English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ Y ] / Yasadıgını

Yasadıgını tradutor Português

9,243 parallel translation
Orada bir kadının yaşadığını düşündürecek hiçbirşey yoktu.
Não havia nada a sugerir que lá morava uma mulher.
Bu komşu tabii ki, bob'un yaşadığı ve Kathie'nin ortadan kaybolduğu eve taşınan kadın.
Esse vizinho, é claro, era a mulher que se mudou para a casa em que Bob tinha morado, e de onde Kathie tinha desaparecido.
Neden karanlık içinde yaşadığını?
Uma que abraçou a tua escuridão?
Neden ona Alak'ın yaşadığını söyledin?
Porque lhe disseste que o Alak está vivo?
Belki Jimmie Ray'in yaşadığını söylerler.
Talvez digam alguma coisa sobre o Jimmie Ray estar vivo.
Yaşadığın her şey.
Tudo que já te aconteceu.
Yaşadığın şeylerden sonra değişmemen imkânsız olurdu.
Depois daquilo em que te meteram, seria impossível não mudar.
Eğer Condé seni mutlu edecek adamsa yaşadığın bu acılardan seni kurtaracaksa, evet.
Se o Condé for o homem capaz de vos libertar da dor que vos tenho visto sofrer, então, sim.
Hanne ile yaşadığın deneyim oldukça travmatikti.
Isto da Hanne foi muito traumatizante.
Bana göre Afganistan'ın yaşadığı sorunların bizim sorunumuz olması anlaşılmaz bir durum.
Para mim, é bastante incompreensível os problemas do Afeganistão serem nossos.
Orada kimin yaşadığını öğrenmeliyiz.
Só precisamos descobrir quem é que mora ali.
Evlenmeden beş hafta önce başkasıyla ilişki yaşadığını öğrendim.
Cinco semanas antes de nos casarmos, descobri que ele estava a ter um caso amoroso.
Başkasıyla ilişki yaşadığını öğrendim.
Descobri que estava a ter um caso amoroso.
Freddy ve Jillian'la yaşadığın ilişki aslında kendi kocanın ve kızının yerine başkalarını koymak olabilir mi?
E que esta relação que tem com o Freddy e a Jillian é uma forma de substituir o seu marido e a sua filha?
Hanımefendi, yaptığınız şey yasadışı.
Minha senhora, isso que está a fazer é ilegal.
Geçen akşam birlikte yaşadığımız... herşeyin tüm parçalarını unuttum gitti.
E esqueci uma parte grande da nossa noite ontem.
Bağımsız olduğunuza dair seçmenlerinize güvence vermelisiniz. Kararı onlara bırakmalısınız. İkinizin beraber çalıştığını değil beraber yaşadığını hissetirmelisiniz.
Garantir aos eleitores que é independente, que toma as suas decisões, e não trabalham juntos, mesmo a viver juntos.
Metresinin yaşadığı binayı satın aldım.
Comprei o edifício onde mora a amante.
Bir yıldır yasak aşk yaşadığın kadın.
Uma com quem tens vindo a ter uma caso amoroso, há mais de um ano.
Umarım kurucularıyla yaşadığın ilişkiyle bir alakası yoktur.
Espero que não seja pela sua relação passada com a fundadora.
Bu birini kaybettiğinde yada ne olduğunu bildiğinde yaşadığın normal anlaşılır duygular gibi değil.
Não é como perder alguém e saber porquê, em que podemos todos chegar a um entendimento comum, ou uma emoção ou espectro de emoções comum.
Uğraştığın şeyleri hayal bile edemem ya da şu anda yaşadıklarını fakat sen ve iş arkadaşların oradan çıkmak istiyorsanız yardımına ihtiyacımız olacak.
Não consigo imaginar com o que estás a lidar ou pelo que estás a passar, mas para tu e os teus colegas saírem daí, - vamos precisar da tua ajuda.
Aslında öyle. Nerede yaşadığını bilmeyeceğim.
Veja, eu não sei onde você mora.
Stefan ile yaşadığın onca şeyden sonra bana ilişki dersi mi vereceksin?
Você está me dando conselhos sobre relacionamentos depois de tudo o seu Stefan teatro este ano?
Kural şu ; sen yaşadığın sürece Elena uyanmayacak.
A regra é, enquanto estiveres viva, a Elena continuará adormecida.
Hepsini yazın. Böylece bir gün uyandığımda en iyi dostlarımın neler yaşadığını okuyup yanlarındaymış gibi hissedebileyim.
