Yüzüm tradutor Português
989 parallel translation
Zahmet olmazsa, India Wilkes neden dik dik baktığını söyle. Yüzüm yeşile mi dönmüş?
E se não for muito incómodo, Índia Wilkes, gostaria que me dissesses porque me olhas assim.
Yüzüm toparlanmıyor.
A minha cara não fica bem.
Herhalde ellerim sudan çıkmasın yüzüm ateşten çekilmesin diye.
De facto, rapaz, porquê?
Benim yüzüm sizlerinki gibi tanınmıyor.
A minha cara não é tão famosa como a tua.
Yüzüm yeterli değil mi?
- Meu rosto não basta?
İnşallah yüzüm gözüm yerindedir.
Espero estar apresentável.
Yüce Tanrım. Tırnaklarım, saçlarım, yüzüm berbat.
As minhas unhas, o meu cabelo, o meu rosto.
Bu geceden sonra yüzüm asla eskisi gibi olmayacak.
Isso me recorda que, desde esta noite, meu rosto não voltará a ser igual.
" Yüzüm ateş gibi yanıyor, bir de sağ kolum.
" Sinto que me arde a cara, e o braço direito também.
Yoksa yüzüm gözlerimle uyumsuz mu olmuş?
Ou é que a cara não coincide com os olhos?
Yüzüm açık. Bu bir kaçış değil, yeni bir kural.
Com esta cara, isso é não uma fuga, mas um princípio novo.
Neredeyse yüzüm kızaracaktı.
Quase me senti corar.
Yüzüm de hoşuna gidiyormuş.
Ela gosta da minha cara.
Yüzüm güzel değil, kabul ediyorum.
Não é uma cara bonita, admito.
Yüzüm tablonda bu sayede tezahür etti demek.
Então foi assim que a minha imagem chegou ao teu retrato.
Yüzüm! Yüzüm!
- O meu rosto!
Gitmeseydim, bir daha o çocukların karşısına çıkmaya yüzüm olmazdı.
Se não fosse nunca mais poderia encarar aqueles miúdos.
Hay benim öteki yüzüm, akıl hocam, kahinim, falcım, sevgili kuzenim.
Meu outro eu, meu consílio, meu oráculo, meu profeta, meu querido primo, eu, como criança, por ti me deixarei guiar.
Yüzüm neyse ben oyum, gördüğüm de dilimdedir.
O que sou está no meu rosto, o que vejo está na minha língua
Genelde yüzüm kapıya dönük oturur, ve onu izlemekten başka hiçbir şey yapmazdım.
sentava-me, com frequência, diante da porta, sem nada para fazer, a não ser olhá-la.
Bence yüzüm komik.
Acho a minha cara cómica.
Oh, evet. Yüzüm vatan için neler verdiğimi anımsatacak.
O meu rosto será uma lembrança constante do que eu dei pela pátria.
Yüzüm, ifadelerim bir aptalınkine benziyor mu?
Tenho cara de burro?
Yüzüm çok büyük, jilet ufacık.
Tenho uma cara grande. Lamina pequena.
Herkese tanıdık gelen bir yüzüm var sanırım.
Eu tenho um rosto comum.
Yüzüm beni korkutuyor.
O meu rosto assusta-me.
Sanırım kolayca inanabildiğiniz bir yüzüm var.
Acho que devo ter uma daquelas caras em que toda a gente acredita.
Yüzüm değişti mi?
Mudei de feições?
Yüzüm iyi. Tamamen iyileşti.
A minha cara está óptima.
Bu uzun at tipi yüzüm hep engel oldu.
Eu acho que esta minha cara de cavalo é um empecilho.
- Benim yeşil bir yüzüm yok ki. - Artık yok tabii.
- Eu não tenho uma cara verde.
Yüzüm?
E meu rosto?
Yüzüm kalmadı, diyecektim.
Não, cara, cara, Cruchot.
" Yüzüm, ellerim, ayaklarım sıcak
" Cara quente, mäos quentes, pés quentes
" Yüzüm, ellerim, ayaklarım sıcak
" Muito carväo a fazer muito calor
" Yüzüm, ellerim, ayaklarım sıcak
" Cara quente, mãos quentes, pés quentes
Yüzüm çok güzel de.
A minha cara é bonita
Yüzüm kızarmaya başlıyor.
Já nem sequer posso olhar para ele.
- Yüzüm mü? - Senin yüzün değil, aptal!
Não é a sua cara, sua idiota.
Yani iyi bir yüzüm olduğunu mu söylüyorsunuz?
E você acha que eu tenho um rosto?
- Sanırım benim yüzüm bu şanslılardan değil.
- Acho que sou o número errado.
Yüzüm! Güzel yüzüm...
A minha cara... a minha bela cara...
- Yüzüm! - Seni uyarıyorum.
A minha cara...
Yüzüm, vücudum.
A minha cara, o meu corpo...
Florida'ya gidiyorum.. Bacaklarım ağrıyor... Kıçım ağrıyor, göğsüm ağrıyor, yüzüm ağrıyor..... bu da yetmiyor bir de altıma işiyorum.
Estou indo pra Flórida, minhas pernas... meu traseiro, meu peito, meu rosto, tudo dói... e como se não bastasse, ainda me mijo.
Maçı kaybettikten sonra ve yüzüm bu haldeyken dönüp bana ne dedi, biliyor musun?
Depois de ter perdido o título e ter sido massacrado pelas hordas canadianas, sabes o que ele disse ao filho?
Yüzüm.
- A minha cara.
Yüzüm sarı ve bir deri bir kemiğim.
Estou amarela, pele e osso.
- Yüzüm ne?
O meu rosto é o quê?
- Yüzüm, ne dedin?
- O que disse do meu rosto?
Louis felç geçirdi ve benim de rüzgardan neredeyse yüzüm yanıyordu.
Louis teve um ataque e eu ia morrendo de frio.