Urban tradutor Português
101 parallel translation
- Adın ve rütben nedir?
- O seu nome e posto? - Urban.
- Urban, efendim. Kıdemli Çavuşum.
Marinheiro de primeira.
Beyler, Kıdemli Çavuş Urban'da dikkatinizi çeken bir şey oldu mu?
Meus senhores, notaram algo estranho no marinheiro Urban?
McClean'e karşı Urban Transport,
O McClean versus Urban Transport.
Bay Urban Dagonet, size Kontes Olenska'yı takdim edeyim.
Sr. Urban Dagonet, apresento-lhe a Condessa Olenska.
Urban Outfitter'dan alınma mumlar, kirli çamaşırlar, bir pizza kutusu.
Velas da Urban Outfitter, roupa suja, uma caixa de piza.
Urban Outfitters'da indirim var. - Sosumuz bitmiş.
A Urban Outfitters está em saldos.
Pulp Fiction`daki Travolta mi, şehir kovboyu Travolta mi?
O Travolta de "Pulp Fiction" ou o de "Urban Cowboy"?
Bu yılın 4 Kasım'ında bu mahkeme tarafından verilen karar doğrultusunda sanık, liman girişine 8 metre uzaklıktaki Urban Swimlight 270 model sokak lambasını kırdığı için suçlu bulunmuş ve davacıya tazminat ödemeye mahkum edilmiştir.
Na qual, no dia 4 de Novembro deste ano, de acordo com a decisão adoptada por este tribunal... o acusado foi dado como culpado e sentenciado a pagar uma compensação ao queixoso por partir a iluminação da rua, modelo Urban Swimlight 2 70, situada a oito metros da entrada de embarque.
Hayır, o Urban Swimlight markaydı.
Não, era um Swimlight Urbano.
"Fletch'i ve" Şehir Kovboyu " nu elesek bile, 75 seçenek kalıyor.
Se eliminarmos o Fletch e o Urban Cowboy, ainda nos restam 75 possibilidades.
Şu anki grubunun, Kent Konut Birliği'nin olayı nedir?
Então, o grupo que tem agora, o Urban Housing League... Qual é a história?
Sen Maurice, sahte bilirkişi raporlarını TOKİ'ye götürecek Kent Konut Birliği'nin bu viraneleri satın alıp işçi aileleri için düşük maliyetli evlere dönüştürmek istediğini söyleyeceksin.
A sua tarefa, Maurice, é apresentar as avaliações falsas ao HUD. Diga-lhes que a sua Urban Housing League quer comprar os pardieiros e convertê-los em casas acessíveis a famílias pobres.
"Urban Cowboy", "Saturday Night Fever", "Grease", "Footloose" ve "Flashdance" de aldım.
Funny Girl, Easter Parade, An American in Paris e, como bónus, a série de dança clássica, Urban Cowboy, Saturday Night Fever, Grease, Footloose e Flashdance.
Şehir Işıkları adlı uyuşturucu karşıtı basketbol programının kurucusu olan Yarbay Farrell bölgedeki uyuşturucu kaçaklığı olayına bulaşmış olabilir.
O Comandante Farrell, fundador da Urban Lights, um programa de basquetebol que visa combater o consumo de droga, pode ter estado envolvido no tráfico de droga na região de Norfolk.
Şaşkınlığını ve öfkesini dile getiren Halk Merkezi sözcüsü Şehir Işıkları basketbol programının Norfolk'taki tüm sahalarda kaldırılacağını söyledi.
Expressando surpresa e indignação, um porta-voz do centro comunitário informou que o programa Urban Lights será suspenso em todos os centros comunitários de Norfolk...
Şehir Işıkları'nda çocuklara uyuşturucu satan donanma yarbayı mı?
O comandante que vendia aos miúdos da Urban Lights?
Halk Eğitim Merkezi'ndeki sahaların ışıkları bu gece tekrar yandı. Şehir Isıkları'nın kurucusu olan donanma yarbayı Brian Farrell'ın geçen pazar hayatını kaybettiği uyuşturucu savaşıyla ilgisi olmadığı ortaya çıktı.
As luzes voltaram a acender-se no campo do centro comunitário, visto que o Comandante Brian Farrell, fundador da Urban Lights, foi ilibado da guerra de tráfico que o vitimou no domingo passado.
