Ulkeye tradutor Português
230 parallel translation
ulkeye iki gun once girmis.
Entrou no país há dois dias.
İşte bir göçmen durumu. Ülkeye yasadışı giriş yapılmış.
Há um caso de imigração ilegal.
Ülkeye canlı yayın yapılacak. Jett etkileyici bir konuşma yapacakmış.
O Jett vai fazer um discurso magnífico.
Ülkeye döndüğünü duydum ve seni bekledim.
Ouvi dizer que vinhas para casa então esperei por ti.
Ülkeye senin gibi mucitler lazım.
O país precisa de inventores como você.
Ülkeye nasıl getirdin, kaçak mı?
Já acabaste?
Ülkeye kaçak mı giriyorlardı?
Entrando no país ilegalmente?
- Ülkeye mi?
- Para dentro do país?
- Ülkeye rahatça girip çıkabilmeli.
- Que tenha livre circulação.
Ülkeye yeni girmiş Koreli bir doktor var.
- Quieto. - Não faço acordos.
UYUŞTURUCU KRALI ÜLKEYE İADE EDİLDİ
REl DA DROGA EXTRADITADO
GİZLİ BÜTÜN ÜLKEYE SAYONARA.
adeus.
- Ülkeye ait.
- Pertence ao país.
Ülkeye geldiğinizden beri büyük bir hayranınızım.
Admiro o seu trabalho desde que veio para o nosso país.
Ülkeye pasaportsuz girdi. Burada ama burada olduğunu kimse bilmiyor.
Ele entra no país sem passaporte.
Ülkeye girişine izin vermek zorundalar.
Têm que te deixar entrar.
Şimdiye kadar ki en iyi sonuçları aldım. Ülkeye hayırlı olsun.
Conseguiremos os melhores resultados de sempre.
Ülkeye olanlar korkunç.
É terrível.
Ülkeye nasıl sokuyorsunuz?
Como está a droga a entrar?
Ülkeye, zaferin haberini gönderin!
Envie-nos novas da nossa vitória.
- Bu doğru. - Ülkeye bir iyilik yapıyorum.
Estou fazendo um favor ao país.
- Ülkeye kaçak mı giricez?
Vamos entrar legalmente?
- Ülkeye hiçbir pasaport veya vize olmadan girmiş.
- Entrou no país sem visa ou papéis.
Ülkeye yasadışı giriş yaptı.
Entrou no país de forma ilegal.
Ülkeye nasıl girmiş?
Como é que ele entrou no país?
Ülkeye iyi bakın.
Tome conta do país.
Ülkeye kendi adıyla giriş yaptığını sanmıyorum.
Ele não deve ter entrado no país sob o seu verdadeiro nome.
Ülkeye gizlice döndüğümü sanıyorsun, değil mi?
Aposto que pensaste que voltei à socapa.
"Kayıp Ülkeye"
Para a terra dos perdidos
Ülkeye her türlü kaçak mal sokulmasına izin veriyormuş. Zümrüt, fildişi, yasadışı ilaçlar.
Deixava as pessoas fazerem contrabando de todo o tipo de coisas... esmeraldas, marfim, receitas médicas ilegais.
Ülkeye aynı anda yayın yaptık Brian, biz başardık.
Há 400 pedidos por segundo! Fomos nós que fizemos isto!
Ve herşey tam anlamıyla istediğim gibi, nişanlım dışında, ki şu anda Ulaşılamayan Ülkeye uçmuş durumda.
E tudo está como eu sempre quis, exceto o meu noivo, que decidiu viajar para a terra do Nunca-Nunca.
Ülkeye soktuktan sonra, onları uyuşturucu bağımlısı yapıp fahişe yapıyorlarmış.
Depois de atravessarem a fronteira com elas, viciavam-nas em drogas e tornavam-nas prostitutas.
Ülkeye karşı savaşı kazanamazsın, Bryan.
Não consegues vencer o Estado, Bryan, tu sabes disso.
- Ülkeye yasadışı yoldan girdim.
Sou um estrangeiro ilegal.
Beni varolmayan Ülkeye götürüp dev bir ahtapota yem yapmaya çalıştı!
Levou-me para a Terra do Nunca para me dar de comer a um polvo gigante.
Ülkeye söz verdim.
Dei a minha palavra de honra ao país.
Ülkeye kaçak girmiş olabilirsin.
Você pode ser um estrangeiro.
Ülkeye nasıl girdin?
Como entrou no país?
- Ülkeye bile beraber sızmışlar.
- Vieram para cá juntos.
Ülkeye gizlice giren bir kamyonda tecavüze uğramak?
Violado numa carrinha a entrar ilegalmente no país?
Ülkeye karşı ırk çatışması organize ettiğine inanıyoruz.
Pensamos que organiza confrontos raciais pelo país inteiro.
Çin'in her yanında casusları var. Ülkeye gizli girmeliyiz.
A Shay-Ling tem espiões em toda a China.
Ülkeye uyuşturucu sokarken öldü.
Morreu ao tentar introduzir droga no país.
Ülkeye Clinton yönetiminden beri eski bir resmi görevli olarak... bu onun ilk resmi görevi.
É a primeira missão de um membro do Governo americano... desde a Administração Clinton.
Ülkeye aldık.
Introduzimo-la no país.
- Ülkeye girmene izin vermişler demek!
- Então, eles deixaram-vos entrar no país.
Ülkeye geri döndüğünü bile bilmiyordum.
Nem sequer sabia que tinha voltado ao país.
Yarın uçuyorlar ve her zaman bilirim ki böyle şeyler en iyi yüz yüze olur. Ülkeye döndüklerinde olması lazım.
O voo deles é amanhã, e eu acho que é melhor fazer este tipo de coisa cara a cara, percebem, assim que tenha a certeza que eles estão no pais.
Ülkeye gelen kaç kişi, Orta Doğulu oldukları ya da genel tanıma uydukları için zorla uçaklardan alınıp götürüldü?
Quantas pessoas foram detidas ao chegar aos EUA, por ser do Médio Oriente, ou corresponder a uma imagem geral?
Ülkeye özgürlük ve demokrasi idealini getirmeliyiz.
Temos de trazer ao país o ideal da democracia e da liberdade.