Uyuşturucu tradutor Português
17,073 parallel translation
Daha önce bir uyuşturucu takasının bu şekilde sonuçlandığını görmemiştim.
Nunca vi uma troca de drogas e armas dar tantos problemas.
Aşk, iş ve uyuşturucu.
Amor, trabalho e narcóticos.
Neden uyuşturucu kullanmaya başladığımı merak ediyordun.
Perguntas-te porque optei pela agulha.
Ve, aslında güçlenmeni izlemek eğlenceliydi bir çeşit uyuşturucu olduğunu düşünmen.
Teve piada ver-te ficar mais forte, pensando o tempo todo que era uma droga qualquer.
Hep böyle, "Vatan" kafasındalar ama tek yaptıkları şey uyuşturucu satıp, Efes içmek, sonra da şikayet etmek. "Efesin tadı da çok değişti ya."
Agem como se o importante fosse "La patria", mas só sabem vender droga, beber cerveja dominicana e reclamar : "A cerveja não sabe tão bem como no nosso país."
Orayı hep sevmişimdir. Ama bir keresinde Nijeryalı bir uyuşturucu satıcısıyla kötü tartıştım.
- Sempre adorei o nome, mas já tive problemas lá com um traficante nigeriano.
Maalesef Orta Amerika ve Meksika'da uyuşturucu kartellerinin yabancıları kaçırması sık görülen bir şey.
Infelizmente, o rapto de estrangeiros pelos quartéis de drogas na América central e no vizinho México tem-se tornado comum.
Munna bu alanda uyuşturucu lordu.
Munna é um barão da droga desta área.
- Bugün lokantaya uyuşturucu testini yapmaya bir hemşire gelecek.
Uma enfermeira vai hoje ao restaurante para fazer o teu exame toxicológico.
Uyuşturucu testini yapmaya hemşire geldi.
Há uma enfermeira que quer fazer o teu exame toxicológico.
Eğer Brass'ı konuşturabilirse büyük bir uyuşturucu halkasını çökertmemize aracı olacak.
Se ele fizer o Brass falar, ajudaria a eliminar uma grande rede de tráfico.
Brass uyuşturucu ticareti yaptığını itiraf etse biz yeter.
Só precisamos que o Brass admita que voltou ao tráfico.
- Revir, ona uyuşturucu verdi ama durumunun kötüleştiği aşikar.
- A enfermaria sedou-a, mas, obviamente, a condição dela está a piorar.
Ya da Pornobıyık'ın meth bağımlılarına uyuşturucu karşılığında paspas dolabında sakso çektirmesi?
E quando o Bigodes obrigava as viciadas em metanfetamina a fazer-lhe broches na dispensa das vassouras?
Litchfield don şirketini yönetiyorsun, Sinaloa uyuşturucu kartelini değil.
Mandas na empresa de cuecas de Litchfield, não no cartel de droga de Sinaloa.
Hayır, inanıyorum ama uyuşturucu veya her neyle uğraşıyorsan onun parasıyla aldığımız için devletin eve el koymasını istemiyorum.
Acredito sim, mas não quero que o governo fique com a casa porque compramos com dinheiro de drogas ou seja lá o que vendes.
Yasalarca yetişkin biri olduğunuzu ve evde uyuşturucu bulunmadığına dair belgeleri imzalamanız -
Preciso que assine e confirme que é legalmente adulta, e que a casa é livre de drogas, - que manterá...
- Uyuşturucu için mi?
- Preso por drogas?
İçinde uyuşturucu mu var?
Cheios de droga?
Her türlü okazyon için uyuşturucu getirdim.
Trouxe sensações para todas as ocasiões, meu amigo.
- Ethan, uyuşturucu almadım.
Ethan, eu não consumi nada.
Sabıkasında küçük çaplı hırsızlıklar ve uyuşturucu var ama aşırı bir şey yok.
Tem um cadastro de roubos e tráfico de droga, mas nada com violência.
10 yıl önceydi. Uyuşturucu dağıttığını öğrendiğim zaman. Evet.
Quando descobri que andavas a traficar.
Eğer Bay Diggle, bedava bir şekilde Bayan Queen'in yasadışı uyuşturucu almasına yardımcı oluyorsa Bay Queen'in kampanyası sırasında olanlar için yalancı tanıklık etmiş olduğunu düşünmek çok mu saçma olurdu?
