English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ V ] / Verem

Verem tradutor Português

1,886 parallel translation
Herkesin, bardağın dolu tarafını görmesi beni çileden çıkartıyor.
Estou tão cansada de todos verem o copo meio cheio.
Tüm avukatlarım bu işi araştırdı. Chloe Sullivan ulusal güvenlik departmanı tarafından tutuklanmamış.
Pedi a muitos advogados para verem o caso e... a Chloe Sullivan nunca foi detida pelo Departamento de Segurança Interna.
Geçen yılki Cannes film festivalinde harika bir yönetmen olan Billy Walsh'ın filmi Medellin benim de katıldığım efsanevi Hindenburg gösteriminde seyirciyle buluşana kadar bütün ilgiyi üzerine çekmişti.
No Festival de Cinema de Cannes do ano passado, "Medellin", realizado pelo célebre Billy Walsh deu muito que falar, até as pessoas o verem no agora ecrã lendário de Hindenburg, ao qual eu próprio compareci.
Utangaç mısın? Kız kıza olayı izlemeyi ne dersiniz?
E que tal verem um pouco de rapariga com rapariga?
Evet. Devriyeyi bir saat önceden tamamlıyorlar bu sayede play-off maçını seyredebilecekler.
Isso mesmo, estão a fazer a ronda uma hora antes, para verem o apuramento para as finais.
Ben öyle bir yerdeyim ki, diğer Latin Amerika ülkelerinin de kendi bağımsızlıklarını kazanmaları ve kuzeyden gelen bu korkunç varlığa karşı özgürlüklerini ilan edebilmeleri için lazımım.
Quero estar numa posição onde possa ajudar outros países Latino americanos a conquistar a independência e verem-se livres desta terrível presença do Norte.
İnsanlar bunu hatırlar Her gördüklerinde akıllarına Doktor Manhattan gelir.
As pessoas vão lembrar-se dele. Quando o verem, vão pensar no Dr. Manhattan.
Ve daha da iyisi, herkesin görmesi için bu parçacıkları deşifre edecek bir deneyle geldi.
Melhor ainda, ele concebeu uma experiência que revelaria triunfantemente estas partículas para todos verem.
Fakat Riemann verem hastalığının pençesinde utangaç bir çocuk olarak büyüdü.
Mas Riemann crescera como um rapaz tímido que sofria de tuberculose.
Tekrar yürüyebilsin diye.
Para verem se ele volta a andar. Eu não...
Evet, henüz görüşmek için uygun zamanın gelmediğine karar verdiler.
Decidiram que ainda não é altura para te verem.
Hayallerinizin yıkılmasına hazır olun çocuklar. Çünkü hiçbir şey sandığınız gibi gitmeyecek.
Preparem-se para verem sonhos desfeitos, pois nada vai acabar como calculam.
Dosyalarıma bakarlar diye Liz'in amcasının doktoruna gittim.
Tive de ir ao médico do tio da Lis em Wiesbaden para não verem os meus registos.
Yeni verem ilacınız Mikodin'i, bedavaya dağıtmanızı istiyoruz.
O vosso novo medicamento para a tuberculose, Mycodin? Gostaríamos que vocês fornecessem esse produto gratuitamente.
Şunları görene kadar bekle.
Esperem até as verem.
Şu an buralardan bir zencinin gazeteyi açıp senin ismini senin yüzünü görmesi önemli bir şey.
Isso é demais, para as pessoas daqui abrirem um jornal, Ernie, e verem o teu nome, a tua cara.
Taraftarlar, Sizin de bu gözlerin gördüklerine tanık olabilmeniz için burada olabilmenizi dilerdim.
Fãs, eu gostaria que todos vocês pudessem estar aqui para verem o que estes olhos acabaram de testemunhar.
İyi, yukarıya da bir göz atalım isterseniz.
Bem, então vamos lá acima, para verem o resto.
Sakın koşmayın, tek sıra yürüyün alevleri görürseniz daha hızlı yürüyün ama sakın koşmayın.
Não corram. Façam fila única. E se verem fogo, caminhem um pouco mais rápido, mas não corram.
Bazı insanlar vardır, güzel insanlar bu halinizden ziyade sizi farklı bir ortamda görmelerini istersiniz.
Há pessoas, gente lindíssima, que gostávamos que nos vissem noutro sítio, noutra situação, em vez de nos verem onde estamos, e naquilo que nos tornámos.
Hayır, verem hayatım.
Não. Consumição, querida.
Kuğuları, gotik dokuyu ve peri masalını yaşamaya gelmişler, değil mi?
Para verem os cisnes e o Gótico e as cenas de conto de fadas, não é?
Beni böyle gördüğünüze mutlu musunuz?
