Yabancılar tradutor Português
1,903 parallel translation
- Yabancılar giremez!
- Não podem estar aí!
Yabancılar! Yabancılar!
Intrusos!
Bunu yabancıların önünde yapmasam daha iyi.
Preferia não fazer isto à frente de estranhos.
Yabancıları almayacak mıyız?
Proibida a entrada a estranhos?
Utanç ya da suçluluk hissetmiyordu. Sadece derin bir kaybolmuşluk hissi vardı. Sanki uzaydan gelen yabancılar tarafından kaçırılmış ve birkaç saat sonra da zarar görmeden serbest bırakılmış gibi hissediyordu kendini.
Não sentia vergonha ou culpa, apenas uma sensação de profunda desorientação, como se tivesse sido raptada por extraterrestres, e libertada, ilesa, algumas horas depois.
Yabancıların kanını içmeye gitti. Kötü işler çevirecek.
Foi tomar o sangue de estranhos preparando-se para coisas malignas.
Tanrılarımız bize yabancılardan dua istediklerini söylediler.
Os nosso deuses mandaram que pedissemos benções de estranhos.
Sanırım bu gece "Trendeki Yabancılar" oynuyor.
Acho que hoje é "Pacto Sinistro".
Birazda yabancıları vurmaya ne dersiniz?
Vamos atirar nos estranhos, certo?
Yabancılar onun gibi bir adamın şahsi meseleleriyle 20 senede İtalya'yı nasıl felç etmeyi becerdiğini anlamayı başaramaz.
Mas tu viste? Lá fora não conseguem perceber como é possível um homem como ele ter paralisado doze anos a Itália com os seus problemas pessoais.
Bana neden bu insanların karşısında konuştuğum soruluyor ve içimizdeki yabancıların.
Perguntam-me porque falo contra estes forasteiros que se encontram entre nós.
"yabancıları bile birbirine bağlar,"
"É entendidada até por estranhos"
Öyle yabancıların elinden tutmamalısın.
Não me agrada que dês guarida a desconhecidos.
Yabancılar bizi çok uzun süredir hırpalıyorlar.
Os estrangeiros amedrontaram-nos durante demasiado tempo.
Yabancılar bizi Doğu Asya'nın Hasta Adamı olarak görüyor.
O resto do mundo vê-nos como "Os Fracos do Oriente"...
Yabancıların fotoğraf çekmesine izin vermeyiz.
Não se pode tirar fotos.
Neden yabancıları arabaya alıyorsun ki?
Porque tinhas que dar boleia àquele estranho?
Gazetelerde, buraya gelen yabancıların organ çalmak için çocukları kaçırdığı hikayeleri yazıyor.
Segundo a imprensa sensacionalista, vêm para cá estrangeiros... para sequestrar crianças e vender os seus órgãos.
Bugünlerde, yabancıları sevmiyorlar.
E presentemente os estrangeiros, em geral, não são muito apreciados.
Zenginliğinizi görünce, yabancıların neden daha çok kalmak... ve yakınlaşmak istemesini anlıyorum
Considerando as riquezas do seu país, Compreendo os estrangeiros queiram ocupá-lo e abraça-lo.
Merhametli Allahın adına yabancılar zenginliğimizi çalıyor!
Em nome do Deus misericordioso Os estrangeiros roubam as nossas riquezas!
Amerika'nın yaptıklarına seyirci duran bütün dünya gibi. Esirlere yapılan muamelenin keyfiyeti sadece Afganlıları değil yabancıları da ilgilendiriyor.
A Aliança do Norte sabe que comunidade internacional está atenta em particular pela forma como tratam os prisioneiros tanto os afegãos e especialmente os oriundos de fora do país.
Yabancıları çekemiyor.
Ele não suporta estranhos.
Orası, yabancıların gitmemesi gereken bir yerdir.
É um sítio onde os estrangeiros não devem ir.
Yabancıların oraya gitmemesiyle ilgili bir şey.
Qualquer coisa dos estrangeiros não irem até lá.
- Yabancılar evlenmezler.
Os desconhecidos não se casam.
Yabancıları bira festivaline getiremezsiniz.
