Vives tradutor Português
2,841 parallel translation
- Burada yaşamıyorsun artık.
- Já não vives aqui.
Demek burada yaşıyorsun.
Então, é aqui que vives.
Nerede yaşıyorsun?
Onde vives?
Kiminle birlikte yaşıyorsun?
Com quem vives?
İşimi kaybedebilirim.Sen iyi misin ya?
Então vou perder o meu emprego. Vives e voltas para o teu apartamento com um quarto e eu vou trabalhar como um agente de segurança.
Evet. - Los Angeles'ta mı yaşıyorsun?
- Vives em L.A.?
Hastanede yaşıyorsun ve berduşlara benziyorsun.
Vives no hospital, mas pareces um mendigo e tens...
Buralarda mı oturuyorsun?
Que engraçado! O que fazes por aqui? Vives por aqui?
O iş yapılmadan, yeni yerleşimciler gibi yaşarsın.
Sem uma, tu vives como uma colonizadora.
Hoşluklarla dolu bir dünyada yaşıyorsun.
Tu vives no mundo da simpatia.
Neden o evde tek başına yaşıyorsun?
Porque vives naquela casa sozinho?
Tam bir keşiş gibi yaşıyorsun.
Lee, vives como um monge.
Orada.
Vives aqui ou lá?
Neal, sen düşler aleminde ben ise West 69'uncu sokakta yaşıyorum.
Neal, vives nas nuvens... E eu... vivo na West 69th.
Yani, onunla yaşamıyorsun bile.
- Nem sequer vives com ela.
New York'ta yaşıyorsunuz demek.
Vives em Nova Iorque, é?
Rachel, sen de burada yaşıyorsun.
- Rachel, vives aqui. Fica.
Sen San Simon'da yaşıyorsun, Ben Santa Clara'da.
Tu vives em San Simon, e eu em Santa Clara.
Bu binada mı yaşıyorsun?
Vives neste edifício?
Başına ne geldi de bu hâle geldin onu da bilmiyorum. Ama umarım kaybettiğin her şeyi yaşam tarzın yüzünden kaybettiğini günü geldiğinde anlarsın.
Não sei o que te aconteceu ou quem te fez ser assim, mas espero que um dia vejas tudo o que perdeste por viveres da forma como vives.
- Peki, nasıl yaşıyorsun?
E como vives?
Nasıl geçiniyorsun?
- Vives de quê?
Yavaş ye, yavaş yaşa!
Se comes mal, vives mal!
Sen MTV'dekiler gibi bir kıyı evinde yaşarken buranın acıların evi olmasına izin vermeyeceğim.
Não vou deixar que esta seja a casa do sofrimento enquanto tu vives bem na casa de praia da MTV.
Beni yargılamak için yaşıyorsun.
Apenas vives para me julgar.
Küçük mükemmel bir peri masalında yaşıyorsun.
Vives num mundo de fantasia.
Hollywood'da yaşayınca hayatın, yaşarken karşılaştığın farklı ruh ve enerjiler olduğunu öğreniyorsun.
Quando vives por Hollywood, aprendes que a vida se baseia em diferentes espíritos e energias que vais conhecendo pelo caminho.
Gizem.
Vives com este maluco?
Bu insanlarla mı yaşıyorsun, Jess?
Vives com estas pessoas, Jess?
- Peki ya şimdi niye yaşıyorsun?
- Com quem vives agora?
Yaşıyorsun.
Vives...
O tarafta yaşıyorsan, Almansın demektir.
Vives ali? Então és alemão.
Orada yaşıyorsan, o zaman sen Almansın.
Vives aqui, por isso, és alemão.
Sana bunlardan verirsem, yaşarsın.
Eu dou-te isto, e tu vives.
Annenle mi yaşıyorsun?
Tu vives com a tua mãe? Temporariamente.
Sen bu iş için yaşıyorsun.
Vives para estas tretas.
Birisiyle yaşıyorsun o zaman?
- Vives com alguém?
Madem riskten bahsediyorsun neden o evde yaşıyorsun ki?
Queres falar de riscos? Porque vives naquela casa?
Artık evin burası!
Agora vives aqui!
Sen böyle demeye devam et.
Vives a dizer isso.
Yaşıyor musun?
Onde é que Tu vives?
Sen hayallerini yaşamıyorsun.
Não vives os teus sonhos.
Neden para kazanamıyorsun?
E por que não vives disso?
Los Angelos'ta yaşıyor ve İspanyolca bilmiyor musun?
Vives em Los Angeles e não falas espanhol?
- Artık burada oturmuyorsun.
- Já nem vives aqui.
Bu pislik için yaşıyorsun. - Babamla yıllardır bahse giriyorsun.
Vives para esta merda, apostas contra o meu pai há anos.
Babanızla mu yaşıyorsunuz?
Vives-te em Hope Road com o teu pai?
Hayat işte.
Bem, vives a tua própria vida.
Nasıl olduğunu bilirsin.
Mas sabes como é, tu vives, as coisas estão de uma maneira e...
- Burada yaşamıyorsun ki.
- Não vives aqui.
Buralarda mı yaşıyorsun?
Vives por aqui?