Vapor tradutor Português
1,357 parallel translation
İşte buhar çıkışı.
Saída do vapor.
Harvey Briggs kendisine buharlı bir tekne aldı.
O Harvey Briggs comprou um barco a vapor.
Lucinda, bir sonraki buharlı geminin... dört hafta sonra Bellingen'e hareket edeceğini bilmiyordu.
Lucinda não sabia que só daí a quatro semanas... partiria o próximo barco a vapor para Bellingen.
- Tam yol ileri Bay Moody. - Tamam efendim.
- Para a frente, a todo o vapor, Sr. Moody.
Tam yol ileri.
A todo o vapor!
Tam yol ileri!
A todo o vapor!
Tam yol gidiyoruz!
Vamos a todo o vapor!
BUHAR BASINCI GÖSTERGESİ
VÁLVULA DE PRESSÃO DO VAPOR
Kafasında, birincilik için kimsenin yarışamayacağı... devasa ve son derece lüks bir gemi vardı.
Ele idealizou um barco a vapor tão grande... e com detalhes tão luxuosos, que a sua supremacia nunca seria desafiada.
Yük gemileri falan, bilirsiniz.
Sabe, barcos a vapor e assim.
Buharı kesin!
Reduzam a pressão do vapor!
Buhar giysileri böyle kömür etmez.
Vapor não queima roupa desta forma.
Sorun buhardan kaynaklanmıyordu,.. .. bu sabahki konuşmamızı hatırlarsanız en başından beri derdimiz buydu.
O problema não foi causado por vapor, como julgávamos, esta manhã.
Betondaki bir yarıktan buhar çıkıyor.
Está a sair vapor através daquela fenda no cimento.
Zift Çukurları'ndan dumanlar yükseliyor ve meteor gibi birşeyler fırlıyor.
Há vapor a sair da pedra de alcatrão. E meteoritos estão a saltar de dentro do vapor.
Bütün kanalizasyon deliklerinden buhar fışkırıyor ve tek duyduğum ses bu gürleme...
Há vapor a sair dos buracos. E tudo o que consigo ouvir é este barulho ensurdecedor...
.. ve bu şeyden yükselen buhar inanılmaz.
E uma nuvem de vapor está a sair desta coisa incrível.
- O buhar herhangi bir yerden geliyor olabilir.
- A causa do vapor pode ser outra.
Bir zamanlar burada büyük miktarlarda kumaşlar yıkanmış. Kumaşlardan yükselen buharlar sürekli bir sis tabakası oluşturuyormuş.
Aqui os artesãos humedeciam as grandes peças de tecido, e o vapor desprendendo-se do tecido húmido envolvia o lugar numa permanente neblina.
Koca lokomotifte buhar mı kalmadı?
Não sobrou vapor na velha locomotiva?
Buhar treni, Toki Takatsuki ve sizin biftek yemeğinizi ödedim.
Um comboio a vapor, Toki Takatsuki, e eu paguei os vossos bifes.
Buhar boruları patlamış, onu arkaya düşürmüş, ve kafasını vurmuş. Durumu nasıl?
O cano do vapor rebentou, atirou-o ao chão e bateu-lhe na cabeça.
- Buhar vanası bozuldu.
- A válvula de vapor avariou-se.
Elbette. Sadece biraz buharlı olacak.
Só que com um pouco mais de vapor.
Oh, evet. Buhar banyosu yaptım.
Tive um ligeiro banho de vapor.
Joe, tatlım, Tamir ettim. Buhar kilidi yüzündenmiş.
Era só vapor no motor.
Buhar kilidi yüzündenmiş.
Era só vapor no motor...
Tıbbi mantığa göre kulaklarından buhar fışkırması lazım.
Pela lógica da medicina, deveria estar a sair-lhe vapor pelos ouvidos.
Tüten miden için biraz kolay yoldan gideceğiz.
Vamos devagar com seu estômago... No vapor!
Titanik isimli buharlı bir gemiden- - esinlendim.
Me inspirei em um antigo navio a vapor, o Titanic.
Çok fazla buhar hepsini kurutabilir.
Muito vapor pode deixar tudo enrugado.
- Buhar odasına kilitlendiğini sana söyledi mi?
Ela não te disse que ficou trancada na sala do vapor?
Ama buharlaşmana neden olduğum için özür dilerim.
E peço desculpa por causa do vapor.
Etrafta yığınla metal köprü, boru ve duman var.
Enormes passarelas gradeadas, canalizações... ... e muito vapor.
Kuyrukluyıldız güneşe yaklaştıkça, güneş buzu eritiyor buz buhara dönüşüyor, sonuç olarak da büyük bir delik var, tamam mı?
O cometa aproxima-se do Sol, o gelo derrete, transforma-se em vapor e cria um grande buraco, certo?
Jelly Roll, buharlı bir gemi ile Avrupa'ya yolculuk yapmanızın nedeni nedir?
Jelly Roll, qual é a razão para uma viagem até à Europa a bordo de um vapor?
Bu pis gazlar cildine iyi gelir.
E o vapor é óptimo para os poros.
Sağa kır!
À direita a todo o vapor!
Buhar basıncını gösteren manometre buralarda olmalı.
Um manômetro indicando a pressão do vapor... Deve ser aquilo.
"Buhar göstergesinin en az 11'i gösterdiğinden ve manivelanın ön tarafa baktığından emin olun".
Verifica se a pressão do vapor se mantém a 11, e a alavanca empurrada para diante...
Walker, burada işin biter bitmez hemen saunaya gitmeni istiyorum.
Walker, vai para a sauna a vapor, assim que acabes aqui.
- Buharın içinde ne olduğunu söyle.
- Diga-me o que há no vapor.
Arabam bana tısladı, motorundan dumanlar yükseliyor.
Meu automóvel acaba de reaquecer-se, sai-lhe vapor do motor.
James Watt, buhar makinesini icat etmiş.
O James Watt inventou a máquina a vapor.
Bir buhar borusunu yemiş.
Corroeu um tubo de vapor.
45,000 ton tam gros, 642 fit, 2 buhar turbin.
45 mil toneladas, 190 metros, duas turbinas a vapor.
Karım, kalorifer boruları sandı ama yıllardır hiç buhar yok.
A minha mulher julgou que eram canos a aquecer mas não há vapor há anos.
Pompalamadan bahsetmişken tam yol ileri.
E por falar em endurecido, sr. Coleman... a todo o vapor.
Kaynadığımda sesimi bir duyun.
Quando fico cheio de vapor, então eu grito,
Tir tir titriyordum.
Sexo quente, suado, com vapor.
Buharda.
Estão no vapor.