Se o sr. Diggle pode trabalhar de graça para o sr. Queen para ajudar a srta. Queen a comprar drogas, não seria fácil acreditar que ele cometeria perjúrio para apoiar a campanha de difamação do sr. Queen?
Hop, ben bir uyuşturucu bağımlısıyım ve şu an gece yarısı, kahvaltım nerede kaldı? Yardım edin!
Olá, sou toxicodependente e é meia-noite, onde está o meu pequeno-almoço?
Peter, oyunculuk kariyerini geliştirsin diye bebeğine uyuşturucu mu veriyorsun?
Peter, estás a dar drogas ao teu bebé para melhorar a sua carreira como actor?
- Bunun uyku yoksunluğu ve uyuşturucu maddeler ile bir alâkası olmadığını mı düşünüyorsun?
Achas que isto teve alguma coisa a ver com a privação de sono e os narcóticos?
- Dansçı ve uyuşturucu bağımlısı mı olacaksın yani?
- Sim. Então vais ser apenas um dançarino e um toxicodependente?
Ordudan atıldığımda seks, uyuşturucu ve tekno kulüpler arasında bulanık bir hayat sürmeye başladım.
Quando fui expulsa da academia, a minha vida era sexo, drogas e discotecas.
Uyuşturucu kartellerinin başına bela oluyordu. Güçlerini yakın çevresindeki pisliği temizlemek ve doğru bir amaca hizmet etmek için kullandı.
Ela estava a ser uma verdadeira dor de cabeça contra os cartéis de droga, utilizando os seus poderes para limpar o seu bairro.
- Umarım yine uyuşturucu satmıyorsundur Carl.
É bom que não andes a traficar droga outra vez, Carl.
Uyuşturucu satmıyorum.
Não, nada de drogas.
Uyuşturucu kullanmama konusunda nasıldın bugün?
Como foi o teu dia com a cena de não usar droga?
Harikaydım. Uyuşturucu kullanmadım.
Foi boa, não usei drogas.
Simon, Maureen senin uyuşturucu kullandığını düşünüyor.
Simon, a Maureen acha que podes andar metido na droga.
İyi Hıristiyan olmak için uyuşturucu kartellerine kendinizi öldürtmeniz gerek diyerek şantaj yapmadım size.
Nunca vos chantageei ao dizer que para serem bons cristãos teriam de se deixar assassinar pelos cúmplices dos cartéis da droga.
Geçen hafta Maradona'nın hâlâ uyuşturucu kullandığını iddia edince fena halde çıkıştım kendisine.
Na semana passada, ele afirmou que o Maradona ainda consome drogas e eu ofendi-o.
Maradona'nın hâlâ uyuşturucu kullandığını.
Que o Maradona ainda se droga.
Uyuşturucu kaçakçısı olduğunuzu duydum.
Ouvi falar que é traficante.
Ama sen uyuşturucu satışını protesto etmek için farklı bir yol seçtin.
Você, contudo, escolheu outro caminho para protestar contra o tráfico.
Uyuşturucu bağımlısı olduğumu söyleyebilirim.
Podia dizer que era drogada.
Uyuşturucu işiyle nasıl ilgilendiğini filan.
Sobre a forma como ele lidou com o comércio de droga.
Salyangoz Benny uyuşturucu testinden kaldı.
Benny, a Banana Lesma, deu positivo.
Uyuşturucu.
O problema com drogas.
Kızlar ve uyuşturucu.
Raparigas e drogas?
Ruslar tabloların içinde uyuşturucu kaçırıyor.
Os russos estão a traficar drogas dentro da arte.
Uyuşturucu yüzünden mi?
É droga?
Uyuşturucu da değil.
Não é droga.
ABD, muhtemelen CIA tarafından desteklenen bir uluslararası uyuşturucu karteli için çalışıyordu.
Trabalhava para um cartel de drogas apoiado pelos Estados Unidos, provavelmente, pela CIA.
- Uyuşturucu, silah? Ne?
Mão, não dormi com ele.
Partide alkol vardı, uyuşturucu kullanılıyordu...
Havia álcool naquela festa.