Yonetmen tradutor Português
1,168 parallel translation
Müsaade ederseniz, yapımcı-yönetmen olarak konuşuyorum, çocuklar bu şov'u benimsiyorlar.
Se me permite a minha opinião como produtor-realizador, os miúdos identificam-se com isto.
Yani bir çifte dahi, Bir yönetmen ve bir koreograf olarak.
Duplamente... como director e como coreógrafo.
"BENZİN İSTASYONU" Yönetmen : JOHN CARPENTER
"ESTAÇÃO DE SERVIÇO" Dirigido por
"SAÇ" Yönetmen : JOHN CARPENTER
"CABELO" Dirigido por
"GÖZ" Yönetmen : TOBE HOOPER
"OLHO" Dirigido por
- Cats filmin yöneten bir yönetmen mi?
- A realizar um filme do Cats?
Belki de bir yönetmen?
E quem é o director?
70'lerde böyle kadınlarla berbat filmler çekmiş bir yönetmen.
É um tipo que fazia uns filmes péssimos, nos anos 70, com um determinado tipo de mulheres.
Yönetmen artık seninle konuşmamamı söyledi.
O meu director está a dizer-me para não falar mais consigo.
Misafir Yönetmen, Oliver Stone.
director convidado, Oliver Stone.
- Yönetmen olarak sana övgüler getirecek. Oyuncularını kili işler gibi kullanabilirsin.
Por saberes usar os atores como barro.
Yazar-yönetmen David Shayne bu on yılın en önemli buluşu.
O autor-diretor David Shayne é a descoberta da década.
Eee, eğer görüşebilirsek, size neden bu filmi şehirde benden daha iyi yönetebilecek nitelikte bir yönetmen olmadığını açıklayabilirim.
Se nos pudermos encontrar, eu podia-lhe explicar por que sou o mais qualificado para realizar isso do que qualquer outro na cidade.
Neden Christine Jorgensen'in hikayesi için en nitelikli yönetmen sensin?
Por que é que és o realizador mais qualificado para a história de Christine Jorgensen?
Yönetmen, senarist, oyuncu ve yapımcıyım.
Sou realizador, escritor, actor e produtor.
Yönetmen benim!
Eu sou o realizador!
Ondan sonra yönetmen olduklarını düşünürler.
Todos a gente pensa que é realizador. Não é verdade?
Ok, Fred, yönetmen olarak ilk görevine hazır mısın?
Sente-se pronto para o seu primeiro acto executivo?
Yönetmen kim? Sen mi, ben mi? Bir bakayım.
espera um pouco. quem é que está a dirigir isto, tu ou eu?
Yönetmen sandalyesindeki benim kıçım.
este é o meu rabo! é o meu rabo que está na cadeira do director!
Galiba yönetmen benim.
merda! eu devo ser o director!
En iyi yönetmen ödülünü vermek üzere,
Para apresentar o prémio do melhor realizador,
Zarfı al. " En iyi yönetmen adayları...
As nomeações para melhor realizador são...
O yönetmen.
Ele faz o diretor.
Bu yönetmen versiyonunu sevmedim.
Não gosto deste novo arranjo do director.
Öyle yapsam kötü bir yönetmen olurdum.
Para ser realizador é preciso ter imaginação.
İyi ya da kötü şekilde beni etkileyip yönetmen olmamı sağlayan filmlerden.
Na minha mais antiga recordação, a questão-chave era o que é necessário para se ser realizador em Hollywood?
En önce hatırlayabildiğim ve benim için en önemli olan soru, "Hollywood'da yönetmen olmak için ne gereklidir?" sorusuydu.
Como se sobrevive à luta constante entre a expressão pessoal e os imperativos comerciais? Qual o preço a pagar para trabalhar em Hollywood?
En önemli işbirliği yönetmen ve yapımcı arasında olandır.
Ambos sonham fazer grandes filmes.
Onun bebeğiydi. King Vidor yönetmen koltuğundaydı.
Todos os dias dava mais indicações sobre a realização, ultrapassando-o, o que criava uma grande tensão nas filmagens.
Stüdyonun tarzını yansıtmayan yönetmen doğrudan damgalanırdı. Erich von Stroheim gibi bazıları bu sisteme karşı çıktı ama bedelini ağır ödedi.
