Ultima tradutor Português
46,352 parallel translation
Son teklifimizden bu yana fikrimiz değişti.
Mudámos de ideias desde a nossa última proposta.
Ancak son teklifinizden bu yana bizim de fikrimiz değişti.
Mas também mudámos de ideias desde a vossa última proposta.
Seni en son gördüğüm yaştasın.
Parece ter a mesma idade de quando o vi pela última vez.
Nihayetinde bana hayatın çok çalışmanın, benim için önemli olan şeylerden vazgeçmemenin değerini öğretti.
Em última análise, ensinou-me o valor da vida do trabalho árduo, de nunca desistir das coisas que me são queridas.
Bir kontrol manyağının duymak isteyeceği son şey bu.
Essa é a última coisa que uma controladora quer ouvir.
El'i en son yalnız alt etmeye kalktığında bir araba dayak yedin.
Da última vez que os enfrentaste sozinho, foste espancado.
En son ne zaman iş dışı bir konu konuştuk?
Quando foi a última vez que conversámos sem ser de trabalho?
Danny'yi öldürmek son istediğimiz şey.
A última coisa que queremos é matar o Danny.
Son bir saati seni Danny'ye savunarak geçirdim.
Passei a última hora a defender-te diante do Danny.
Son bir şey daha isteyeceğim.
Só preciso de uma última coisa.
Son arabaya bindiğimizde Rahip Kuo'nun at arabasını mahvetmiştin.
Da última vez que andei contigo, destruíste a carroça do irmão Kuo, lembras-te?
Son konuştuğumuzda Danny'yle kanlı bıçaklı gibiydin.
Da última vez que falámos, parecia estar contra o Danny.
Şu anda tekrar yanımda yer almak için son şansın.
É a tua última oportunidade de alinhares nisto.
İlginçtir en son buraya babanla çıkmıştım.
Sabes, tem piada. A última vez que estive cá foi com o teu pai.
Geçenki kadar şatafatlı görünmüyor.
Não parece tão boa como a da última vez.
Son bir şey daha var.
Só uma última coisa.
En son ne zaman mektup yazdığımı hatırlamıyorum.
Não me lembro da última vez que escrevi uma carta.
En son geride kaldığımda Danny kaçırıldı.
Da última vez que fiquei para trás, o Danny foi raptado.
Bunu benimle deneyimlemen için sana son bir şans daha veriyorum.
Vou dar-te uma última oportunidade de a viveres comigo.
Bayan Harris'i en son ne zaman gördünüz?
Quando é que foi a última vez que viu a Mrs. Harris?
Peki, son konuşamamdan beri aramıza yeniler katılmış, gupilerin hepsi ayağa kalkabilir mi?
Alguns de vós são novos na empresa desde a última vez que falei, Os caloiros podem pôr-se de pé?
Roma'ya en son ne zaman geldin hatırlamıyorum.
Não me lembro da última vez que estiveste em Roma.
Burası C treninin son durağıdır.
Última paragem deste comboio.
Umarım, bu son konuşmamız olur.
Espero que esta seja a última vez que falamos.
Debrickshaw, oradaki son insandı.
O Debrickshaw foi a última pessoa ali dentro.
Bak, bu, yapmak isteyeceğim son şey kardeşim.
É a última coisa que quero fazer.
Geçen sefer olan şey tekrardan olmayacak.
Mas o que aconteceu da última vez não vai repetir-se.
- En son ne zaman alışveriş yaptın?
Quando foi a última vez que foste às compras?
Geçen sefer bunu yaptığımızda benim başka bir yanımı gördün.
Da última vez que fizemos isto, viste outro lado meu.
Geçen sefer farklıydı.
Da última vez foi diferente.
Bu sıcak gelişmenin detayları muhabirimiz Rachel Taylor'dan geliyor.
Para mais informações sobre esta notícia de última hora, vamos para o terreno com a repórter Rachel Taylor.
Geçen sefer buraya geldiğimde omuzlarının üstündeydim.
A última vez que estivemos aqui, eu ia no teu ombro.
- Son gördüğüm şey senin yüzün mü olacak ya?
Não acredito que és a última coisa que vou ver.
- En son yabancı tecavüzü ne zaman oldu burada?
Vamos levá-la para casa e depois vemos se descobrimos mais. Quando é que aconteceu a última violação por estranhos aqui?
- Konuşuyorum, son yarım saattir.
Estive a explicar, durante a última meia hora.
Ve bence bir kızın ihtiyacı olan en son şey farklı olduğunun ona dayatılması.
E acho que a última coisa que a menina precisa é que insistam em que é diferente.
Daha fazla para kaybetmemeniz için son bir şans veriyorum size.
Tudo bem. Última hipótese antes que isto comece a custar muito mais dinheiro.
İzleyen son kişi de sendin.
Tu foste a última pessoa a vê-lo.
Bay Polland en son ne zaman Mary'i gördünüz?
Sr. Pollard quando foi a última vez que viu a Mary?
Ludendorff en son Belçika'da görülmüş.
O Ludendorff foi visto pela última vez na Bélgica.
Son savaş, halkımın elindeki her şeyi aldı.
A última guerra roubou tudo do meu povo.
Efendim bu bizim son şansımız. Gazı bulmak ve Ludendorff onu nasıl kullanacak öğrenmek için son şansımız.
Senhor, esta é a nossa última oportunidade... a nossa última oportunidade de descobrir onde o gás está... e para saber quanto é que Ludendorff planeia usar.
Bu son şansın Fersen.
Esta é a sua última oportunidade, Fersen.
Son dövüşünde, yeteneğini analiz ettik. Kilitlemede geciktiğin sonucuna vardık.
Na última luta, a tua habilidade foi neutralizada, porque não tinhas acesso a pedras.
Bunu son savaş esnasında bulduk.
Encontramos isto na última luta.
Borçlu olmak isteyeceğiniz son insan, bunu herkes bilir.
Todos sabem, ele é a última pessoa a quem se deve pedir dinheiro emprestado.
Kumsalda mayolu bir şekilde görmek isteyeceğiniz de son kişi.
Ele também é a última pessoa que se deve ver numa praia, de biquíni.
- Bay Delaney majestelerine ve İngiltere'nin adil kraliyetine sadık bir vatandaş gibi davranmanız için size son bir şans vereceğim.
Sr. Delaney... Vou-vos dar uma última oportunidade para vos comportardes como um fiel súbdito de Sua Majestade e da legítima coroa de Inglaterra.
- Bu sonuncu.
Esta é a última.
İnç yandığında, son teklif kazanacak.
Quando aí chegar, a última oferta vencerá.
Babanızın vasiyetnamesini okuyarak başlama niyetindeyim. Ardından alacaklılarını ikna etmeye çabalayacağım.
Pretendo começar por ler a última vontade e testamento do vosso pai e, depois, tentarei chegar a um consenso com os credores.