Yâd tradutor Português
73 parallel translation
Bir sezon boyunca Montalvo'ya mücadelelerinde eşlik etmiştim. Ama o günleri bana yâd ettirmemelisin yoksa yine sana aşık oluveririm.
Fiz uma tournée, um ano, a acompanhar Montalvo durante a época... mas não mo deves recordar, ou voltaria a apaixonar-me por ti novamente.
Oturup, anıları yâd etmek için güzel bir yer ama senin daha o anıları yaratman lazım...
É um bom lugar para sentar e lembrar, mas você ainda tem que criar suas lembranças.
Buki dağındaki anılarını sevgiyle yâd edeceğiz.
Quando formos ao monte Ibuki, pensamos em ti.
Eski günleri yâd etmeye gidiyoruz.
Vamos relembrar dos bons tempos.
Oraya gidin de bir daha görmeyeceğiniz o güzel günleri yâd edin.
Vá se lembrar dos bons tempos que não virão mais.
Batı Almanya'nın Mainz şehrinde, Alman Afrika Kolordusu'nun eski askerleri buluşur. Her iki yılda bir, geçmişi yâd etmek için.
Em Mainz, na Alemanha Ocidental, veteranos do Afrika Korps alemão, reúnem-se, de dois em dois anos, para relembrar o passado.
Haydi tatlım. Arka bahçedeki günlerimizi yâd ederiz.
Será como nos velhos tempos do jardim.
Sevişmek istediğinde erkeklerle eskileri yâd edersin.
Se queres sexo, recordas o passado com os amigos.
Sana Işık Yâd'ını anlatmama ne dersin?
E se o Tatu do Natal te falasse da Festa das Luzes?
- Teşekkürler, sana da. - Eski günleri yâd ettiğimize sevindim.
- Ainda bem que pudemos recordar.
Onu da yâd etmemizi istedi.
Pediu para dar lembranças.
Biz... Düğünde karşılaştık ve bütün gece eski günleri yâd ettik.
Sim, encontramo-nos no casamento e passamos a noite toda a pôr a conversa em dia.
Michael eski aşkıyla eski günleri yâd etti.
Assim, o Michael voltou a ver a antiga amante. Michael Bluth.
Dur sakın söyleme Eski zamanlarımı yâd ediyorsunuz?
Não me digas? Estás a reviver os velhos tempos?
Meşrubat kâsesinin yanında durup kötü dans seyretmek çok da yâd edeceğim bir anı değil.
Não sei se passar a noite junto à taça de ponche a ver maus dançarinos, é uma memória que queira preservar.
Her yıl, bu gün sen de aynısını yapmalı bir çift kirazı başında taşımalı ve annenin hâtırasını yâd etmelisin.
Todos os anos, neste dia, também devias usar. Em memória dela. Ela ficar-te-ia muito grata.
Hepimiz benimle tanışma anılarınızı yâd ediyoruz.
Todos a lembrarem-se de como me conheceram.
Seni eve bırakayım. Soran olursa, arabayla gezmeye çıktığımızı eski günleri yâd ettiğimizi ve seni bıraktığımı söyle.
Vamos levar-te a casa... e se alguém perguntar... dizes que fomos dar uma volta, conversámos e eu deixei-te em casa.
- Sadece eski zamanlar yâd ediyorduk.
Estamos só a falar dos velhos tempos.
Mazimi yâd ederken, sadece çello çalmak istedim.
Eu simplesmente queria tocar, enquanto me lembrava do meu passado.
Geçmişi yâd ederler.
Eles conseguem lembrar-se.
Çünkü beraber takılıp eski zamanları yâd edebiliriz.
Têm planos? Porque talvez pudéssemos jantar juntos e recordar os velhos tempos.
Eski günleri yâd etmek istersen, beni nerede bulacağını biliyorsun.
Sabes onde estou se quiseres um pouco de diversão. Pelos velhos tempos.
Bu yüzden kaybettiklerimizi yâd etmek adına bunun bir daha yaşanmasına engel olmalıyız.