Estão contentes de verem assim?
Cincinnati şeytanını tekrar canlandırmak için geldiler.
Só vieram para verem o número da meretriz diabólica de Cincinnati.
Seni de aralarında görmekten çok mutlu olacaklarını söylediler.
Disseram que vão ficar muito felizes por te verem, quando chegares lá.
Beni görmemeniz orada olmadığım anlamına gelmez.
Não me verem não significa que não esteja presente.
Ve unutmayın çocuklar, beni görmeseniz de hep yanınızda olacağım.
E lembrem-se, rapazes, não me verem não significa que não esteja presente.
Sizin gibiler her daim kadınların size geldiğini düşünüyorsunuz, değil mi?
Vocês heróis, acham que as mulheres vos caem aos pés só de vos verem, não é?
Raistlin'in asasına el koymak istediler.
Eles quiseram confiscar o bastão do Raistlin para o verem com mais promenor.
Bu ormana kötü niyetle girdiyseniz ayların yükselişini tekrar göremeyeceksiniz.
Se entraram nesta floresta com intenções malignas, não viverão para verem as luas nascerem.
Dağları görmeleri için onları çatıya götürüyoruz.
Vamos levá-los até ao telhado para verem as montanhas.
Dışarıdaki izleyiciler bize bakıp maskenin arkasında ne var diye merak ediyor.
Humano será levar espectadores a verem os bastidores?
Ayrıca seni korumam gerekiyordu... çünkü tüm gözlerin üzerinde olacağını biliyorum
E eu preciso protegê-lo dos grupos locais de fãs da arte. Eu posso mudar a mentalidade delas se me verem nesse estado.
Beğenmediğiniz bişey varsa söyleyin yeter
Se verem algo que gostam, deixem-me saber.
Evet, sizin de gördüğünüz gibi, sunacağınız yeni fikirlerin sıradan insanlar tarafından nasıl karşılanacağını görmek için çalışanlarımdan bazılarını toplantıya davet ettim.
Sim, agora, como podem ver, convidei alguns dos empregados a sentarem-se, para verem como as vossas ideias interferem com esta classe.
Anlaşılan, onu görmeniz kanserini yavaşlatmamış.
" Aparentemente o simples acto de se verem não lhe abrandou o cancro.
'Kurbanların birçoğunun yakınları balonların salınışını görmek için burada.
Estão presentes muitos dos familiares das vítimas para verem a largada dos balões.
Jodi çatıya çıkardı. Yeni heykeline bakacaklar. Molly'de Shane ile eve gitti.
A Jodi levou-as ao telhado para verem a sua nova escultura e a Molly foi para casa com a Shane.
Sanırım yönetmenler de beni bu pilot bölümde görmekten dolayı çok heyecanlandılar.
e há uns directores que estão muito excitados para me verem para um piloto.
Tüm dünya Ginger ve Fred'i gördüğünde, sonrasında olacakları merak etmeyecek mi yani?
Ao verem a Ginger e o Fred, não achas que vão imaginar o que vem a seguir?
Beni ağlarken görmelerini istemiyorum.
Não posso deixá-los verem-me chorar.
Doktorlar görene kadar bu konuda emin olamayız.
Não vamos saber nada até os médicos o verem.
Doktorlar onu görene kadar, hakkında birşey bilemeyiz.
Não vamos saber nada até os médicos o verem.
Kendi işyerimde biraz saygıyı hakediyorum ama dolabıma asılı ne buluyorum, herkes senin lanet olası kız arkadaşın olduğumu sanacak!
Não gosto de estar no meu trabalho e encontrar isto pendurado no meu cacifo para todos verem, como se fosse o raio da sua namorada!
Onları seni görmeye getirmedim.
Não as trouxe para te verem.
Mayolarımızı giyip suyun altında yüzeceğiz, böylece bizim Yahudi olduğumuzu görmeyecekler.
Vamos por baixo de água para não verem que somos judeus.
İnsanların seni Leydi Lindy, Amerika'nın semalardaki güzel yüzü, sahip olamadıkları eş, anne veya kız olarak görmesi çok daha yardımcı olur.
Verem-te como a Lady Lindy, a querida dos céus da América, a mulher, a mãe, a filha que todos desejam ter, seria útil.
- Hayır. - Bir baksınlar.
Para verem isso.
Sen burada görünecek ve yapmayı düşündüğün suç sayılacak delice işlere karışmamış olacaksın.
E preferes que te vejam por cá para verem que não estás implicado em qualquer acto criminoso que penses fazer.
Herkes görsün diye çıplak pozlar veriyorsun.
Andas a posar nua para todos verem. - Eugene.
Davis ve Arson'u ayarladım.
Pedi à Davis and Brewster para verem todo o património contigo.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]