Yoktur tradutor Português
15,342 parallel translation
Amerika'da Obscurial yoktur.
Não existe nenhum Obscurial na América.
Sosyal yaşantın yoktur.
Não tens vida social.
Vaftiz anne olmanın azı çoğu yoktur.
Ser madrinha não é coisa pouca.
Umarım sorun yoktur.
Espero que esteja tudo bem.
Bir hayvan hepimizin içindeki yoktur.
Há um animal dentro de todos nós.
Ve değiştirmek için hiçbir şey yoktur.
- E nada mudou.
Yangın yoktur.
- Aí está a chama.
Bildiğim tek şey, bir insan benim yaptığım işi yapıyorsa hayal kurmaya hakkı yoktur.
E sei que um homem que fez o que eu fiz não merece sonhar.
Pek değerli beyefendi, saygılarımla söylüyorum ki cevabınızın sorduğum soruyla hiçbir ilgisi yoktur.
Com todo o respeito pelo Muito Honorável Cavalheiro, a sua resposta nada tinha a ver com a pergunta que acabei de fazer.
Bechuanaland'a nihai olarak dönmenize izin vereceğimiz hiçbir vaziyet yoktur ve olmayacaktır.
Não haverá qualquer circunstância em que lhe permitiremos regressar a Bechuanalândia permanentemente.
Ordunun sivil bir vatandaşı sorgulama yetkisi yoktur.
Como civil, o Exército não tem jurisdição.
Geç kalmaya tahamüllümüz yoktur.
E nós não toleramos atrasos.
Diyorum ki, politikanın sporda yeri yoktur.
Estou a dizer que a política não tem lugar no desporto.
Kendi uçağını uçurmak kadar güzel şey yoktur.
Não há nada melhor do que pilotar o teu próprio avião.
Büyülü kanca yoksa büyülü güçler de yoktur.
Sem anzol mágico, sem poderes.
Eminim sende bir sorun yoktur.
Mas tenho a certeza de que tem razão sobre ti.
- Cidden de özgüveni yoktur zaten.
- Ela é totalmente insegura. - Sim?
Hayatlarımızda ölüm yoksa korkuya gerek yoktur.
Sem a morte nas nossas vidas, não é preciso ter medo.
Bu dünyada kötü müzikten kötü bir şey de yoktur.
E não há nada pior neste mundo do que má música.
Onun gibi adamların gerçek dünyada hayatta kalmak için taşakları yoktur.
Homens como ele não têm tomates para sobreviverem no mundo real.
Bilirsin... belki... Anlamama gerek yoktur, Sadece minnettar olmam gerekir.
Talvez eu não precise de compreender isso, só preciso de ser grato.
Umarım biraz burada kalmamın sakıncası yoktur.
Espero que não se importe que eu fique aqui.
Karpuz aromalı kızarmış tavuk diye bir şey yoktur.
Não existe frango com sabor melância.
Çocuk yetiştirmekten daha önemli bir iş yoktur.
Não há trabalho mais importante do que criar uma criança.
Harika bir işkence ve kahvaltı gibisi yoktur.
- Nada como uma boa tortura e um lanche.
Birinin içindeki iblisi çıkartmak için... adrenalinden iyisi yoktur.
- Nada como um pouco de adrenalina para enervar essa besta que há em ti.
Benim dilini konuşmam kadar korkunç bir şey yoktur herhalde.
Não é como acontece comigo, mas é terrível falar inglês.
Muhtemelen sorun yoktur.
Provavelmente não é nada!
Nerede olduğumuzun hiçbir önemi yoktur önemli olan şey nerede olmak istediğimizdir, değil mi?
Não importa onde estejas agora, só importa para onde queres ir.
İlkeleri yoktur.
Não têm código.
Ya elimizdedir ya da elimizde hiçbir şey yoktur.
Ou a temos, ou não temos nada.
Ya tüm güce sahipsindir ya da hiç gücün yoktur.
Ou se tem todo, ou não se tem nada.
Üç alanda bizden iyisi yoktur ;
Somos os melhores em três coisas aqui : ciência, consciência social e...
Eminim ki Dışişleri Bakanlığının Virginia'da ofisi yoktur.
Tenho quase a certeza de que o Departamento de Estado não tem delegações na Virginia.
Eminim sana şu sıralar gazetecilikte işlerin ne kadar zorlu olduğunu anlatmama gerek yoktur.
Tenho certeza que não tenho para dizer-lhe como é duro no negócio de jornal agora.
Zararsız liseli kız diye bir şey yoktur.
Não há garotas do ensino médio inofensivas.
Bir şey olmuyorsa söyleyecek bir şey de yoktur, değil mi?
Nada a dizer - se nada está acontecendo, certo?
Genelde saat 10'dan sonra ortaya çıkan kadınlardansın demek. Rüküş pantolonlardan giyerr, makyaj yoktur, genelde hep böyledir.
Há um certo tipo de mulher que aparecem por aqui depois das 22h00, com calças velhas, sem maquilhagem e que, por norma, só quer uma coisa.
Umarım Gabby'yi davet etmemin sakıncası yoktur.
Espero que não leves a mal ter convidado a Gabby.
Omar, pek masrafım yoktur benim.
- Omar, não sou muito exigente. Claro.
Burada biraz sizinle oturmamın sakıncası yoktur, değil mi?
Então vocês não se importam se eu me sentar aqui e aproveite um pouco convosco um pouco, com vocês?
Burada yoktur, kasabaya gitmeniz lazım.
Não vão encontrar um aqui Tem que ir para a cidade para isso.
Kahraman diye bir şey yoktur olsaydı bile ben onlardan olmazdım.
Não existem. Se existissem, eu não era um deles.
Ama canavar diye bir şey yoktur. - Sherlock?
Mas nunca existiu monstro nenhum.
Hayaleti! - Hayalet diye bir şey yoktur!
Não existem fantasmas!
Orada yaşayanlar kadar aç gözlüsü yoktur.
Não são humanos que vivem lá mas pessoas gananciosas.
Değiştirilemeyecek hiçbir karar yoktur.
Tudo pode ser alterado.
Öyleyse neden sadece bana çöz yoktur ve sadece koşmak?
Por que não me soltas e começas a correr?
Hiçbir onu durdurmuyor yoktur.
Não havia maneira de o parar.
I ölmek yoktur umarım.
Espero que não morras.
Bunu ödünç almamın sakıncası yoktur, değil mi?
Não se importa de me emprestar o CD?