Unvan tradutor Português
1,092 parallel translation
Ona unvan ve hazine mi verdiler?
Dão-lhe glórias e tesouros?
Troy Bolton bu unvanı garantiledi derim, sen ne dersin?
Eu diria que o Troy Bolton encaixa nessa categoria, não te parece?
İnanıyorum ki, oğlumun ve varisimin babası bir baronet unvanı taşır.
Confio que o meu filho e herdeiro terá um pai digno de um barão.
Francois Beretton, değerlendirmelerden sonra... jüri size Odontoloji alanında yüksek başarı düzeyinde... doktor unvanını veriyor ve sizi kutluyor.
François Beretton, depois de uma análise os jurados entregam-lhe o título de doutor de ciências Odontológicas. Com uma menção de honra e os parabéns.
Aslında, şunu itiraf etmeliyim ki, size verdiğim unvan tam olarak bana ait değil.
Posso até confessar que o título que disse possuir não é verdadeiro.
Hayatım boyunca bu anı hayal ettim ve size söz veriyorum ki bu unvanı şeref ve gururla taşıyacağım.
Tenho sonhado com este momento toda a minha vida, e prometo que vou carregar este título com dignidade e orgulho.
Gelecek maç unvanını koruyan şampiyonun rakibini belirleyecek.
A próxima semi-final determina quem defrontará o campeão.
Muhtemelen aileden gelmedir. Unvan miras kalmıştır.
Provavelmente, era uma coisa de família e herdou o título.
Sana bir unvan satın aldılar, Baronessa.
Compraram-te um título, Baronesa.
- Artık unvanın bir anlamı yok mu?
- O título não importa?
Unvan maçı değil.
Isto não é para o título.
- Para, unvan, kaleler... - Tabut.
- Dinheiro, títulos, castelos...
Bu akşamın galibi, Dünya Şampiyonluğu Kupası,... Volvo'dan 250,000 dolarlık bir kamyon,... 100,000 dolarlık nakit para ve de bilek güreşi dünya şampiyonu unvanını kazanacak.
O vencedor de hoje à noite vai sair daqui com a taça do mundial, um camião Volvo de $ 250,000, da companhia White, $ 100,000 em dinheiro, e o título de campeão de braço de ferro.
Kocam benim paramla evlendi ben de onun unvanıyla.
O meu marido casou comigo pelo meu dinheiro. Eu casei com ele pelo título,
Size açıklamaktan şeref duyarım, Komutan Eric Lassard bu yıl Miami'de düzenlenecek Ulusal Emniyet Amirleri Toplantısında On Yılın Polisi unvanını alacaktır.
É meu privilégio anunciar que o Cmdt. Eric Lassard... será condecorado Agente Policial da Década... na Convenção Nacional de Chefes da Polícia deste ano, a realizar-se em Miami Beach.
O küçük solucan unvanını korumak için ringe çıktığı ana kadar... onu yenilmez olduğuna inandıracağım.
Quando aquele palerma entrar no ringue para defender o título, já o terei convencido que é invencível.
"unvanını koruyan şampiyonun final maçında dövüşmesi yeterli."
"o campeão em título apenas precisa de lutar no combate final."
- Senin unvanın lazım bana.
- Preciso do teu título.
Ben senin unvanını istiyorum.
Preciso do teu título.
Bir şampiyon unvanını korumalı.
Um campeão deve defender o seu título.
- Unvanımı isteyen deli.
- É o louco que quer o meu título.
Unvanımı korumaktan vazgeçtim.
Decidi não defender o meu título.
Unvanını koruyacaksın.
Vais defender o título.
Unvanı olması zengin olduğu anlamına gelmez.
Só porque tem título nobiliárquico não significa que seja rica.
Herkesin bir unvanı var.
Estou rodeado de nobres com títulos.
Hayatım, ona bir unvan ayarla.
Querida, dá-lhe um título.
Caignet'nin ölümünden sonra, kralın baş müzisyeni unvanını aldım.
Quando Caignet morreu, nomearam-me Ordinário da Câmara do Rei.
"Ufaklık" unvanı, yaşam formunun resmi adı mı olacak?
Deve o nome de "Júnior" constar como nome oficial?
Ken ve Pam, Güney Yıldızı Yeni Moda unvan sahibi,
O Ken e a Pam são... Os detentores do título Southern Star Interregional New Vogue...
Bunun haksız bir avantaj olduğumu düşünebilirsin. Ama Nijinsky kadar değil. Dünyanın en büyük dansçısı olma unvanını sahip olduğu anormal ayakları sayesinde aldı.
Bem, você pode dizer que tenho uma vantagem injusta, mas não mais que Nijinsky, cuja reputação de melhor dançarino do mundo foi alcançada por ter pés deformados...
Bir tür şeref unvanı.
É uma espécie de título honorífico.
Geoffrey, Harvard'ın başarılı öğrencilere verdiği birçok unvan var.
Em Harvard há aqueles grandes títulos que os estudantes dão aos cursos.
Söylesenize, Mösyö Leverson şövalyelik unvanı almak için dayınızın çok önemli bir hizmette bulunmuş olması gerek, değil mi?
Diga-me, Sr. Leverson, para ter o grau de cavaleiro, o seu tio deve ter prestado um serviço muito especial, não?
Sahip olduğu her şey gibi unvanını da satın aldı.
Foi comprado, como tudo o resto.
- Ünvan maçını alacak.
- Ele vai tentar o campeonato.
- Ünvan maçını alacağız.
- Vamos tentar o campeonato.
Gelecek ay Ünvanını koruman lazım.
Para o mês que vem defendes o título. Continua a comer.
Ünvanına hiç de uymuyor.
Não fica bem com o uniforme.
ROCKY İLK ÜNVAN MAÇlNl KAZANDl
ROCKY GANHA A PRIMEIRA DEFESA DO TÍTULO
ROCKY 6.ÜNVAN SAVUNMASl İÇİN HAZlR
ROCKY PRONTO PARA A DEFESA DO TÍTULO PELA 6ª VEZ
Ünvanı tek başıma kazanacağım. Onu istiyorum.
Ganharei o titulo sozinho.
Ünvanını onuncu kez korudu ve dünya ağır siklet güreş şampiyonuyla para almadan karşılaşacak, tüm gelir yerel bir gençlik vakfına devredilecek.
Defendeu o titulo pela 10ª vez e defrontará o campeão do mundo de luta livre num combate cuja receita irá para uma fundação de Juventude local.
- Ünvanı korumak için on maç yaptım.
- Quê? Tive 10 defesas do título.
Ünvanı hak ettiğimden daha fazla korumanın hep bir yolu vardı.
Houve sempre esquemas para eu manter o titulo mais tempo do que devia.
Ünvanınız nedir peki?
Como nos devemos então dirigir a si?
Ünvan da, mevki de hâlâ benim elimde.
Eu mantenho o meu título e estatuto.
- Ya unvan?
- Um título?
- Ünvanı Balboa'dan hiç almadı.
- Balboa foi sempre o campeão.
- Ünvanı kazandım.
- Ganhei o título.
Görüyorsun, Balıkçılık Derneği'nin yıllık yarışları yaklaşıyor. Ünvanımı koruyorum.
Sabes, a Associação de Pesca, vem aí o encontro anual e sou o campeão neste momento.
Aşkı yüzünden, bugüne kadar hiç görülmemiş, duyulmamış bir şekilde... Ünvanından, topraklarından ve inandığı herşeyden... vazgeçti.
Ele desistiu do seu título, das suas terras, tudo em que acreditava... nunca mais ser visto nem ouvido novamente... tudo por causa do amor.