Yapmıs tradutor Português
17,744 parallel translation
Geçen yıl St. Bart's'ta Küçükler Ligi Kupası'nı kazandı, finalde 19 puan yapmıştı, öyle değil mi?
O Conor venceu a Junior Cup contra St. Bart, há um ano, marcando dezanove pontos na final, não foi?
Meta-insan Tinder'ı mı yapmış oldum ben?
Acabei de criar o Tinder metahumano?
Bilmem ki. Altı yedi kere yapmışızdır.
Umas seis ou sete.
Takıntı yapmış.
- Está obcecado.
Öyle mi yapmışım?
- Não disse?
- Yapmış.
- Sim!
Eskiden lisede oyun kuruculuğu yapmış birinin o ihtişamlı günleri tekrar yaşaması gibi.
Como um ex-atleta que relembra os dias gloriosos da juventude.
Cisco S.T.A.R. Labs'de çalışıyor,... ve Killer Frost'un güçlerini etkisiz hale getirebileceğine... inandığı bir silah yapmış.
O Cisco trabalha na STAR Labs, e construiu uma arma que acredita que podemos usar para neutralizar os poderes da Killer Frost.
Darryl bu yüzden hastaneden çıkış yapmıştı.
Foi por isso que o Darryl saiu sozinho do hospital.
Bu sabah giriş yapmış.
Chegou hoje de manhã.
Pekala, polise verdiğiniz ilk ifadeye göre, geçmişte bu Honest John denen adam size fakir ve, evsiz insanlar getirmiş, kendi iradeleri dışında, ve sizde bu insanların üzerinde anormal deneyler yapmışsınız. İnsan hakkında daha fazla bilgi edinmek için deneyler yaptım, herkesin cesaret edemeyeceği alanlarda.
Eu conduzi experiências para aumentar o conhecimento humano, em áreas temerosas de se actuar.
Kendime isim yapmış avukatlar tutardım. Ve yanımda 12 dürüst erkek ve kadının, Benim görüşümün dünya için daha iyi olduğunu düşünmesini umardım.
Eu teria contratado alguns bons advogados e esperaria que 12 pessoas, homens e mulheres, bons e verdadeiros, apreciassem a minha visão de um mundo melhor.
Bunu nasıl yapmış?
Como é que ele fez isso?
Malik Said üniversitede yedek subaymış ve iki yıl orduda görev yapmış, ama dizinde yırtılma olunca terhis edilmiş.
Malik Said esteve em na universidade R.O.T.C., serviu no exército por dois anos até que torceu o joelho e teve uma dispensa honrosa.
Yüzleri kapalı, Mısır hükümeti de kayıtlarına erişim konusunda pek işbirliği yapmıyor.
O rosto está coberto. e o governo Egípcio está a ser menos do que cooperativo com o acesso aos seus registos.
Yentl filmini o kadar sevmiş ki ikinci kez Bar Mitzvah kutlaması yapmış.
Pronto, vamos lá.
Birçok araştırma yapmış ve sana yardım edebileceğini düşünüyorum.
Ele fez muita pesquisa, pode ser útil.
Gardiyan o evde insanlık dışı şeyler yapmış olmalı.
O Director deve ter feito coisas mesmo horríveis dentro daquela casa.
- Belki çıkış yapmıştır.
Talvez já tenha feito o check-out.
- Lex, Leo Greene'yi kızdıracak ne yapmış?
O que fez o Lex para irritar o Leo Greene?
Bu çalkantılı zamanlarda, Orta Doğudaki gerginlik de tavan yapmış durumda...
Em tempos conturbados, quando as tensões com o Oriente Leste estão no auge...
Bunu o yapmış Jake.
Ele fez isto, Jake.
"Henry Burns" isminde biri neredeyse her sabah saat 5'de giriş yapmış.
Um "Henry Burns" deu entrada quase todos os dias às 05 : 00 da manhã.
- Mikrobiyoloji üzerine doktora yapmış.
- Doutorou-se em Microbiologia.
Sanırım virüsü Cannerts yapmış.
Acho que foi o Cannerts que criou o vírus.
Bertie, yapmış olamazsın.
Bertie, não o fizeste.
Yapmış olamazsın.
Não o fizeste.
Yaptığın her şey, benim için yapmış olduğun şeyler çok karanlık ve sen görmüyorsun bile.
Tudo o que fazes e fizeste por mim, é tão sombrio que nem notas.
Onu Vali Yardımcısı yapmışlar.
Elegeram-no para Vice-Governador.
Senin için gelebilirler. Yapmış olduğun şey için.
Por causa daquilo que fizeste.
Albay Townsend yakında Brüksel'den ayrılıp buraya gelecek. Ondan istediğimiz şeyi tam olarak yapmış bir şekilde.
O capitão Townsend não tarda a partir de Bruxelas e a regressar, tendo feito exactamente o que foi pedido.
Kim yapmış bunu?
Quem é que fez isto?
İspanyol Kraliçe ona baskı yapmış olmalı!
Então, a Rainha Espanhola deve-lhe ter pedido!
Onu kızdıracak bir şey yapmış olmalısın.
Deves ter feito alguma coisa para irritá-lo.
- Eddie yapmış.
Foi o Eddie.
Söyledikleri şeyleri cidden yapmış olsaydın hiç değilse açıklama yapmaya çalışırdın.
Se tivesses feito o que dizem que fizeste, tentarias explicá-lo.
İçine edeyim, tam da onun istediği şeyi yapmış.
Caraças, deu-lhe exactamente o que ele queria!
Neden kendine böyle bir şey yapmış bu şey?
Porque e que ela fez isto?
McCready'nin oğlu yapmış.
Foi aquele miudo do McCready.
Sam yapmış.
- Foi o Sam.
Ama her zaman bunu bilerek isteyerek yapmış olma ihtimali var.
Mas há sempre a hipótese de ele ter feito isto intencionalmente.
Şüpheli kullan at telefon kullanmış olsa da genel kullanımıyla ilgili bayağı bilgi aldım. Son 72 saatte bir sürü görüşme yapmış, aramalar yaklaşık 720 kilometre uzağınızdan yani İstanbul içi ve çevresinden yapılmış. Son 72 saatte bir sürü görüşme yapmış, aramalar yaklaşık 720 kilometre uzağınızdan yani İstanbul içi ve çevresinden yapılmış.
Nas últimas 72 horas, ele teve um fluxo constante de chamadas a entrar e a sair entre as antenas de telemóveis a cerca de 700 quilómetros de vocês, perto de Istambul.
- Adamlarla anlaşma yapmış.
- Ele fez um acordo com uns tipos.
- Ne yapmış?
- O que é que ela fez?
Ama onlar yapmış olamaz.
Mas não podiam ser eles.
Benim Dünya'mda da aynısını yapmıştı.
Foi a mesma coisa na minha Terra.
Çavuş Beckett araziyi terk edip Gazakov'la onaylanmamış, izinsiz bir görüşme yapmış.
Bem, o Sargento Beckett saiu da reserva, teve um encontro não autorizado com o Gazakov.
Senin yapamayacağın bir şey yapmış.
Que tu não podias fazer.
Kim, ne yapmış?
Quem é que fez o quê?
Bassam bize iyilik yapmış olmasaydı seni hapisten kendimiz çıkarmak zorunda kalabilirdik.
Como o Bassam não nos fez o favor, tivemos que tirar-te de lá pelos nossos meios.
Kendisi yapmış.
Ele fez sozinho.