English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ Y ] / Yutanı

Yutanı tradutor Português

122 parallel translation
Foley'in ateş yutanı nihayet bitti!
Apagou-se finalmente a chama do Foley!
Basarisiz bir yazarin kendine aciyan ve sürekli hap yutan esi olmak yeteri kadar iyi degil mi?
Ser a mulher de um escritor falhado não basta para tomar comprimidos e autocomiseração?
KILIÇ YUTAN
ENGOLIDOR DE ESPADAS
Mağarada.
Yutan, é a tua vez.
Yutan, karımı öldürenlerden ikisi kaçmış.
Yutan, dois daqueles que mataram a minha mulher fugiram.
Şurada ise bizim ateş yutan, Hint fakirimiz,.. ... hakiki bir ateş dağı ve ayaklı bir alev!
Aqui o nosso indiano engole-fogo, o nosso faquir uma chama humana, uma verdadeira montanha de fogo!
Evet, kanaryayı yutan kedi gibi.
Sim, como o gato que comeu o canário.
Tanya'yla tanışın, Nilüfer Yutan.
Permita-me que lhe apresente Tanya, a Devoradora de Lotus.
Dev güneşleri yutan dev bir güç evrenin katili neden olmasın?
Até conseguimos ver sóis gigantes a serem sugados e a desaparecerem sem deixar rasto.
Geçen canlıları yutan çiçekler ve hareketli ağaçlar var.
Há flores esfomeadas que devoram os transeuntes, árvores gesticuladoras.
- Sadece büyük demiştin otobüsleri yutan bir şey demedin.
Disseste sim, mas não algo que pudesse engolir um autocarro.
Fırdöndü yutan çocuğu sen de işittin mi?
Ouviste acerca do miúdo que engoliu um iô-iô?
Bu kez ise orada kaldı ve her şeyi yutan... devasa bir vakum haline geldi.
Desta vez, manteve aberto. É um gigantesco aspirador chupando tudo. Não temos como pará-lo.
- Henüz yutan çıkmadı.
- Ainda não mordeu.
Eğlenceli bir şeye benziyor. Bu aralar sadece çakı yiyormuş çünkü rejimdeymiş. Pekala Kılıç yutan adamı biliyorsunuz.
"Sabem do engolidor de espadas que só come canivetes, porque está de dieta?"
- Bıçağın üstünde yazıyor. Hapı yutan son kişi, bunu bırakmış.
- O seu nome está gravado na faca.
Hızla T hücrelerini yutan... bir şey.
Algo está a comer as células T.
İkisi de bağışıklık sistemini baskılıyor. - T hücrelerini hızla yutan bir şey...
Ambos causam supressão imunologica.
Biz kondüktörler çılgın tipleriz ölüme yarı aşık, sıradan erkeklerin fıstığı yediği gibi tehlikeyi yalayıp yutan tipleriz.
Nós, os condutores de monocarril, somos uma raça louca... meio apaixonados pela morte, engolindo perigo como um homem normal come amendoíns.
Temiz Sperm, Sperm Yutan Çıplak Kaşarlar, Sıcak Sperm III,
'Engole''Molhar Nadalhocas Nuas''Néctar de Abelha III'
Ve yemi yutan salak?
Quem é o inocente papalvo?
Ben pek çok tembel, işsizlik parası alan, vergilerimizi yutan renkli insan tanıyorum.
Pois eu conheço uma data de pretos calões que vivem á custa do estado.
Ross Buckingham hiç 30 santimlik bir kielbasa'yı yutan bir kadın görmüş müydün?
Ross Buckingham, alguma vez viste uma mulher engolir uma salsicha inteira de 33 cm?
Hem kasabanın yarısını hem de onu yutan bir deprem olmuş demek istiyorum.
Ou, quero dizer, houve um terramoto que engoliu metade da cidade, e a ele também.
- Sinek yutan yaşlı bir bayan tanıyordum.
- Conheci uma velhinha que engoliu uma mosca...
Yeni bir hayat verirken, eskisini yutan hakiki bir anne.
Uma verdadeira mãe dando à luz uma nova vida e devorando a velha.
Havuç yutan hastayla ilgili espriyi duydun mu?
Já sabes o caso do doente que engoliu uma cenoura?
Bunu yutan var mı?
Alguém cai nessa?
Newyork'un lağımlarından merhaba bu lezzetli şeyleri içine yutan süpürgeli kamyonla temizlenen.
