeklerde ona saldırmış.
Uma criança de colo... Caiu, bateu com a cabeça e os cães atiraram-se a ele.
Uzan bakalım, ufaklık.
Pronto, companheiro.
Kalkma zamanı geldi, ufaklık.
Está na hora de acordar, bebé.
Bu ufaklık yerden yüksek bir havuzu buharlaştırabilir.
Esta pequena maravilha arrasaria uma piscina elevada.
İyi iş çıkardın ufaklık.
Estiveste bem, amiga.
Nereye gidiyorsun, ufaklık?
Aonde vais, meu pulhazito!
Alfie'yi mi diyorsun? Şu pizzacı kılığındaki ufaklık mı?
O Alfie, o miúdo da salsicha num espeto?
Çok üzgünüm, ufaklık.
Lamento muito, miúda.
Peki, fakat ufaklık, iyi değil mi?
Sim, mas a criancinha ficou bem, não foi?
Kendine dikkat et ufaklık.
Tem cuidado, menina.
Bu iş ciddi ufaklık.
Isto é sério, miúda.
- Ufaklık...
Pequenino...
Sağlam puan yapmışsın doğrusu ufaklık.
Estás a acumular grandes números, meu.
Selam. Selam ufaklık, gel buraya.
Vem cá, amigo.
Bu da ufaklık Margot.
E ali está a bebé... A Margot.
Hey, ufaklık.
Olá, pequenote.
Gel bakalım ufaklık, inelim arabadan.
Vem cá pequenote, vamos a sair.
Merhaba ufaklık.
Olá, pequenote.
Üzgünüm ufaklık.
Desculpe, baixinha.
"ufaklık" sence ne anlama geliyor? Çeviri :
O que quis dizer com "baixinha"?
Bildiğim kadarıyla değil. Ufaklık, boyuna göre günahlar bul.
Rapazinho, encontra os teus próprios pecados.
Hey, ufaklık, bir çiftlikte büyüdün değil mi?
Olha, puto, foste criado numa quinta, certo? Sim, senhor.
Elimin nerelere vardığını görsen hayrete düşersin ufaklık.
Ficarias surpreendido com o alcance da minha corrente, rapaz.
Bir de ok ve yaylı ufaklık var ya, hani şu Eros duyduğuma göre çift taraflı çalışırmış.
E quanto àquele menino com arco e flecha, o Cupido... ouvi dizer que ele joga nas duas equipas.
Hayır, ufaklık.
Não, minha querida.
Ufaklık, bitirmen gerekiyor, tamam mı?
Querida, eu preciso que acabes, ok?
Ama sizin ufaklık geldi, beni itip kaktı ve hakaret etti.
Mas esse rapaz chega, mete-se no meio, empurra-me e põe-se a gritar comigo.
Gel bakayım, ufaklık.
- Anda cá, meu pequenino.
Senin yanında dilimi tutmak gerekecek, ufaklık.
Tenho de ter cuidado com o que digo ao pé de ti, homenzinho.
Ufaklık ne yapıyor peki?
Como está o rapaz?
Ufaklık sen neden oraya gidip benim burada olduğumu söylemiyorsun?
Porque não dizes ao Junior para lhe dizer que estou aqui?
Ne yaptın ufaklık?
Olá.
Gördüm seni ufaklık.
Eu vi-te, miúda.
Bu ufaklık dün akşam bana Houduni numarası çekti.
Aqui o Júnior deu uma de Houdini esta noite.
Senin işin hep kolay ufaklık.
Contigo parece sempre fácil, Pequenita.
Üzgünüm ufaklık.
Lamento, Snips.
İşte ufaklık. Temizsin ve üşümüyorsun.
Tudo limpo e quentinho.
Ufaklık, neden yeniden üst kata çıkmıyorsun?
Amiguinho, por que não voltas lá para cima?
Ama artık korkmuş bir ufaklık değilim başkan hanım.
Já não sou um rapazinho assustado, Sra. Presidente.
Neşelen bakalım, ufaklık.
Volto para o jantar.
Hadi ufaklık, eve gitme vakti.
Está na hora de ir para casa.
Müzik dinlemene bak, ufaklık.
Escuta mas é a música, miúdo.
Aylarca, ufaklığın kayboluşu bir gizem olarak kaldı yegâne ipucu kızın ailesinin evinden 3 kilometre ötedeki bir dinlenme parkında bulunan beyaz ayıcık oldu.
Durante meses, o desaparecimento foi um mistério. A única pista era o seu urso de peluche branco, descoberto numa área de repouso a três km da casa da família.
Yakında gidersin, ufaklık.
Em breve, pequena.
- Mümkünü yok ufaklık.
- Nem pensar, pequenote.
- Selam, ufaklık. - Selam.
- Olá, amigo.
Nasılsın, ufaklık?
Tudo bem, miúdo?
Kimsin sen ufaklık?
Pequenino. Como é que estás?
Hey ufaklık.
Viva, parceiro.
Hey, dikkatli ol, ufaklık.
Cuidado, amigo.