Yaprak tradutor Português
829 parallel translation
"Yaprak pelerinimi geri ver!"
"Dá-me o meu manto de penas!"
Sen kendine bak, yaprak gibi titriyorsun.
Olha para ti, estás todo a tremer.
- Yaprak gibi titriyorsun.
- Estás a tremer muito.
Sadece bir tek yaprak yeterli.
Uma folha chega.
Sadece bir tek yaprak ıslanmıştı, değil mi?
Só uma folha estava molhada, não era?
Abi kardeş gibi aynı çiçekteki iki yaprak gibi.
Como irmão e irmã... Como duas pétalas da mesma flor... E o amor?
Geri dönen küçük bir hayaletin önünde titremen anlamsız, o ayaklarının etrafında sürüklenen ölü bir yaprak.
Querida, não faz sentido tremer perante um pequeno fantasma que regressa... uma folha morta esvoaçando à volta dos teus pés.
Yaprak gibi titriyorum.Artık sonuna geldik.
Tremo ao pensá-lo, mas melhor acabar quanto antes.
Rüzgarın bir oluktan bir diğerine sürüklediği bir yaprak gibisin.
És como uma folha que o vento leva de sarjeta em sarjeta.
Işığını ver. Oğlun ilk yaprak yere düşmeden ayağa kalkmış olacak.
O teu filho saltará da cama antes que as folhas caiam.
İlk yaprak yere düşmeden mi, nasıl yani?
Que quer dizer "antes que as folhas caiam"?
Baharı yazı geçti ömrümün ; yaprak dökümü artık.
A vereda da minha vida se secou... como uma folha amarelecida.
Yaprak kımıldamıyor.
Não sopra nem pitada de vento.
Ama yılın bu zamanı yaprak olmaz ki.
Não podem estar, nesta época do ano.
Bir fare doğuyor... ya da bir yaprak gölete düşüyor...
Um rato que nasce, uma folha que cai num lago...
Hayır, ben kasaplık yaparken, o komutanım orada durup, bir yaprak gibi titriyordu.
Matar era óptimo. Era melhor matar um homem que fazer amor com uma mulher.
48 yaprak.
Quarenta e oito de folha.
Hükümetteki beyler hala Hofburg'lu Sofia'nın karşısında yaprak gibi titriyorlar.
Os membros do Governo passam o tempo fora. O único Homem que está no Palácio é a Sofia.
Tek sayıda yaprak varsa, Lila'ya ben evlilik teklif edecektim.
Se o número de pétalas fosse ímpar, seria eu a pedir à Lila para casar comigo.
35 yaprak vardı.
Havia 35 pétalas.
Rüzgarın savurduğu bir yaprak gibiydi.
Como uma coisa soprada pelo vento.
Ama ses beni çağırmaya devam etti, ben de duvara doğru kendimi ittim. Bir yaprak gibi açıldı ve kendimi içeride buldum.
Mas a voz continuou a chamar-me, por isso, carreguei na parede, ela cedeu como folhas e entrei.
Üstlerine biraz da kuru yaprak koyun.
E pôr lá umas folhas secas.
Birkaç yaprak marul yeterli.
Com umas folhas de alface dá-me Deus o suficiente para me sustentar.
İki üç yaprak kalbe söz geçirebilir mi?
Três ou quatro folhas param o coração.
Bir yaprak ot, bir çalı, bir ağaç.
Uma folha de erva, um arbusto, uma árvore.
Ağaç nerede, yaprak orada.
Onde está a matilha, há uma folhinha
Balıkçının kancasından bir yaprak koparacağız.
Tiraremos uma folha do livro do pescador.
Yaprak gibi titriyorsun.
Está tremendo como uma folha.
Büyükanne, yanıma bir yaprak biberiye alabilir miyim?
Avozinha, posso levar comigo uma folha de alecrim?
Sen bir kayık tabak yaprak ve açan bir gül goncasısın.
Tu és um barco cheio de folhas e um botão de rosas entreabrindo-se.
Duvarın arkasında, su varilinin içinde yaprak yığınının altında, ağaca çıkmış arabanın arkasında çömelmiş, bir çukura saklanmış veya yüzlerce çalıdan birinin arkasında büzüşmüş olabilir.
Pode estar por trás do muro, dentro do barril de água, por baixo de um monte de folhas, em cima de uma árvore, agachado atrás de um carro, escondido num tronco ou agachado atrás de um destes cem arbustos.
Hayat yolunda artık sarı yaprak gibi kuruma dönemine geldim.
O Maio da minha vida passou ao Outono, à folha amarela.
Bu şişeleri yaprak ve suyla doldurup ilaç diye mi satacaksınız?
Vais encher isto com água e com folhas e vendê-las como remédios?
- Rahat ol. Yaprak gibi titriyorsun.
- Estás a tremer como uma folha.
Buradaki orman araştırması gösterdi ki sentetik yumuşak ahşap doku, sert ağaçları bırakarak yaratılabilir, mesela meşe, kayın, karaçam ve çamları, hatta her yıl yaprak döken bazı ağaçları.
A investigação florestal aqui mostrou que pode ser criada uma fibra sintética de madeira branda que deixa as árvores mais rígidas : Os carvalhos, as faias, os lariços e os pinheiros, e até algumas das madeiras caducas.
Yaprak nehirde süzülürken, akıntıyı engellemez.
Como a folha flutua no rio, ele não a atrasa.
Hayır, Usta ama yardım edersek, nasıl nehirdeki yaprak gibi olacağız?
Não, mestre... mas se ajudar-mos, como é que somos como a folha no rio?
Ama Usta, yaprak gibi olmam gereken zamanı nasıl bileceğim?
Mas, mestre, quando é que irei saber quando ser como a folha?
Yapılması gereken, yaprak gibi olmaktır.
A maneira de fazer é ser.
Soyulmuş dil balığı, haşlanmış bir patates ve birkaç yaprak yeşil salata.
Peço-Ihe o favor de me servir a vitela assada com uma batata e salada verde, sem molho.
2 farklı kibrit, yarısı içilmiş bir yaprak sigara, pipo aleti.
Dois fósforos diferentes. Um charuto fumado. Um limpador de cachimbo.
Yaprak bile kımıldamıyor.
Lá fora não vejo nenhum movimento.
Seni köşeye sıkıştırdıklarında seni bir yaprak gibi ezecekler, aşağılık herif!
E quando o fizermos... Vou fazer-te em picadinho, filho da mãe!
Güneş batınca da camı açtım. Sıcak hala bir duvar gibiydi. Yaprak kıpırdamıyordu.
O calor lá fora era terrível e não havia vento.
Birçok ot ve yaprak.
Montes de folhas e um vaso.
Enginar gibi bir kalbi vardır... her kıza bir yaprak... ve sonunda her biri için bir yarak.
Ele conseguiu um coração como uma alcachofra... uma folha para toda menina e uma picada no fim de cada um deles
Bize koparılmış yaprak veriyorlar.
E dão-nos ervas para comermos.
Bir çiçekten taç yaprak.
Uma pétala.
Yeşil yaprak mı?
Folhas verdes?
Git yaprak getir ve bana yelpaze yap, tamam mı?
Apanha umas folhas e abana-me.