Varım tradutor Português
250,101 parallel translation
Burada bir şeyler deneyen bir tek ben varım. Götümüzü kurtarmaya çalışıyorum!
Sou o único a tentar salvar o nosso trabalho!
Bizimle paylaşmak istediğin bir şey var mı, Richard?
Queres partilhar algo?
Beyler, Gavin Belson'ın... olmadığı bir dünyada, evet, gizli yayılma yapılabilecek en iyi şey. Fakat onun patentine ve kaynaklarına ihtiyacımız var.
Malta, num mundo onde não há Gavin Belson, sim, o desenvolvimento secreto era o melhor, mas precisamos da patente e do capital e também precisamos do cérebro dele.
Çünkü, bu işe girişmek istiyorsun. Bizim de fona ihtiyacımız var. Yatırımcıların para vermeyeceğini de düşünürsek, Monica'nın yeni şirketi dahil.
É bom que tenhas vindo, queres entrar e precisamos de capital, ninguém quer nada connosco nem a empresa da Monica.
Yani, hayatımın geri kalanında daha iyi bir şey var mıydı diye düşünecektim.
Ia ficar o resto da vida a pensar se haveria algo melhor.
Tişörtlerimiz bile var. Üstünde adım yazıyor.
Até temos camisolas com o meu nome.
Dünden kalanlar var mı?
Tem alguns de ontem?
Hey, Jared, beni arayan var mı?
- Jared, alguém me ligou?
İşin gerçeği şu ki, zaten şu anda da acımasızca dalga geçiyorsun. O yüzden kaybedecek bir şeyim yok. ayrıca potansiyel olarak bir sürü kazancım var.
Mas a verdade é que isso é o que tu já fazes todos os dias, por isso não tenho nada a perder e potencialmente tenho muito a ganhar.
Bu işin güzel bir tarafı var mı dersen, şöyle derim, şimdi farkediyorum, Dan benimle beraber.
Se há um lado bom desta história toda é que agora sei o que tenho com o Dan.
Bizim 120 bin telefona ihtiyacımız var, değil mi?
Precisamos de 120 mil telemóveis, certo?
Siyah kuşak bir ninjaya ihtiyacımız var.
Precisamos de um cracker de topo para isso.
- Yok canım. - Pazar günleri kütüphanede boş duran bir bilgisayar var.
- Há um computador na biblioteca, que não é supervisionado, aos domingos.
Tam senlik bir kitabım var.
Tenho um livro para ti.
Tabii, ama son şirketimi sattığımda, farkettim ki inandığım şeye yatırım yapma lüksüm var.
Sim, mas quando vendi a minha empresa anterior, percebi que tinha o luxo de investir em algo em que acredito.
- Bakan var mı?
- Está alguém a olhar?
Üzgünüm efendim, zamanınız var mı?
Desculpe. Dá-me um momento?
- Sorun var mı?
- Há algum problema?
Aramızda yeni yayınlanan reklamları gören var mı?
Alguém tem voado em comercial?
Erlich'in SeeFood şeyinden sonra, Stanford benim akademik geçmişime baktı, ve bende de öyle bir geçmiş olmadığından şu an gözaltı durumundayım, sınıfta oturup beni izleyen gerçek bir hoca filan var.
Após a cena do Erlich, eles investigaram o meu CV académico e viram que não existe e agora tenho um professor a sério a vigiar-me.
Akü kablomuz var mı?
- E temos cabos?
İçeride bir kız mı var?
Tens aí uma miúda?
Birkaç tane var. Sanırım Bream-Hall'la devam edeceğiz. - Bizi kaptılar gibi.
Vamos escolher a Bream-Hall, elas compreendem-nos.
Komşularım var.
Eu tenho vizinhos.
Sadece... Biraz zamana ihtiyacı var, canım.
Ela precisa de espaço.
- Bir şey var mı burada?
Há alguma coisa aqui?
Hayır ama garajımızda gömülü birkaç tane ceset var.
Não, mas há alguns corpos enterrados na nossa garagem.
Ve Bailey Downs'dan çok daha büyük bir hayatım var!
E tenho uma vida que vai muito para além de Bailey Downs.
Korumaya ihtiyacı olan tanığım var.
Encontrei uma testemunha que precisa de protecção.
Var mı 55?
50, óptimo. Alguém oferece 55?
Var mı 60 yapan?
Será que ouço 60?
90 veren var mı?
Alguém avançou com 90?
Evin hanımı nerede? Yol verin, polis! Eserler için iznimiz var.
Polícia, operação de busca... temos perguntas para lhe fazer.
Tehalte'ye kimin zarar vermek isteyeceğine dair bir fikrin var mı?
Consegue lembrar-se de alguma razão pela qual alguém poderia querer o Antal morto?
Saldırının koleksiyonumuza el koyulmasıyla herhangi bir bağlantısı var mı?
Este ataque está, de alguma forma, relacionado com o facto da nossa colecção ter sido apreendida?
İsteyen var mı?
Alguém?
Constantine'le bir alakası var mı?
E porque é que ela faria isto?
- Daha fazlasına ihtiyacım var. - Daha fazla ne?
São rumores muito interessantes.
Başımın üzerinde yerin var!
Para além disso, não o posso ajudar.
- En azından sahip olduğun biri var. - Evet, sanırım.
Sabes, é uma espécie de trabalho para ela ser uma desmancha-prazeres.
Clios kasası için teslimatım var.
Sou o artista.
Paraya ihtiyacımız var.
O dinheiro faz-nos falta.
Evet ama sıradaki fikri hayata geçirmek için geç kalmayalım. Hatta var olan fikri yenisiyle değiştirmek için.
Pois, mas nunca é cedo de mais para ter outra ideia ou até para substituir a atual pela nova.
Şekerleme yapacak zaman var mı acaba?
Será que tenho tempo para fazer uma sesta?
İlk sürprizim için... Merak etme hayatım, devamı da var. Karşınızda, Nils Michelson!
Para a primeira surpresa, e temos bastantes, querida, não te preocupes, apresento-vos o Nils Michelson.
Dünyadaki en tehlikeli silahın ne olduğunu söyleyecek olan var mı?
Alguém me sabe dizer qual é a arma mais perigosa do mundo?
- Parmak izi alacak kadar var mı?
Há detalhes suficientes para uma impressão digital?
- İkisine de canlı ihtiyacımız var.
Precisamos dos dois homens vivos. Tem a certeza?
"Arkadaşız diye mi sağa kaydırıyorum yoksa düzüşme durumu var mı?" diyorsun.
"Faço'gosto'porque somos amigos ou é uma potencial queca?"
Bunun ne farkı var? Özel bir şarap mı?
Então, o que tem de especial?
Hayır ama Hint dostlarım var.
Não. Mas tenho amigos indianos.