Valiz tradutor Português
304 parallel translation
- Valiz anahtarlarını istememiştim.
- Esqueci-me das chaves do baú.
Leander, sevgilisini görmek için Çanakkale Boğazı'nı yüzerek geçerken yanına valiz alma zahmetine katlanmamıştı.
Quando Leandro cruzou a nado o Hellespont para encontrar a sua amada, ele não se preocupou com malas.
Valiz için çok teşekkür ederim.
Como está? Muito obrigado pela mala.
İki portmanto, iki valiz, iki şapka kutusu ve bir yemek sepeti.
Duas malas, duas caixas com roupa... duas caixas para chapéus, e uma grande arca.
Ayrıca bu valiz bir sürü eşyayla dolu.
E esta mala cheia de coisas.
Hayali bir valiz taşıyordum, işportacının eşyalarından biri.
Eu tinha uma mala imaginária, um daqueles fatos de vendedor...
Valiz boş mu dedin?
Diz que a mala está vazia?
Evlat, bu valiz dolu.
Filho, a mala está cheia.
Birkaç valiz gelecek.
Vai haver bagagens.
Son 10 ya da 15 dakikada buraya kaç tane valiz kaydettiniz?
Quantas bagagens registrou nos últimos 10, 15 minutos?
Evimde kiracı olan Profesör Marcus'a, neresiydi o Cambridge'den bir valiz gönderilmiş.
É um baú. O Professor Marcus, que vive comigo, espera um baú de, onde é que era?
Cambridge'den Marcus adına gelen bir valiz. Evet doğru.
Vindo de Cambridge, para Marcus.
Öncelikle, yanında hiç valiz getirmedin.
Em primeiro lugar, não trouxe bagagem.
Önemli bir şey değil ama şu valiz...
Não é nada importante, mas aquela mala...
Ama valizlikte birebir aynısından bir valiz vardı.
Mas havia uma mala quase idêntica à minha na seção de bagagens.
Bir valiz almak istediğimi hatırlıyorum.
Lembro-me de ter querido pegar numa mala.
Kahverengi valiz, Lewis grubuna gidecek.
Aquela mala de couro castanho segue para a comitiva do Lewis.
Luca valiz nerede?
- Luca, onde está a mala?
Dallas, valiz yok.
Dallas, nada de malas.
İmansızın altın dişlerinden gelen kutsal parayla "valiz-kadın" tıka basa doldurulmuştu!
Dinheiro dos dentes de ouro dos infiéis e tinha de a aturar!
Sıradan bir valiz seçip başkasının onları gümrükten geçirmesini sağlayacağız.
Escolhemos uma mala que não dê nas vistas e outra pessoa passará na alfândega com ela.
Evet, valiz de onda.
Pois, e com a mala.
Valiz sende mi?
Tens a mala?
- Valiz mi?
- Bagagem?
- İki valiz, ikisi de gri.
- Duas malas cinzas.
Valiz etiketiydi.
Era um talão de bagagem.
O valiz sana da kahverengi mi görünüyor?
Acha que a mala é aquela?
Son görüldüğünde, kahverengi bir pantolon mavi bir gömlek, kahverengi bir ceket, koyu eldivenler giyiyordu. Kahverengi bir valiz taşıyordu bir olasılıkla 30-06 bir bir tüfeği olmalı. Aranmaktadır...
Vestia calças brancas, camisa azul clara, casaco ou camisola castanha, luvas escuras e leva uma mala clara que podia conter uma arma 30-06.
Kahverengi valiz.
A mala clara.
Valiz kahverengi miydi?
Acha que a mala é aquela?
Bu valiz onunki mi? Bu valiz onunki mi?
É a tua mala?
Bir valiz, palto ve bir puro kutusundan başka hiçbir şey görmediğini... söyledi.
Ele limpou o carro antes de eles partirem e disse que não havia nada no carro, a não ser a mala, um casaco e uma caixa de charutos.
Bayan Bishop bana söyler misin, acaba valiz burada... ofisin tam ortasında, insanlar gelip geçerken, ne kadar durdu?
Menina Bishop, pode dizer-me quanto tempo a mala do DL esteve ali, com gente a entrar e a sair?
Ama valiz hakkında hiçbir şey bilmiyor musunuz?
Tudo? Não sabe nada sobre a outra mala?
Valiz Murphy ve Büyük Alabama New Orleans'dan gelmişler.
Suitcase Murphy e o Big Alabama, vieram de New Orleans.
Yanınıza küçük bir valiz ya da sırt çantası alabilirsiniz. Sadece şahsi eşyalar.
Podem levar uma pequena mala ou sacola, somente efeitos pessoais
Obtener la valiz...
Obtener la Valisa... - Que?
- La valiz en el, ıı, oto bianco sportif. - Que? Y... a la sala ( oda )...
La valisa en el... auto bianco desportivo e a la sala siete, por favor.
Valiz taşıyan çocuk değil, değil mi?
Não é o paquete, pois não?
Mesele şu... 13 Aralıkta, sen, ben ve birkaç valiz, bir uçağa atlayacağız... - Nereye gideceğiz?
A 13 de Dezembro, tu, eu e algumas malas, apanharemos um avião.
O aldı efendim. Bir valiz alıp, Berghof'u terk etti.
Ela vai sair de Berghof com uma mala.
Merkez meydan, toplanma yeri olacaktır. Her ailenin 15 kiloluk valiz hakkı vardır. Paralarınızı ve diğer..., değerli eşyalarınızı yanınıza alın.
Cada família tem direito a 15 quilos de bagagem, podem trazer o vosso dinheiro, e objectos de valor, convosco.
Cumartesi gecesi sokaktaydım, iki çocuk, üç valiz ve bir köpekle.
Sábado à noite, estou eu na rua com dois miúdos, três malas e um cão.
Pekâlâ, valiz etiketleriniz, biletiniz, Bayan Moore'nin bileti.
Eis as etiquetas, os adesivos, o seu bilhete e o da Sra. Moore.
İki valiz buluyorum.
Encontro duas malas.
20.yüzyıl, erkek, politikacı, şişman, bayan kıyafetleri giyiyor, balığa benzeyen bir valiz taşıyor.
Século XX, homem, político, gordo, com roupas femininas. E a transportar uma mala em forma de peixe.
Ufak valiz.
De mão.
- Hırpalanmış, eski bir valiz istiyordu.
- Não, um baú velho.
İçinde hiçbir şey olmayan bir valiz mi?
Um baú, sem nada?
- Ama valiz satın alabilirdi.
- Mas podia comprar um novo.
Ama sarışın adam aslında eğitmen kılığına bürünmüştü çünkü valiz biletinde daha iddialı ifade saklıydı. En iyileridir.
São as melhores.