Buster Keaton agonizou, quando a MGM o submeteu aos produtores.
Yapımcı-yönetmen dinamiğinin başarılı bir film çekilmesi için elzem olduğunu çok iyi biliyordu.
Era um coreógrafo de vanguarda da Broadway que foi incentivado a ir para Hollywood pelo produtor Arthur Freed tendo passado a ser artista residente da MGM.
Bir milyon dolarlık bütçe ; Vera Cruz bölgesinde, Von Ellstein yönetmen.
Von Eistein vai ser o realizador?
Tek adam, tek film düşüncesine inanıyordum. Filmi bir kişinin yapması gerektiğine ve o kişinin de yönetmen olması gerektiğine inanıyordum.
Um homem devia fazer o filme, não importa o seu nome mas pensava que o realizador era o que tinha mais a ver com o filme.
Kim olduğu umurumda değil. Ama bana göre en çok da yönetmen yapmalıydı bu işi.
Não podia aceitar a arte como um comitê,
Hikâye Anlatıcısı Yönetmen
"Se não tiver uma história, não tem nada". Era o que o Raoul Walsh dizia. Esta é outra regra cardeal.
Yönetmen John Ford'un aktör John Wayne ile çektiği sadece üç western filmini seyrederek,..
Podemos ver a evolução do gênero, em três westerns de John Ford, com o mesmo ator, John Wayne.
... aynı yönetmen John Ford ;..
O mesmo realizador, John Ford.
Elbette pek çok Amerikalı yönetmen asla sanatçı olduğunu iddia etmedi.
É fácil olhar para o outro lado, quando a grande arte pode estar à nossa frente.
İster yönetmen ol ister dansçı, hayatın gösterinin başarısına bağlıydı.
Se não for pedir demasiado, podem exemplificar?
Yakın zamanlardaki en ilginç denemelerden biri de Bob Fosse'nin otoportresi olan "All That Jazz" dir. Gösteri zamanı millet. Açık kalp ameliyatı geçirmesi gereken bitkin yönetmen ;..
Apesar das tentativas corajosas de coreógrafos-realizadores como Gene Kelly, Stanley Donen e Bob Fosse de desbravar territórios novos, o musical deixou de existir como gênero.
İllüzyonist Yönetmen
No entanto, como todos os realizadores saberão, os acidentes podem ser a fonte de poesia e beleza extremas.
... usta yönetmen Alman Frederick Murnau'ya Avrupa başarılarından sonra Fox Stüdyoları tarafından film çekmek için tam yetki verilmesiydi.
"Esta canção de homem e mulher não é de nenhum lugar : pode ouvir-se em qualquer sítio, em qualquer época." Não têm nomes.
Hollywood'daki meslektaşları tarafından "entel yönetmen" olarak adlandırılmıştı.
Posteriormente, o casal volta a estar unido.
Bir yönetmen gelip filmin hikâyesini anlatırdı,..
Os atores estavam limitados pela distância dos microfones.
Kuzey denizlerinin puslu kıyılarından... Ama çoğu yönetmen bu yeniliğe karşı direndi.
Deixe-me falar consigo, por favor.
Kaçakçı Yönetmen Rahatsız ettiğim için kusura bakma Alice. Seni ve Oliver'ı merak ettim.
Isto é, houve oportunidades, projetos que permitiram a expressão de sensibilidades diferentes, de temas fora do comum e até de pontos de vista políticos radicais, especialmente quando o risco financeiro era mínimo.
Yönetmen sadece kendi becerisine güvenebilirdi.
Eu sei. Eu sou um deles.
Alışılmadık bir biçimde aktris Ida Lupino, Warner Bros. tarafından işten uzaklaştırıldığı için 1949 yılında yönetmen oldu.
Ida Lupino ilumina as alterações no espírito da vítima : uma jovem, prestes a casar-se, que agora tem de aprender a dominar a dor e o desespero.
Kaçakçı Yönetmen
Estudem os velhos mestres, enriqueçam a paleta e a tela, há sempre tanta coisa a aprender...
Bir yazar, yönetmen ve yapımcı olarak Samuel Fuller'ın çalışmaları Soğuk Savaş dönemindeki Amerikan kayıtsızlığına karşı güçlü bir panzehirdi.
Não saquei o filme e não podem provar nada.