Violin tradutor Português

Ve benim babam bunu violin gibi çalardı.

O meu pai tocava-a como um violino.

Violin çalıyorum.

Toco violino.

Ona Violin diyorlar.

Era um violino.

Violin çalmak mı istiyorsun?

Queres tocar violino?

Violin.

Violino.

Ekose kep. Violin. Lületaşı pipo.

Chapéu de caçador... violino cachimbo Meerschaum... até um suporte Persa com objectos de tabaco na base, imagino eu.

Raptiye tahtasını kontrol etseydin, görmüş olurdun... ki Carrie violin dersi alıyor ve Andrew'un özel dersi var

Se estivesse atenta ao quadro de tarefas, teria visto... que a Carrie tem aulas de violino e que o Andrew tem instrução.

Violin çalmayı zorlaştıryor.

Fica difícil tocar o violino.

Büyük babam bana violin çalmasını öğretti.

E o avô está ensinar-me a tocar violino.

İşte ordaki kardeşim Violin. Sıkıntılı olduğumda fotoğraf çekmeyi seviyorum.

Meu irmão Piolin, estava triste e levei-o a Londres.

Sana, onun Philharmonic ile iki yıl çalışan bir violin dahisi olduğunu söylesem bana inanmazsın.

E se eu dissesse que ele é um prodígio do violino e tocou dois anos com a Filarmónica.

Sonra düşündüm de violin ve çello'yu getir. Önce çello sonra violin.

Depois, acho que entram o violino e o violoncelo.

5 yaşından beri violin çalıyor.

Toca violino desde os cinco anos.

Ailem, üç yaşındayken... beni violin derslerine başlattı.

Os meus pais colocaram-me numas aulas de violino quando eu tinha 3 anos.

Bir violin.

Um violino.

Alkolik bir violin öğretmeni ve küçük köpeği Doris..

Ok?