Utanıyordum tradutor Português
132 parallel translation
Ve ben utanıyordum.
Estava envergonhadíssimo.
Utanıyordum. Ben de eski bir yüklüğün içine saklandım, battaniyelerin arasında.
Escondi-me num velho baú, entre os cobertores.
Frank belki seyrediyordur diye utanıyordum.
Estava preocupada a pensar que o Frank pudesse estar me observando.
Konuşmaya bile utanıyordum.
Tinha vergonha de falar.
Başka birini oynamaktan, başkasının duygularını taklit etmekten utanıyordum.
Sentia vergonha de representar o papel de outra pessoa, de personificar as emoções de outros.
Kendim istemeye çok utanıyordum.
Tinha vergonha de lá ir pedi-lo.
O harikaydı ve ben çok ama çok hızlı konuştum. Çünkü ona karşı hissettiklerimden utanıyordum. Ama bana acı verecek bir şekilde de belli ediyordum.
"Era linda, e eu falava muito e muito depressa, porque me sentia envergonhado do que sentia por ela, e que, para mim, era dolorosamente evidente."
Utanıyordum.
Tinha vergonha.
Çevredeki evlerin hepsi çok güzeldi. Bu yüzden biraz utanıyordum.
Estas casas parecem boas e eu estava embaraçada com isso.
Utanıyordum. Korkuyordum.
Se soubesses como me sinto cá dentro!
Utanıyordum.
Sabes, tive vergonha.
Utanıyordum. Ucubeydim.
Tinha vergonha, achava-me um anormal.
Utanıyordum.
Fiquei embaraçada.
Ondan utanıyordum.
Tinha vergonha dele.
Onlara yaklaşmaya çok utanıyordum ; sonra şansım döndü...
Claro, senti-me tímido para me aproximar deles, mas então tive sorte.
Ne zamandır barışmak istiyordum ama utanıyordum.
Fazia tempo que queria consertar isso. Sentia vergonha.
Bundan utanıyordum!
Sinto-me humilhada!
Belki biraz utanıyordum.
Talvez por vergonha.
Sanırım utanıyordum. Herkes benden çok şey bekledi.
Acho que tive vergonha Esperavam tanto de mim...
Gerçekte ise,... kendimden utanıyordum.
A verdade é que tinha vergonha de quem era.
Bu sadece... ben sadece görünmesinden utanıyordum.
Não vos posso censurar por olhar...?
Quebec'ten geldiğimiz zaman aksanımdan utanıyordum.
Quando viemos do Québec... Tinha muita vergonha da minha pronúncia, e fiz tudo para a perder.
Çünkü utanıyordum, tamam mı?
Porque eu tinha vergonha, está bem?
Senden o kadar çok, o kadar çok utanıyordum ki hakkında... söyleyebilecek tek iyi bir şey bulamadım.
Estava tão envergonhada. Não consegui lembrar-me de uma única coisa simpática sobre ti.
Çıplaktık... ... ve korkuyordum... ... ve de utanıyordum.
Estávamos nus e eu estava aterrada e sentia-me envergonhada.
Daha önce Miranda'ya hiç yalan söylememiştim. Ama Büyük'le tekrar görüştüğümü kabul etmekten utanıyordum.
Nunca mentira à Miranda, mas tinha vergonha de admitir que reatara com o Big.
Bu yüzden onu severdim. Ama ondan utanıyordum.
Eu gostava dele por isso, mas tinha vergonha dele.
- Utanıyordum.
- Sentia-me envergonhado.
Hayatımdan utanıyordum.
Com vergonha da minha vida.
Utanıyordum.
Eu estava com vergonha.
Babamla Cold Mountain kasabasına geldiğimde görüntümden utanıyordum.
Quando vim com o meu pai para Cold Mountain, tinha tanta vergonha da minha aparência...
Bunu bilmiyorsun çünkü sana söylemedim. Utanıyordum.
Não sabes disso porque não te contei.
- Utanıyordum. - Neden utanıyordun?
- Eu estava envergonhado.
Utanıyordum.
Frustrada, envergonhada. "
Öyle bir insan olduğum için utanıyordum.
Tinha vergonha do homem que era.
Kendimden utanıyordum.
Fiquei envergonhado.
Ve sana hiçbir şey söylemedim... çünkü... utanıyordum.
No contei a voc... porque senti... vergonha.
- Kalçasına dokunmayı istiyordum, Fakat utanıyordum.
Queria esticar a mão e apalpar-lhe o traseiro, porém sentia-me intimidado.
Utanıyordum.
Senti-me envergonhada.
Dün gece lokantada bir kız göğüslerimi ellediğinde..., az kalsın utanıyordum
Quase que fiquei envergonhada quando uma rapariga me agarrou no peito, no restaurante.
Senden utanıyordum.
Eu tive vergonha de si.
Çünkü onu yapsam Koca-göt beni döverdi....... biraz da utanıyordum.
Porque ele fê-lo primeiro e eu era tímido e...
Bunları alırken, çok utanıyordum.
Costumava sentir-me tão embaraçado quando comprava isto.
Dibe vurmuştum. Nefes almamdan bile utanıyordum.
Tinha chegado ao fundo do poço, estava envergonhado só de respirar.
Hiç sizlerle konuşmadım çünkü utanıyordum.
Nunca entrei em contacto porque estava muito envergonhada.
Onlara söylemeye utanıyordum
Tinha vergonha de contar-lhes.
Böyle davrandığım için kendimden utanıyorum Charlie ama elimde değildi, çıldırıyordum.
Estou envergonhada, Charlie, como agi deste modo... mas eu... não pude ajudar nisto. Estava enlouquecida.
Çok utanıyordum.
Sentia - me muito mal.
Çok utanıyordum.
Tinha tanta vergonha.
Utanıyordum.
Tinha vergonha...
Evet çünkü Orson bana "iyice aç" dediğinde utanıp sıkılmıyordum.
Bem, isso é porque não coro quando o Orson diz : "Abre bem."