Kardeş kilisemiz St. Urban'dan Peder Mazzone'u hepiniz tanıyorsunuz.
Todos conhecem o Padre Mazzone da nossa igreja irmã de St. Urban.
Siz St. Urban'ın rahibisiniz.
É o padre de St. Urban.
St. Urban'a gelip Teresa'yı sordu.
Veio a St. Urban para me perguntar acerca da Teresa.
Yerime birini bulana kadar St. Urban'da kalacağım.
Só continuo em St. Urban até encontrarem um substituto.
Bir arkadaşım Binky Urban'da temsilci.
Há um amigo meu que é agente em Binky Urban.
Şehri Kasıp Kavuranlar en çok satan oyunumuzdur.
Urban Hellraiser é nosso top de vendas.
Duruşmadan sonra Urbane dergisinden bir muhabirle bir görüşmem oldu.
Depois da audiência, fui entrevistada por um jornalista da revista Urban.
Denise'in, senin Cheslav arastırmasında yalan söylediğini anlatacağını umuyormuş.
Eu falei com o assistente do Towers, da revista Urban, ele esperava que a Denise dissesse... que você cometeu perjúrio no inquérito do Chezlov.
Black Flag, Bad Brains, Urban Waste, Major Conflict, falan gibi olmalıyız.
Nós temos de ser tipo Black Flag, Bad Brains, Urban Waste, todos eles.
Urban smooth.
Urban smooth?
Binky Urban kokteyl veriyor. Ben gitmek zorundayım.
Binky Urbars estão a fazer uma festa à qual tenho mesmo de ir.
Ona aldığım yastık.
A que comprei na Urban Outfitters.
Benvurban Adler.
Sou Urban Adler.
Ve sonra Urban Everest dergisini evinden çıkarmaya başlamış ve sonra bu dergiyi dünyada çevreciliği en çok destekleyen bir şirket haline getirmiş. Ve tüm bunları 30 yaşından önce yapmış.
Depois montou a Urban Everest a partir do apartamento dele e transformou-a numa das empresas mais filantrópicas e amigas do ambiente a nível global, tudo antes de fazer 30 anos.
Urban Skechers marka ayakkabılarını ödünç alabilir miyim?
Podes emprestar-me os teus ténis?
Etkileyici Urban DJ gibi
Ficou porreiro. Parece um DJ de rua.
Urban değildi. Hayır.
Ele não era Urbano VI.
Urban Renewal Project'in yardımlarıyla benim sponsorluğumda ve her birinizin katılımıyla bu kaliteli sağlık kurumu tekrar elinizin altında. Bu mahallede yaşayan her birey için burada.
Mas com a ajuda do Projecto de Renovação Urbana que patrocinei e todos vocês participaram, a assistência médica está outra vez ao alcance de todos desta vizinhança.
Bir gün, bana, Urban Cowboy'da yardımcısı olmamı istedi ve -
Um dia, perguntou-me se queria ser assistente dele em "O Cowboy da Noite" e...
Urban Cowboy demek.
- "O Cowboy da Noite".
- Keith Urban.
Keith Urban.
- Urban efendim.
- Urban, Majestade.
Bugün Urban'la görüşeceğim
Vou falar com Urban, hoje.
Urban usta. Grandük Notaras seni emretti.
Mestre Urban, o Grão-Duque Notaras quer vê-lo.
Hoş geldin Urban usta.
Bem-vindo, Mestre Urban.
Sultan Mehmet seni sarayında görmek ister Urban usta.
O Sultão Maomé deseja vê-lo em sua corte.
Urban'ı kaçıranların...
Fomos informados de que
-... Türk olduğunu öğrendik efendim.
- os turcos sequestraram Urban.
Ona yaptıracağı büyük toplarla surlarımı dövecek.
Vai atacar minhas muralhas com os canhões que Urban faz.
Bir yolunu bulup Urban'ı öldürün.
Encontre uma maneira de matar Urban.
Urban beni acıyarak satın almasaydı...
Urban ficou com pena e me comprou.
Urban, baban değil o zaman.
Então, Urban não é o seu pai.
Mağazadaki * kız havalı olduğunu söyledi.
A miúda do Urban Outfiter disse que estava fixolas.