English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ Y ] / Yaslanıyorsun

Yaslanıyorsun tradutor Português

151 parallel translation
Ve sen, Jeff, geriye yaslanıyorsun.
E tu, Jeff, não percebes nada.
Neden Harry'nin mobilyasına yaslanıyorsun?
Porque te estás a apoiar na mobília do Harry?
Yaşlanıyorsun Jean.
Estás a ficar velho, Jean.
- Bence yaşlanıyorsun.
- Acho que estás a ficar velho.
Beni 10 santimle ıskaladın. Belki de yaşlanıyorsun.
Você errou por cerca de 20 cm ou talvez esteja ficando velho.
Gençken iyi hoş ama... yaşlanıyorsun artık, yaş 30'a dayandı boksör.
Isso é óptimo quando se é jovem, mas... estás a ficar mais velho, tens quase 30 anos.
- Yaşlanıyorsun.
- Estás a ficar velho.
Sen iyice yaşlanıyorsun, olmadık şeyler görüyorsun.
Está a ficar tão velho, que já vê coisas.
- Yaşlanıyorsun.
- Está a envelhecer, Doc.
Yaşlanıyorsun, arkadaşım.
Não estás a ficar mais novo, meu caro.
Yaşlanıyorsun artık.
Quer dizer que estás a ficar velha.
Yaşlanıyorsun artık. Biraz hız kesmenin vakti.
Já tem uma boa idade, pode abrandar.
Sevgili küçük Tomas'ım, yaşlanıyorsun.
Meu querido Tomas, você está ficando velho.
Yaşlanıyorsun dostum.
Amigo, estás a ficar velho.
Yaşlanıyorsun.
E as costas?
Kanımca sen yaşlanıyorsun.
Na minha opinião, estás a ficar velho.
Yaşlanıyorsun.
Estás a ficar velho demais.
Yaşlanıyorsun.
Está a ficar velho. Olá, Capitão.
Neden sadece arkana yaslanıp keyfini çıkarmıyorsun?
Por que você simplesmente fica na sua gostando de ser inferior?
Yaşlanıyorsun.
Estás mas é a ficar velho.
Yani sen yaşlanıyorsun diye her şeyin durduğunu mu... düşünüyorsun?
Achas que tudo pára porque estás a envelhecer?
Dağda yaşamak için artık yaşlanıyorsun.
Está demasiado velho para as montanhas.
Yaşlanıyorsun.
Os anos passaram, nunca casou.
Torquil, yaşlanıyorsun.
Torquil, estás a envelhecer.
'Madem öyle neden arkana yaslanıp, yolculuğun keyfini çıkarmıyorsun? '
"Então por que não relaxa e aproveita o passeio?"
Yaşlanıyorsun.
Estás a ficar velha.
Yaşlanıyorsun, Butch.
Estás a ficar velho, Butch.
Yaşlanıyorsun.
Estás a ficar velho, John.
Yaşlanıyorsun, kahrolası.
Estás a ficar velho.
- Yaşlanmadın. Yaşlanıyorsun.
Envelhecer!
Yaşlanıyorsun, baba.
Está a ficar velho, pai.
Sen yaşlanıyorsun.
Tu é que estás a envelhecer.
Galiba sen yaşlanıyorsun.
Ou talvez estejas a ficar velho.
Artık yaşlanıyorsun.
Deve ser da boa vida.
Yaşlanıyorsun, George?
Estás a ficar velho, George?
Neden arkana yaslanıp deniz havasının tadını çıkarmıyorsun, anlamıyorum.
Não sei porque não consegue relaxar e gozar a brisa marítima.
- Sen mi? Yaşlanıyorsun.
- Tu estás a ficar velho.
Yaşlanıyorsun Johnny.
Está ficando velho, Johnny.
Çok kötü yaşlanıyorsun, seni ihtiyar keçi.
Envelheceste mal, bode velho.
Ne sanıyorsun? Kainatı yönetebilmek için, yaşlanıp ölmemizi mi bekliyorlar? - Evet.
Vão deixar-nos morrer aqui enquanto continuam a governar o universo?
Benim kadar yaşlanınca bu tür statü göstergelerinin eskisi gibi önemi olmadığını anlıyorsun.
Quando se fica tão velho como eu sou, os símbolos de status... não são tão importantes como costumavam ser.
Federasyonu oluşturan diğer ülkelerin arkalarına yaslanıp Başkanlarının askeri diktatörlükçe değiştirilmesine izin vereceklerini mi sanıyorsun?
Acha que os outros mundos da Federação ficarão quietos enquanto substitui o presidente por uma ditadura militar? Não é propriamente uma ditadura.
Beş dakika boş bırakmaya gelmiyor. Hemen yaşlanıyorsun.
Estou a ver, volto as minhas costas durante uns 5 minutos, e tu ficas velho.
Yaşlanıyorsun Taja.
Estás a envelhecer, Taja.
yaşlanıyorsun...
Não ficar mais velho...
Tanrım, sen yaşlanıyorsun.
És mesmo velho.
Bir şey denemek istiyorsun ve artık yaşlanıyorsun. Aynaya baksana.
Evite isso e acabará um velho que passa o Natal sozinho.
Yaşlanıyorsun!
Estás a ficar velho.
Yaşlanıyorsun, Fausto.
Está a ficar velho, Fausto.
- Kahrolası, yaşlanıyorsun.
Raios homem. Estás a ficar velho.
Sen de yaşlanıyorsun, Rowland.
Estás a ficar velho, Rowland.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]