Vago tradutor Português
794 parallel translation
Görüyorsunuz, daire üç haftadır boştu. Kira sözleşmesini yeni imzaladım.
O apartamento estava vago durante três semanas, só assinei o arrendamento.
Umarım yanlış anlaşılmıyorumdur.
Espero não estar a ser vago.
Evet, efendim. Onu yaşlı tefecinin altındaki boş dairede çalışırken bulduk.
Sim. o encontramos trabalhando num andar vago debaixo da penhorista.
Demek tefecinin altındaki boş dairede çalışıyordunuz, öyle mi?
Então estava trabalhando no andar vago debaixo da casa de penhores?
Çalıştığım boş dairenin kapısının arkasında.
Atrás da porta do andar vago, onde estava trabalhando.
Lafı yuvarlıyor.
É muito vago.
Bankadaki o görev hala duruyorsa onu seve seve kabul ediyorum.
Se esse lugar no banco ainda estiver vago, terei prazer em aceitá-lo.
Hiç faydası yok efendim. Elimden gelse bir şeyler yapardım, ama gerçekten hiç boş yer yok.
Senhor, eu fá-lo-ia se pudesse, mas não há nada vago.
Kalbi var, böbrekleri çalışmıyor midesi kötü.
Coração vago, rins danificados...
İstediğim yüz ifadesi o o genç, şaşkın, sisli ifade.
É esse o olhar que quero... esse olhar vago.
Bir şekilde Dorian'ı andıran sanki orta yaşlı, deli, ürkütücü bir amca. Alçakça bir yüz ifadesi ve her yanında kan var.
Tem um vago ar familiar com Dorian... um ar de pessoa de meia idade, louco, um arrepiante tio com uma cara de debochado e sangue por cima dele.
Neden şurada yalnız oturan adamı kullanmıyorsun?
Nunca haveria nem um lugar vago no bar.
- "arkadaş" terimi, geniş bir kavram.
- É um amigo. - Amigo é um termo vago.
Niye, taht boş mu?
Está o trono vago?
Öteki kanatta iki bayan, ve bir de boş daire.
Vivem duas senhoras na outra ala e temos um apartamento vago.
- Şu anda belli bir şey yok.
- Um pouco vago no momento.
Oraya boş bir apartmandan giricez.
Chegamos lá pelo apartamento vago.
Tüm hatırladığım muğlak, kabusumsu şeyler.
Tudo o que me lembro é... vago, como um pesadelo.
Sebebi kadar müphem bir korku.
Um medo que é tão vago, quanto o seu objecto.
Müphem, çünkü otostopçu öyle.
É vago porque é exactamente o que aquele viajante é...
O, müphem.
Ele é vago...
Artık korku müphem değil.
Agora o medo já não é vago...
Hayır. Bay Humbert gururunun okşandığını... belli belirsiz birşefkat duyduğunu, ve hatta suikast hançerinin... bir nebze pişmanlıkla okşandığını bile itiraf ediyor.
Não, o Sr. Humbert confessa uma certa vaidade... um carinho vago, até mesmo um pouco de remorso...
"Ölü bir boşluk hissettim."
"Um sentimento mortiço e vago assolou-me,"
Evlenmemiş kadınların cesurluk ve özgürlük havalarının anlaşılmaz bir özlemle birbirine karıştığının farkına vardım.
Tenho notado que as mulheres não casadas têm um ar bravio de indepêdencia misturado com um vago desejo.
Anlaşılmaz bir özlem.
Vago desejo.
Anlaşılmaz bir özlem falan yok o zaman?
Bem, um vago desejo não, então?
Açıkta bir memuriyet var.
Há outro lugar vago.
Şimdi onun yeri açıkta.
O seu lugar está vago.
Pek kesin değil.
É muito vago...
Belirsiz, tanımsız, bilimsel araştırmalar için son derece değerli bir durum.
Vago, indefinido, uma oportunidade única para a investigação científica.
Tamamen belirsiz.
É vago, muito vago.
"Çok belirsiz"...
"É vago, muito vago"...
" Yago ve Vago akşam 7'de barıma geldiler
" o Yago e o Vago entraram no meu bar às 19h00...
" Yago ve Vago'yu tüm gece Pernod içerken gördüm.
" Eu vi, Vago e Yago beberem anisete, não sei quanto.
Vago entrikadan hapsedildi ve bu tasarlama demek!
O Yago foi preso por cumplicidade. E, se há cumplicidade, há premeditação.
Vago ve Yago gizli örgüte üye!
Descobriu que o Yago e o Vago pertencem a uma organização secreta.
Öğreniyorum ki Yago ve Vago CROC üyesi,
E descubro que o Yago e o Vago pertencem à organização CROC,
Vago gizlice polis sertifikasıyla hastaneye alındı.
O Vago foi hospitalizado em segredo com um certificado de um médico da polícia.
Vago bir tarım cezaevinde 8 yıla mahkum oldu orada 1 yıl 2 yıl sayılıyor.
Após quatro meses de julgamento, o tribunal condenou Vago a oito anos numa prisão agrícola, onde cada ano conta por dois.
Herhangi bir kişi olabilir.
- É muito vago. Pode ser qualquer pessoa.
Git, kendine boş bir yer bul. Ya da kız arkadaşını sinemaya götür.
Vai procurar um lugar vago ou leva a tua namorada ao cinema.
Hasta çalışanlarım için her zaman yedek bir odam vardır.
Tenho sempre um quarto vago para trabalhadores doentes.
- Üzgünüm, ama o oda boş.
- Me desculpe, mas este quarto está vago.
- Yani belirsiz bir zamanda, albay.
- Muito vago, Coronel.
Eğer bir ev, duygulu bir atmosferden yoksunsa en az birkaç duvarı aile gelenekleriyle kaplanmamışsa o zaman o ev, her zaman içi boş bir evdir.
Se não há uma aura sentimental ligada a uma casa... se a mais pequena das suas paredes não está coberta de tradição familiar... então o conceito de lar é vago e sem sentido.
Bu biraz belirsiz.
Isso é um pouco vago.
Onu anlamak zordu ve hiçbir güçlüğü hesaba katmıyordu.
Era tudo vago e não tinha em conta as dificuldades práticas. "
Bu Eskimo haritası biraz belirsiz.
Este mapa dos esquimós é um pouco vago.
Bay Poirot'yu her zaman yedek tuttuğumuz 16 numaraya yerleştirin.
Podemos aIojá-Io no 16, que sempre está vago.
Ben bu hattın yöneticisiyim, ısrar ediyorum Bay Poirot'yu 4 numaraya, Bay McQueen'in üstündeki boş yatağa yerleştirin.
Como Diretor eu Ihe ordeno dar o beliche vago acima do Sr. McQueen, no 4.