Vasiyetname tradutor Português
149 parallel translation
Vasiyetname serbest bırakılınca yeterince param olacak.
Haverá muito dinheiro quando o testamento for cumprido.
John! O vasiyetname hiç iyi değil.
John esse testamento não está bom.
Öldüğünü bilmeden önce merhum tarafından yazılmış ve imzalanmış gerçek bir vasiyetname.
O testamento autêntico. Escrito e firmado pelo morto quando não sabia ainda que estava morto.
İşte vasiyetname.
Aqui está o testamento.
Vasiyetname Miami'de, Edmund'un avukatında. Biliyorum.
... O testamento está na mão do advogado dele, em Miami.
Bn. Walker'e de dediğim gibi yeni vasiyetname beni şaşırttı.
Surpreende-me a existência doutro testamento...
Genellikle imza şahitleri bulunamaz vasiyetname okunduğunda.
... nem sempre as testemunhas assistem... ... à abertura do testamento.
Florida'da biri vasiyetname bırakmadan ölürse ve hayatta olan çocuğu veya ebeveyni yoksa herşeyi eşine kalır.
Na flórida, se se morre sem testamento... ... nem descendentes ou ascendentes... ... é o cônjuge o herdeiro universal.
Sanırım Mr Brewster'e vasiyetname şartlarından bahsetmek yeterince insaflı olur. about the conditions of the will.
Penso que é justo contar-lhe quais são as condições do testamento.
Vasiyetname şartlarındandı..
Era uma condição do testamento.
Avukatlara gittim ve vasiyetname hazırladım.
Fui ter com os advogados e fiz um testamento.
Vasiyetname hakkında bir şey duymak istemiyorum.
Não quero ouvir falar desse testamento.
Vasiyetname.
- É o testamento!
Bu bir vasiyetname olabilir!
Pode ser um fragmento de um testamento!
Peki sizin haberiniz olmayan yeni bir vasiyetname hazırladığını farz edersek?
E se, sem o senhor saber, ela tivesse feito outro testamento?
Yeni bir vasiyetname hazırladı.
Ela fez um novo testamento.
Ne ilginç bir tesadüf! Annem, tam da vasiyetname hazırladığı gün öldü.
Mas que coincidência extraordinária, a minha mãe ter feito um testamento no próprio dia da morte!
Bu kavganın sonucunda hemen aceleyle yeni bir vasiyetname hazırlamış.
Em consequência desta discussão, muito repentina e apressadamente, faz um novo testamento.
Vasiyetname yok oldu ve annen de sırrını mezara götürdü.
O testamento desaparece e ela leva o seu segredo para a campa.
- Peki ya yeni vasiyetname?
- E o novo testamento que ela fez?
Ayrıca sanığın, bir çiftçinin dul karısı olan Bayan Raikes ile evlilik dışı ilişkisini de dinleyeceksiniz. Annesini, kendisinin lehine bir vasiyetname yazmaya nasıl zorladığını ve bu vasiyetnameyi değiştireceğini öğrendiğinde de onu öldürdüğünü ve yeni vasiyetnameyi yok ettiğini işiteceksiniz.
Também ficarão a saber que o acusado mantinha uma intriga com uma tal Sra. Raikes, viúva de um agricultor local, que tinha convencido a sua mãe a fazer um testamento em seu favor, e que, quando pensou que ela tinha mudado esse testamento,
Saat dört buçukta yeni bir vasiyetname yazdı. John Cavendish'i mirasından alıkoyuyordu.
Às quatro e meia, ela faz um novo testamento, eliminando John Cavendish da herança.
Muhtemelen ertesi gün, oğlu John lehine bir vasiyetname yazma niyetindeydi ama araya ölüm girdi.
Provavelmente tencionava, no dia seguinte, fazer um novo testamento a favor do John. Mas a Morte interveio.
Bir vasiyetname yazmış!
Ele fez um testamento.
Vasiyetname formu kullandınız mı? Vakit yoktu.
- Usou um formulário de testamento?
Hem Bay Croft, vasiyetname formlarının çok tehlikeli olduklarını söylemişti.
Além disso, o Sr. Croft disse que os formulários são perigosos.
Vasiyetname Charles'ta tabi.
O Charles tem-no, claro.
Sevgili beyefendi,... bana hiçbir vasiyetname emanet edilmedi.
Mas, senhor, não tenho nenhum testamento sob minha guarda!
Hemen oracıkta bir vasiyetname yazdı.
- E ela escreveu-o no momento.
Neyse, sözün kısası, evet : Michael Seaton, ona bir vasiyetname göndermiş.
Michael Seaton enviou o testamento.
Monsieur Charles Vyse'ın dedi ki bu sabah posta yoluyla kuzeni Mademoiselle Buckley tarafından imzalanmış bir vasiyetname almış. Ve tarihi de geçtiğimiz Şubat'ın 25'i.
Monsieur Charles Vise acabou de me informar que, esta manhã, recebeu pelo correio o testamento da sua prima, Mademoiselle Buckley, datado de 25 de Fevereiro último.
Ama aynı vasiyetname olduğuna şüphe yok. Ve tanıkları da Ellen Wilson ve kocası.
Mas é o testamento, testemunhado por Helen Wilson e marido.
Vasiyetname sahte miydi? Evet.
- Esse testamento é falso?
- Tabii başka bir karara hükmeden bir vasiyetname yok ise.
A menos que se encontre um testamento em contrário.
Vasiyetname bu odadaydı.
O testamento estava no quarto dele.
Ölüm aklında yoktu. Düzgün bir vasiyetname bile hazırlamamıştı.
Não pensara em morrer, nem sequer fizera testamento.
Vasiyetname, Mösyö Siddaway?
O testamento, Monsieur Siddaway?
Bir de vasiyetname kayboluyor ve sizse hiçbir şey yapmıyorsunuz, Çavuş.
O testamento desapareceu e, ainda assim, não faz nada, Sargento?
Hayır, Başmüfettiş. Vasiyetname hâlâ bulunmadı ve bence bulunmayacak da.
Não, Inspector-chefe, ainda não foi encontrado e não acredito que alguma vez seja.
Benim için yeni bir vasiyetname hazırlamanı istiyorum.
Quero que me redija um novo testamento.
Eski vasiyetname yapılalı çok olmuştu ve bazı şeyler değişti.
Já passou algum tempo desde que fiz o outro testamento, e as coisas mudaram.
Eminim ki Simeon yeni bir vasiyetname yapıp Pilar'ı da dahil etmek niyetindeydi.
Tenho a certeza que quando o Simeon chamou o Sr. Charlton foi com o intuito de incluir a Pilar no seu novo testamento.
Çünkü bu vasiyetname nasıl söylesem alt tarafı sekiz yıllık.
Porque este testamento... Quero dizer, diacho, só foi feito há oito anos.
Annem bu vasiyetname işini bilmiyordu ki.
A minha mãe nunca soube do testamento.
O vasiyetname tam sekiz yıllık.
O testamento tem oito anos.
- Vasiyetname bu konuda kesin.
- O testamento é explícito...
Eğer şu vasiyetname ile biraz daha ilgilenseydin.
Deves tê-lo falsificado.
Gecikmeden yeni bir vasiyetname yazardım. Her şeyimi güvenebileceğim bir dostuma bırakırdım.
Redigiria um novo testamento, sem mais delongas, deixando o dinheiro a um amigo em quem pudesse confiar.
Vasiyetname.
TESTAMENTO
Hiç vasiyetname hazırlamış mıydınız? Evet.
- Já fez um testamento?
Vasiyetname, Charles'da.
O Charles tem-no.