Voto tradutor Português
3,130 parallel translation
Cemaate vaaz.
- Voto com o relator!
Ne yani, bekarlık yemini mi ettin?
Então, o quê? Fez voto de castidade ou...?
Eğer Noel Babayı ben seçseydim 1 oy kazanırdım ama 499 oy kaybederdim.
Se escolher um, ganho um voto e perco os outros 499.
Oyumu değiştiriyorum.
Estou a mudar o meu voto.
Soruyu oylamaya sunacağız.
Vamos pôr essa questão a voto.
- Efendim? Cumhuriyetçi başkan aday adayı olarak karınıza sadık kalacağınıza dair bir yemin verdiniz.
Como candidato à nomeação republicana para a presidência, assinou um voto de fidelidade, jurando ser fiel à sua mulher.
- Düğün töreninizde de aynı yemini etmemiş miydiniz?
- Não fez também esse voto nas cerimónias dos seus três casamentos?
Güvenoyu için teşekkür ederim.
Obrigado pelo voto de confiança.
Onu, konsey oyuma ulaşmak için beni kullanmakla suçladım. Ne oylaması için?
Eu acusei-o de me usar pelo meu voto no Conselho.
Güven oyu için teşekkürler buralarda ondan pek bulunmuyor.
Bem, obrigado pelo teu voto de confiança. Algo que anda arredado por estas bandas.
Güven oyu için sağol Baba.
Agradeço o voto de confiança, papá.
Bunların hiçbiri ona mülkü yürütme üzerine söz hakkı vermiyor. Yoksa Carson ile hizmetçileri de çağıralım mı?
O que não lhe dá voto na gestão deste sítio, ou também quer envolver o Carson, as criadas, ou pessoas da aldeia?
Bana göre maçtan önce gidemez.
Antes do jogo, não, se eu tiver algum voto na matéria.
Eğer bunu yaparsam beni diğerleri ile tanıştıracağına söz veriyor musun?
Se... eu fizer isto, dás-me um voto de confiança e apresentas-me aos outros?
Eğer bunu yaparsam beni diğerleri ile tanıştıracağına söz veriyor musun?
Se eu fizer isto, dás-me um voto de confiança e apresentas-me aos outros?
Notları düşerse, teknik olarak bir okul sayılamayız hortum sığınağı ve barakaları destekleyen bir şey oluruz.
Se as notas dela baixarem, deixamos de ser tecnicamente uma escola, e passamos a ser um abrigo para tornados com mesas de voto.
Annesi kanserden ölecek olsa ve onu kurtarsam bile oyunu alamam artık.
Se a mãe dele estivesse a morrer de cancro e eu a salvasse, não tinha o voto dele.
Bizim de bir fikrimiz alınsa olmaz mıydı?
Nós não... Não temos voto em nada..
Benim oyumu almıştı ama.
Tem o meu voto.
April Young'a acıdığından oy vermece yok, tamam mı?
Nada de voto de compaixão para a April Young, está bem?
Tamam, bir kişi kalsın diyor, ben gitsin diyorum Leonard, karar sende.
Muito bem, um voto a favor, outro contra. Leonard, tu desempatas.
Fikrimi soran bile olmadı.
Eu não tinha voto na matéria.
Öyleyse kabul.
- Então, têm o meu voto.
Benim oyum hoşnutsuz alıcıdan yana.
Bem, o meu voto é por um comprador decepcionado.
Oyumu kaybettin.
- Perdeste o meu voto.
Eğer kilit yatırımcılarımızı beni desteklemeye ikna edebilirsem gelecek hafta için babama güven oyu vermemelerini isteyeceğim.
Se convencer os investidores a apoiarem-me, vou pedir-lhe um voto, por falta de confiança, na próxima semana.
Erkeğinin yanında mı duracaksın yoksa o yemin de geri kalanlar gibi yalan mıydı?
Vais estar ao lado do teu homem ou aquele voto foi aldrabice como tudo o resto?
Pekâlâ, bu görevin yeni liderliği için kendime oy veriyorum.
Voto em mim como novo líder desta missão.
Burada bana güvendiğinizi gösterdiğiniz için teşekkürler.
Obrigada pelo voto de confiança.
- Oyunuza güvenebilir miyiz, bayım?
- Então você confia o seu voto, senhor?
Oyumu kurtarma görevine çıkmaktan yana kullanıyorum.
Voto a dar início a uma missão de resgate.
Ama Daniel'in bana karşı kurduğu bu güven oyu yok saçmalığını atlatınca, emin ol nişancılığım geri dönecek.
Mas uma vez que me livrar deste voto de falta de confiança absurdo que o Daniel lançou contra mim podes ter a certeza que a minha pontaria irá regressar.
Sence onun oyunu çevirebilir miyiz?
Achas que conseguimos mudar o voto dele?
Güven oyu için teşekkürler.
Obrigado pelo voto de confiança.
Bay Grobet'yle yatıp oyunu kazanman için seni buraya babam gönderdi.
Deixa-me adivinhar. O meu pai mandou-te aqui para teres sexo com o Grobet pelo voto?
Eğer bunu karına göndermemi ve tarihteki en pahalı boşanmaya sebep olmamı istemiyorsan oyun yarın benim.
A menos que queira que eu entregue à sua esposa o mais fácil, e para si mais caro, divórcio de sempre, o seu voto é meu amanhã.
Bay Grobet oyunuz için teşekkür ederim.
Sr. Grobet, obrigado pelo seu voto.
Bu vesileyle, gecenin geri kalanında yargılayıcı olmayacağıma yemin ederim.
Por este meio voto em não ser crítica durante o resto da noite.
Yüz yıl sonraysa... Oy hakkına.
Dentro de cem anos... o voto.
Ama biz... ek madde için oy satın alamayız, bu iş fazla önemli.
Mas não podemos, senhor. Comprar o voto para a Lei, é de longe muito importante.
Ve son olarak Demokratlardan altıncı evet oyu.
E para terminar, o voto "sim" Democrata número seis.
Savaş bittikten sonra niyetim tam eşitlik, zencilere oy hakkı ve daha da fazlası için bastırmaktır.
Quando a guerra acabar, tenciono insistir por... plena igualdade, voto Negro, e muito mais.
bu oylamanın asıl amacının siyah ırkı yüceltmek, Amerika'yı zencileştirmek olduğunu.
que este voto significa elevar a raça negra mais alto, enegrecer a América.
Aramızda kimler Zencilere oy hakkı vermeye hazırdır?
Quem entre nós está preparado para dar o voto aos Negros?
Zenciler ve oy hakkı, bu bir muamma.
O Negros e o voto, é um quebra-cabeças.
Şu an karşımızda yalnızca 13. Ek Madde için oylama var.
O que temos agora diante de nós, é o voto na a Décima Terceira Emenda.
Hayır diyorum!
Eu voto não!
Bay William Hutton, oyunuzu bildirin.
Sr. William Hutton, apresente o eu voto.
Affedersiniz Bay Yeaman, oyunuzu duyamadım.
Desculpe Sr. Yeaman, não ouvi o seu voto.
Silahla halledelim derim.
Voto para ser a tiro.
Sizi ayakta alkışlamayan kongre üyelerinin seçim bölgelerindeki anne, babaların oylarını kaybedecekleri kesin.
Fazes o anúncio no Estado da União, e o membro do congresso que não te aplaudir de pé vai perder o voto de todo o País.