English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ Y ] / Yazık

Yazık tradutor Português

16,016 parallel translation
Şüphe ne yazık ki işimin parçası.
Suspeitar é, infelizmente, uma ferramenta do meu negócio.
- Ne yazık ki müsait değil.
- Não está disponível.
Ne yazık ki benim düşüncelerim sizinkilerden çok farklı.
A minha maneira de pensar é muito diferente da sua.
Ne yazık ki tek bildiğim bu.
É tudo o que sei, para minha vergonha.
Tüm erkek kardeşleri de ne yazık ki... öldüğünden büyük bir servetin vârisi.
E agora que os irmãos dela estão tristemente... mortos... Ela é a herdeira de uma grande fortuna.
Ama çok yazık olacak daha yeni gelmişken Moskova'yı cazibenden mahrum bırakacaksın.
Seria uma vergonha... privar Moscovo do seu charme agora que chegou!
- Senin gidememen çok yazık.
- É uma pena que não possa.
Yazık.
Pena!
Çok iyi birisin ve yazık ki...
Há... tanta bondade em si, e tanta tristeza...
Çok yazık oldu, korkunç bir durum.
É uma pena, algo tão horrível.
Evet efendim, evet çok yazık olmuş.
Sim, minha senhora. Sim, minha senhora, é uma pena.
Ne yazık ki, çalışma arkadaşım kısa ama acil bir hukuki iş için bana ihtiyaç olduğunu söyledi.
Infelizmente, a minha sócia diz-me que precisam de mim para tratar de um assunto jurídico breve, mas urgente.
Bunlara "buluş" diyor ve gerçekten çok zekice şeyler ancak ne yazık ki müziği dayanılır türden değil.
Chama-lhes invenções, e são bastante inteligentes, mas receio que a música dele não seja do tipo duradouro.
Ne yazık ki hemşehrileriniz genellikle hoşbeş ederek birbirlerini mahvetmekle çok meşgul.
É uma pena que os seus conterrâneos costumem andar demasiado ocupados a matar-se uns aos outros para trocarem tais amabilidades.
Böyle güzel pantolonlar lekelenirse yazık olur.
Seria uma pena sujar calções tão bonitos.
Genç Simon'ın omurgasız yaratığın teki olması çok yazık.
É pena que o jovem Simon seja uma criatura tão mole.
Ölmesi ne kadar da yazık.
Uma pena que ela tenha que morrer.
Ne yazık ki, bu şehirdeki en güzel kızın bir erkek arkadaşı var.
É pena que a mais bonita que encontrei aqui já tenha alguém.
Hoşuna gitmedi mi? Çok yazık!
Não gostas, azar o teu!
Yahudilerin ahiret yaşamı olmaması çok yazık.
Que pena que o judaísmo não ofereça vida após a morte.
Yazık.
Que mau....
- Yazık oldu. - Geri dönmemiz gerek.
- Temos de voltar atrás.
Ne yazık ki bazı orospu çocuklarının kalıcı olarak kör kalmasından ötürü yasaklandı.
Infelizmente, foi banido, depois de alguns daqueles sacanas terem cegado de vez.
- Yazık oldu.
Bem, é uma infelicidade.
Sen olmazsan yazık olur.
Seria uma pena sem si.
Gerçekten yazık olmuş.
É uma pena.
Gerçekten yazık oldu.
É uma pena.
- Ne yazık ki bu...
- Infelizmente é...
Çok yazık!
Uma pena.
Ambulanslar olay yerine hızlıca gitti ama ne yazık ki bu da yetmedi.
Os serviços de emergência foram rápidos ao local, mas infelizmente não suficientemente rápidos.
- Çok yazık.
És uma vergonha.
Çok yazık çünkü onlara hepsini inkar edeceksin.
É uma pena porque lhes nego tudo isto.
Ne yazık ki, bunu itiraf edecek cesareti yok.
Infelizmente, não é suficientemente homem para se erguer e admiti-lo.
Ne yazık ki sebebi nonoş olmasıymış.
Diz-se que é por ser maricas.
Sevgi, yazık, merhamet hissi.
Um sentimento de amor, tristeza, compaixão...
Diğer adama yazık oldu yine de.
É uma pena, aquele outro tipo, no entanto.
- Tanrım, yazık olmuş be.
Cristo, que confusão.
Şu saçmalık dolu raporu yaz, ben de imzalayayım.
Bem, escreve o relatório da tanga para eu poder assiná-lo.
Çok yazık.
- Que pena.
Yakışıklı, zeki ve mektupları o kadar etkili yazılmış ki ona âşık olmamam mümkün değil.
É bonito, inteligente e as cartas têm uma eloquência tal, que não consegui evitar apaixonar-me por ele.
Daha da kötüsü, şuraya yazıyorum Tanrı'nın unuttuğu Polonya'da yaşamak zorunda bırakılırsam canıma kıyarım.
Ou pior. Ouçam bem, acabarei com a minha própria vida, se for obrigado a viver na desolada Polónia.
Bir adam şehir dışına çıkıp bunu teslim edecek talimatlar kendi el yazısıyla kendi ortağına yazıldı. Nassau'ya geri dönüp altını teslim etmesi için.
Um homem vai para o interior, para entregar isto, instruções escritas pela sua própria mão para a sócia dele para regressar a Nassau e devolver o tesouro.
- Gene aptallık etmiş olursun. Öğrenim kredini bitirir bitirmez yüksek lisansa mı yazılacaksın?
Quita a dívida da faculdade e comemora por se matricular na pós-graduação?
Bu yaz baskına uğradık.
Fomos atacados neste verão.
Mere halkı 20 yaz önce katledildi. Sebebi de çamur doğumluları kışkırtmalarıydı.
Os Mere foram mortos 20 verões atrás, justamente por provocar os lamacentos...
Geçen yaz, bu adam, yani Lou ve arkadaşları, bizi arabayla yoldan çıkardılar, zorla karım ve kızımın olduğu arabama girdiler.
No verão passado, este homem, Lou, e os amigos, abalroaram-nos na auto-estrada e dois deles tomaram-me o carro à força e levaram-no com minha esposa e filha.
Film gösterime girdiğinde LA Times'ta çıkan yazıda, kış sezonuna, 87 yılı bayram sezonuna damgasını vurduğu yazıyordu.
O LA Times publicou um artigo, quando esse filme saiu e foi um êxito, na época de inverno, na época do Natal de 1987.
Konu hakkında yaklaşık 2000 kitap yazıldı ve ne olduğunu tam olarak bilen yok.
Há cerca de dois mil livros escritos sobre isto, e ninguém sabe ao certo o que aconteceu.
parçalanabilir ama on tane dal bir aradayken kırılmaz eğer dördümüz yeniden birleşirsek batıya gideriz ve yazıtları aldığımıza emin oluruz o burada değil
Partido sem esforço. Enquanto dez ramos são inquebráveis juntos. Se nós os quatro estivermos unidos e entrelaçados, chegaremos ao Ocidente e sem dúvida conseguiremos a escritura.
Sınavda hem çoktan seçmeli sorular hem de yazılı kısım olacak.
Vai ser de escolha múltipla com uma composição.
Ne kadar yazık.
Que pena.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]