Escrevam tudo para que, um dia, quando acordar, possa ler tudo sobre as vidas das minhas melhores amigas e sentir-me como se lá tivesse estado.
Birlikte yaşadığımız bu karmaşık hayatta sen hep aynı kaldın.
Nas nossas vidas loucas juntos, tu foste sempre o mesmo...
Başka birinin kanı üzerinde Delphine ile cinsel ilişki yaşadığını iddia ediyorsun
Dizes ter tido relações carnais com a Delfina em cima do sangue de alguém.
Francis'e oğlunun yaşadığını haber vermek için birilerini gönderdim.
Mandei alguém informar o Francisco de que o filho vive.
Yaşadığı hayatın canına mal olacağını biliyordum.
Mallory. Sabia que esta carreira a ia matar.
İlişki yaşadığın kadın birden canlı kanlı karşıma çıkıyor.
A mulher com quem tiveste uma relação, de repente está aqui, em carne e osso.
Ama artık yaşadığını bildiğimize göre, ona yardım etme fırsatı çok iyi olur.
Mas agora que sabemos que está viva, adoraríamos de ter a oportunidade... de... ajudá-la.
Anne olmak, bu bilinmezlik konusunda yaşadığın kaygı, çok normal.
A ansiedade que estás a sentir é normal... pelo facto de ires ser mãe, acerca do desconhecido.
Onca yaşadığımızdan sonra beni ispiyonlayacağın. Ne?
Que, com a nossa história, Te fosses chibar
LeAnn Stockwell... Bir yıldır yasak aşk yaşadığın kadın.
LeAnn Stockwell... com quem tens vindo a ter uma caso amoroso, há mais de um ano.
Ama onun Brooklyn'de yaşadığını hatırladım.
Então lembrei-me que ele morava em Brooklyn.
Tandy'yle öyle bir olay yaşadığınızı bilmiyordum.
Não sabia que aquela coisa com o Tandy aconteceu.
Kötü şeyler yaşadığını biliyorum. Ama bir saatliğine sakin kalabilir misin?
Eu sei que teve uma má experiência, mas será que pode refrear a atitude por uma hora e tentar ficar aberta?
- Tamam. Yani yaşadığın onca şeye rağmen işinde hâlâ çok başarılısın.
Só estou a dizer que com tudo o que está a acontecer, ainda és o maior no serviço...
Onu Veer aldı, nerede yaşadığını bilmiyorum!
O Veer encontrou esses pacotes. Não sei o que fez com eles.
Tamam, çok zor şeyler yaşadın, ama senden tek bir haber bile alamadım dokuz ay sonra aldığım haber ise seni buradan çıkarmam gerektiği.
Passaste por muitas coisas, mas não me deste notícias durante 9 meses e o primeiro telefonema que recebo é para te tirar da prisão.
Ve birlikte yaşadığınız bu ilişkinin nasıl işlediğini bana anlatacaksınız.
E vocês vão dizer-me como essa relação simbiótico funciona.
Buna en yakın yaşadığım şey 90 yaşındaki bir kadının kalp krizi geçirmesiydi.
O mais perto que cheguei foi uma senhora de 90 anos que teve um ataque cardíaco.
Sonra aslında ne yaşadığını bilmediğimi fark ettim.
E compreendi que não sei o que aconteceu.
Onlara Gabriel'in yaşadığını söyle.
Diga-lhes que o Gabriel está vivo.
Ne yaşadığını biliyoruz Paige.
Eu sei pelo que está a passar, Paige. Está assustada, sem esperanças.
Hey, Odelle Ballard'ın kızından mesajlar almaya devam ediyorum annesini soruyor, O hala yaşadığını düşünüyor.
Continuo a receber mensagens da filha da Odelle Ballard. A perguntar sobre a mãe. Se acho que ela ainda está viva.
Yaşadığını bile bilmiyorum.
Nem sei se está viva.
Evde bir adamın yaşadığına dair bir şüpheniz yok mu?
Nada que a leve a supor que um homem esteve a rondar a casa?
Jill'in güzel evinde yaşadığım için kutsanmış hissediyorum. Fakat arkadaşları her gelişlerinde paltolarını bana uzatıyor.
Sou grata por viver na linda casa da Jill, mas sempre que os amigos dela aparecem, entregam-me os casacos.
Onun yaşadığını biliyoruz.
Sabemos que ela está viva.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]