Yapacaksın tradutor Português
19,186 parallel translation
Şimdi ne yapacaksın doktor?
O que vais fazer agora?
Biz... Bir anlaşma yapacaksın.
Vai conseguir um acordo.
Böylelikle iki kez yapacaksın bunu.
Assim, podes atingi-lo duas vezes.
- Ne yapacaksın?
- O que vais fazer?
Ne yapacaksın?
O que você vai fazer?
Evet, ne yapacaksın.
Sim. O que você vai fazer?
Eğer Charles'la evlenmezsen ne yapacaksın?
Se não casardes, o que ireis fazer?
Ne yapacaksınız? Onunla konuş izlerimi kapatmak için son bir yalan söyle.
Falar com ela, contar uma última mentira para encobrir o meu rasto.
Gelir yapacaksın.
Vais ter companhia.
Şikayetlerini dinleyeceksin- - burası ağabeyinin ofisi- - sonra da onları tatmin etmek için ne gerekiyorsa yapacaksın.
Vai investigar as queixas deles. Este é o escritório do seu irmão, tenta fazer o melhor para satisfazer as queixas.
Vardiya değişimi için ne yapacaksınız? Vardiya değişimi mi?
- O que vão fazer na mudança de turno?
- Ne yapacaksınız?
- O que vai fazer?
- Bebekle ne yapacaksın?
- Que raio vais fazer com um bebé?
Peki bu konuda ne yapacaksın?
O que é que vais fazer a esse respeito?
Sana bir şey söylüyorsam hemen yapacaksın.
Quando te disser para fazeres algo, apenas fá-lo.
Şimdi bir diğer atış yapacaksın.
Acerte-lhe com este próximo tiro.
Sadece onların söylediğini yapacaksın.
Fazemos, apenas, aquilo que nos mandam.
Ne yapacaksın?
Alvejar-me também?
- Ne yapacaksın?
O que é que vais fazer a esse respeito?
Ee, bugün ne yapacaksınız başka?
Na verdade, nada.
O zaman ne yapacaksın?
O que vais fazer?
Peki beni korumak için daha ne kadar kötü şey yapacaksın?
Quantas outras coisas horríveis farás para me proteger?
Elinle ne yapacaksın böyle?
O que estás a fazer com a tua mão?
Bu davayı kazanacağım. Sonra da beni ortak yapacaksın.
Vou ganhar este caso e, depois, você vai tornar-me sócio.
Ne yapacaksın Jackie?
O que é que vais fazer, Jackie? !
Şimdi ne yapacaksın?
O que é que irá fazer agora?
- Bunu nasıl yapacaksın?
- Como queres fazer isso?
Hapiste kardeşine zarar gelsin istemiyorsan ne istersem yapacaksın.
Enquanto quiseres o teu irmão com protecção na prisão, irás fazer tudo aquilo que eu te pedir.
Yapacaksın, tamam mı?
Isto vai funcionar.
- Clarke'la ne yapacaksın?
O que farás com a Clarke?
Bebek yapacaksınız.
Vão fazer bebés.
Ne yapacaksın?
O que é que vai fazer?
Ne yapacaksın peki?
O que vais fazer?
Şimdi ne yapacaksın?
O que vai fazer agora?
Evet. Öyle yapacaksın işte.
Sim é isso.
Bir hamle yapar gibi yapıp başka bir hamle yapacaksın.
Finja um movimento mas faça outro.
Beni korumak için daha ne kadar korkunç şeyler yapacaksın?
Que outras coisas horríveis farás para me protegeres?
Sen de kendi çocuğun için yakında aynısını yapacaksın.
A qualquer momento vai fazer o mesmo pelo seu filho.
- Aynen öyle yapacaksın.
- É exactamente o que vais fazer.
Adam, bu haberi sen mi yapacaksın?
Adam, é você que está a fazer a cobertura?
- Ne yapacaksın? - Kaçacağım.
- O que é que vai fazer?
Hatırlamıyor gibi mi yapacaksın?
Vais fingir que não te lembras?
Kaç seçim yapacaksın?
De quantas eleições vais fugir?
- Evet. Benimle uğraşacaksın, bana işkence yapacaksın ve ben hayır diyeceğim.
Vais assombrar-me, vais torturar-me, e eu irei dizer não.
Nasıl yapacaksın bunu?
E como farias isso?
Ne yapacaksınız?
- Ou o quê?
- Ne yapacaksın?
- O que vai fazer?
Bu bilgiyle ne yapacaksınız?
O que ides fazer com esta informação?
Ne yapacaksın?
O que é que vais fazer?
- Ne yapacaksın?
O que vais fazer?
- Ne yapacaksın? - Bana fener lazım.
- Vá lá, o que vais fazer?