"urina e sangue. " Saudações dos esgotos de Nova Iorque, " que engolem essas iguarias
Newyork'un lağımlarından merhaba bu lezzetli şeyleri içine yutan merhaba diyorum, merhaba şehrin su borularından
Olá, das valetas De N.Y.C. Que se deliciam Com essas iguarias! Digo-lhes olá, olá, Das sargetas da cidade
Herşeyi yutan karadelikler oluştu.
Surgiram buracos negros, que engoliram a matéria.
Ya tırnak makası yutan hasta?
- Como está o miúdo do corta-unhas
Miranda yemeği yutan erkeklere dönmek için sabırsızlanıyordu.
A Miranda estava desejosa de estar com homens que engoliam.
Beni içine yutan volkandan çıkışım sadece senin elinde.
Não me rejeites.
Göstericilerle uğraşmaksa ayrı dert. Müzik, kızlar, ateş yutan adamlar, fark etmez. O bambaşka bir iş.
Mas, quando se lida com artistas, quer seja música, mamas ou cuspidores de fogo, é completamente diferente, porque, no fundo, contamos com eles para atraírem os clientes a virem cá gastar dinheiro.
Buna yutan yılan balığı denir çünkü her boyuttaki yiyeceği yutarak yok edebilir.
Chama-se enguia-pelicano porque engole uma refeição praticamente de qualquer tamanho.
Kimsenin oturunca insanı yutan bu kanepeye ya da bu bilgilendirme noktasına ihtiyacı yok.
- Ninguém precisa de sofás que nos engolem. Nem de balcões de informação.
Yılan, örümcek ve daha sesini çıkaramadan insanı yutan bataklık yüzünden çocukların oraya gitmesi yasaktı.
As crianças não podiam ir ao pântano... pois lá tinha cobras, aranhas... e areia movediça que engoliria você antes mesmo que pudesse gritar.
Efendim Vatikan gazetesi muhabirlerinden Osservatore Romano yazısında sizden, evlatlarımızı yutan bir canavar olarak bahsetti.
Comendador... esta manhã o periódico do Vaticano,'Osservatore Romano'referiu-se a si como um novo Saturno... que devorou os seus próprios filhos...
Mısıra yağan korkunç vebaların günümüze yansımaları, Sodom ve Gomora'yı yutan alevler,
Versões contemporâneas das vis pragas que assolaram o Egipto, dos incêndios que consumiram Sodoma e Gomorra,
Küçük sinekleri süzüp ayıran ama develeri yutan kör kılavuzların izinden mi gideceksiniz?
Seguiriam guias cegos... que coam um mosquito e engolem um camelo? Isso é o açúcar no sangue a falar, querido.
İndiğin zaman sanki yutan Tanrı'ymış gibi oluyor.
Quando acaba é como se o mesmo Deus estivesse tragando.
Sen paralarımızı yutan dipsiz bir kuyusun!
Parece um feiticeiro falhado onde esbanjámos o nosso dinheiro.
Bu güzel. Sen belki bize bu anahtarı yutan çaylağın neden öldüğünü anlatabilirsin.
Talvez possa explicar porquê que o caloiro que engoliu esta chave morreu.
İhtiras nasıl bir şey, bilir misin? Seni yönlendiren, düşüncelerini yutan ama ana babana, en iyi dostuna, karına hakkında tek kelime edemediğin bir şey?
Sabe o que é ter uma paixão, uma coisa que nos move, que consome os nossos pensamentos, e não poder falar disso aos pais, ao melhor amigo, à nossa mulher?
Mülke zarar vermekten tutuklandı. Bozuk paralarını yutan çamaşır makinesine beyzbol sopasıyla saldırmış.
Foi presa por vandalismo, Atirou um taco de basebol, contra a máquina de lavar que lhe tinha roubado as moedas.
Bazıları da "kılıç yutan" olmalı dedi.
Alguém disse que deveria de ser A Engolidora de Espadas.
Kılıç yutan diye değiştirmediğime çok memnunum.
E ainda bem que não mudei para A Engolidora de Espadas.
Beni yutan lanet bir şey oldun hep!
Tu tens sido sempre esta coisa monstruosa que me engole.
Kılıç yutan Muhteşem Rondo'yu, gizemli kaplumbağa çocuk ve doğanın diğer hayret verici ucubelerini görün.
Ela é espantosa, Rondo, a Regurgitadora. Pipocas! O misterioso rapaz-tartaruga e outras aberrações da Natureza.
Neden aklıma kuyruğunu yutan bir yılan geliyor?
Por que imagino uma cobra a engolir a cauda?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]