Não podem trazer estranhos ao Beerfest.
Röntgenci üvey oğlun kızkardeşinin odasına bir kamera yerleştiriyor. Ve giyinip soyunmasını yabancılar ve sapıklar izlesin diye internette yayınlıyor.
O seu enteado "voyeur"... colocou uma câmara no quarto da irmã... e publicou na Internet... para que estranhos e pervertidos a vissem sem roupa?
Yabancılar onları tedirgin eder.
Os de fora fazem apenas mais ruidosamente.
Velarchi'de kuyumcular, yabancıları evlerine pek sokmazlar.
Você tem sorte, os joalheiros aqui em Velarchi... não levam estrangeiros para dentro de casa.
Tanışmamış, yabancılar olarak... biz uyum bulmaya çalışırız... ama burda bir soru var kalbimde
Ignorante, como estranhos, tentam encontrar a conexão mas há as questões do coração
Böyle konuları yabancıların önünde konuşmayız.
Isso não é assunto para falar na frente de estranhos.
Billie'nin yaşındaki çocukların onları kaçıran yabancılar tarafından uzun süre alıkonulması oldukça nadir görülür.
Com 20 horas de atraso. Seqüestros longos por estranhos... de crianças nesta idade são raros.
Sonra bir de baktık ki yabancılar sadece etraftaki suçluların küçük bir bölümüymüş.
Então descobrimos, que estranhos são apenas... uma fração dos criminosos deste tipo.
Hiç şüphesiz ama yabancıların beynimi kurcalamasından hoşlanmam.
Porém não gostaria que estranhos fiquem olhando no meu cérebro.
Herkesin dilindeki yabancılar bunlar olmalı.
Estes devem ser os estranhos de que todos falam.
Eğer Roy bu yabancıları seçecekse, inancı bile olmayan yabancıları, ben daha fazla dua edemem
Se o Roy deixasse de escolher estes estranhos em vez de ti, estranhos que nem sequer acreditam. Não posso rezar com mais afinco.
- Yabancılar çok belli oluyordur.
Não gostam de estranhos.
Yabancılar geldikleri gibi giderler.
Os estrangeiros chegam. E o que fazem? Vão-se embora.
Yabancılar, dinimizin 12. yüzyıldan beri burada olduğunu bilmez.
Os estrangeiros não sabem que a nossa religião existe desde o séc. XII.
Neyi kaldırabileceğimizi bulmamız gerek ama yabancıların bizi tek tek götürmesine izin mi vereceğiz?
Temos de descobrir até onde podemos aguentar, mas vamos deixar gente de fora apanhar-nos um a um?
Peki, senin olayın rastgele yabancıları dövmek.
Muito bem, gosta de espancar estranhas.
Ama yalnızca güç yüzüğünün şarjına bağımlı olduğumuzdan yabancıların teveccühüne muhtaçtık.
Estávamos muito longe de casa. Dependemos da caridade de estranhos.
Baby Doll yabancıları sevmez.
A Baby Doll não gosta de estranhos.
Yabancıları kurtardığım için başkaları ölecekse, bu işi yapmak istediğimden emin değilim.
Se salvar estranhos acaba com outras pessoas a serem mortas não tenho certeza se isto é algo que eu queira acabar por fazer.
Annem asla yabancıların ona bakmasına izin vermez.
A minha mãe nunca deixaria estranhos cuidarem dele.
Bütün gün Yabancı Edebiyatçılar Derneği'nde olacağım.
Estarei todo o dia no Pavilhão de Literatura Estrangeira.
Evine yabancıları alıyorsun.
Um estranho lá em casa.
Aciz kulunuz affınızı diliyor fakat Nanda Parbat Tapınağı'na yabancıların girmesi yasaktır.
Devem se ajoelhar para pedir perdão.
Ama hükümettekiler, cinayet zanlılarını yabancı ülke hapishanelerinden çıkarmaya pek hevesli değildir.
Os tipos do Governo não são muito prestáveis a tirar os suspeitos de homicídio das prisões no estrangeiro.
Kanıtlar onun yabancı bir diplomatla bağlantıları olabileceğini gösteriyor.
As provas ligam-na a um diplomata estrangeiro.