Vuracağım tradutor Português
1,223 parallel translation
Fazerleri 3,4'e ayarlarsak vuracağımız Değişkenleri afallatıp jel formlarına zorlayabiliriz.
Se os calibrarmos para 3,4, devemos conseguir atordoar qualquer metamorfo e forçá-lo a voltar ao estado gelatinoso.
Bir kestane fişeği daha atarlarsa arabadan inip birilerini vuracağım.
Se rebentam mais uns fogos, saio do carro e mato alguém.
Sizi her halükarda vuracağım.
Devia matá-lo já, de qualquer maneira.
Ağzıma alacağım sonra da sana vuracağım.
Chupo-te e depois uns sopapos?
Patronunu çağır... Onlara birini vuracağımı söyle.
Diga-lhe que vou matar alguém.
Acıttığı yerden vuracağım.
Agora vou-lhe meter o dedo na ferida.
İlk araçla gezegeni terk et, yoksa vuracağım yerden yenisi çıkmaz.
Vai-te embora deste calhau, senão levas num sítio que não torna a crescer.
Evet, neyse, bir gün bir erkeği vuracağım.
Um dia hei-de matar um homem. Talvez comece por si, ou por si Aquilo esta carregado?
Beni vurmayacağınızı nereden bileyim? Silahını atmazsan vuracağım!
- Levas um tiro se não a largares.
Seni önce sağ dizinden vuracağım.
Primeiro... levas um tiro no joelho direito.
Sonra diğer dizinden vuracağım.
Depois levas um tiro no outro.
Burası çok soğuk, gerçekten soğuk ama k.. ın birazdan yanmaya başlayacak çünkü kırbaçla k.. ına vuracağım. Dil.
Está frio, muito frio, mas o teu rabo vai aquecer bastante quando lhe der uns valentes açoites.
Ben de sana vuracağım.
Bate-lhe também. Vou bater-te também.
"Seni vuracağım bebeğim."
Eu mato-te.
Onu gidip kafasının arkasında vuracağım.
Vou atirar-lhe uma para a parte traseira da cabeça.
Bu herifi kendi silahıyla vuracağım ve ben de onun gibi yanaşacağım.
Tenho de lhe dar a provar o remédio dele, portanto, vou surpreendê-lo de lado!
Ateş edebiliriz ama neyi vuracağımızı Tanrı bilir.
Podemos disparar, mas sabe Deus onde acertamos.
Ve güvenlik protokolleri devre dışı, yani sizi vuracak olursam... ki sizi vuracağım... işte o zaman öleceksiniz.
E o protocolos de segurança estão desligados, o que significa, se eu atirar... e eu vou atirar... vocês morrem.
Byers, yemin ederim seni kendim vuracağım.
Byers, juro por Deus, mato-te eu mesmo.
Bir daha öyle hızlı yediğinde onun kafasına vuracağım.
Da próxima vez que ele quiser comer "shop suey" assim depressa, entorno-lho pela cabeça.
Sana öyle sert vuracağım ki, atalarının başı dönecek.
Vais levar tanto, que até os teus antepassados vão ficar tontos.
Seni vuracağımı mı sandın?
- Não ia disparar.
Vuracağım lan seni!
Eu rebento-te!
Onu vuracağım.
Vou matá-la!
Hemen yap ben de o şey ortaya çıkmadan önce onu vuracağım.
Espeta-lhe e depois eu disparo antes que se espalhe.
Bu silahı görüyor musun? Oğlumu rahat bırak. Seni kıçından değil kafandan vuracağım, piç.
Se não deixas o meu filho em paz, enfio-ta não no cu mas sim na puta da tua cabeça, filho da puta.
Ben de sana vuracağım!
Por favor, venha para mim.
Bu konuyu açtığım için gidip kendimi vuracağım.
Vou dar um tiro na cabeça por ter falado no assunto.
Ama sana yavaş vuracağım, tamam mı?
Mas vou apenas dar-te umas palmadas, está bem?
Önce ben senin taşaklarına son gücümle vuracağım. Sonra sen benimkilere son gücünle vuracaksın.
Primeiro, eu pontapeio-te os tomates, depois tu pontapeias-me os tomates.
Taşaklarına vurabildiğim kadar ser vuracağım. Sonra sen benim taşaklarıma vurabildiğin kadar sert vuracaksın.
Eu pontapeio-te nos tomates, depois tu pontapeias-me nos tomates.
Manora doklarını, Sheva II'deki Jem'Hadar yetiştirme tesisini ve Borias Kümesi'ndeki ikmal depolarını vuracağım.
Vou atingir os estaleiros Manora, o local de criação dos jem'hadar em Sheva II, os depósitos de abastecimento no Agrupamento Borias.
Bugün topa vuracağım.
Hoje, vou acertar na bola.
seni vuracağım.
Vou matar-te.
Sakinleştirici vuracağım.
Vou sedá-lo.
- Seni vuracağım.
- Olhe que eu atiro.
Bir tane daha anal test, daire, havada uçan ektoplazmik uzaylı karşıt madde hikâyesi duyarsam silahımı alıp birisini vuracağım.
Se sei de mais alguma história sobre sondas anais, piromania, levitações ou antimatéria, ainda mato alguém.
Bir Iraklı vuracağım.
Acerto, sim!
Bugün bir piç kurusunu vuracağım.
Ainda disparo sobre um filho da mãe.
Bu durumda seni hiç düşünmeden vuracağım. Yoksa bu güzel bayan için mi geldin?
- e se estás levas ou tiro - ou então aqui pela mi novia.
Köpeği vurmayacağım. Onu vuracağım.
Não vou atirar no cão.
- Evet, onu elinden vuracağım.
Pensei em dar-lhe um tiro na mão. Vês...
Bu sefer hedefi vuracağım.
Desta vez vou acertar no alvo.
En büyük korkun bir kardeşini kaybetmek, bir taşta iki kuş vuracağım.
E eu levo dois pelo preço de uma.
Seni vuracağım.
Eu mato-te e ficamos dois.
Seni vuracağını mı düşünüyorsun? Daha iyisini yap ve bitir.
- Se desconfias, mata-a e acabemos com isso.
Hayır! Beni gerçekten vuracağınımı sandın seni ukala ahmak?
Você achou que me venceria, imbecil?
Hareket etme, veya vuracağım
Raja, se o meu pai vem a saber disto ele não nos paga a fiança.
Sadece bacağından vuracağım.
Pode trabalhar só com um.
Seni vuracağım.
Olhe que leva um tiro.
Seni vuracağını sandım.
Eu pensei que ele te ia balear.