Embora nos lembremos daqueles que morreram, não podemos permitir que mais ninguém se junte a eles.
İçelim. Beni yâd edelim.
Uma bebida à minha memória.
Güzel zamanları yâd etmek için eve dönerim diye düşünüyordum.
Pensei voltar a casa. Relembrar os bons tempos.
Eski günleri yâd ederiz.
Relembrar os bons tempos.
En azından eski güzel günleri yâd etmek hakkımız.
Deveríamos, pelo menos, reviver os bons velos tempos, as coisas que marcaram a nossa vida aqui.
Eski günleri yâd etmeye devam etmek mi istersiniz? Yoksa paraya odaklanmak mı?
Vão continuar a falar dos bons tempos ou focamo-nos em procurar o dinheiro?
Eski zamanları yâd etmek için birkaç eski arkadaşımla birlikte geldik.
Vim com uns amigos para recordar os velhos tempos.
Normal olduğumuz zamanları mı yâd ediyorsun? Sen iyi misin?
Lembras-te de quando éramos normais?
İnsan geçmişi çok sık yâd edemez, değil mi?
Não é frequente reviver a história? Verdade?
Eski günleri nasıl yâd ettiğimizi hatırlıyor musunuz?
Lembram-se do que nós nos fazíamos lembrar?
Artık dinlenerek, yıllardır süre gelen hizmetlerinizi gururla yâd etme zamanı geldi
É tempo de descansar e olhar para trás com orgulho, pelos muitos anos de serviço.
Belki de birisi eski günleri yâd etmeye çalışıyordur.
Ou talvez alguém tentasse reviver os velhos tempos.
İnsanlarla ayakta dikilmek, güçbela hatırlamak,... büyük oyunla ilgili anıları yâd etmek. Son sınıf balosu, ödevler!
Ficar rodeado de pessoas das quais mal me lembro, relembrando o grande jogo, o baile de finalistas, os trabalhos de casa!
Hayatımın en kötü gününü yâd etmek için, hepinizin burada olmasından çok mesudum.
Estou muito contente por todos estarem aqui a comemorar o pior dia da minha vida.
Buraya geçmişi yâd etmeye gelmedim. Kızım için geldim.
Estou aqui pela minha filha, não para reviver o passado.
Sadece sen ve ben. İki sik kafalı eski güzel günleri yâd ederiz.
Apenas tu e eu, dois idiotas chatos a falar dos velhos tempos.
Suzanne'ye göre, sadece eski zamanları yâd etmek istemiş.
Segundo a Suzanne, relembrar os velhos tempos.
Eski günleri yâd edip sohbet etmek istediğini söylemiştin.
Disseste que querias matar saudades.
# Söylemek üzere olduğum şarkı eski günleri yâd eder #
A música que vou cantar Fala dos velhos tempos
Uzun zaman yâd edilecekler.
Eles vão ser lembrados por muito tempo.
Ben kalıp güvenilir dostumla neşeli günleri yâd edeceğim.
Vou ficar e recordar tempos felizes com um amigo de confiança.
Geçmişi yâd etmek iki yaşlının kayıp aşklardan bahsetmesi...
Estiveste a recordar? Dois velhotes tristes a falar sobre amores perdidos?
Eski günleri yâd etmek istemiştim.
Estava um pouco nostálgico.
Ağabeyimle eski günleri yâd ederken 1919 yılında neler olduğu hiç aklına gelmedi mi? Yoksa küçük sırrımızı unuttun mu?
Quando estavas a reviver a História, com o meu irmão, por acaso, revisitaste aquilo que aconteceu em 1919, ou esqueceste-te do nosso pequeno segredo?
# Yâd ellerde... #
* Onde poderás encontrar *
Yoksa yakında sokaklara düşüp eskiden çalıştığım oteli yâd edeceğim.
Não queres isso para mim, pois não?
Eski günleri yâd edersin.
Pelos velhos tempos.
Şefle çok içtik, maziyi yâd ediyorduk,... işte öyle.
Eu e o chefe "bebe muito" aqui Só estavamos botando pra dentro