Yık tradutor Português
54,529 parallel translation
Sürekli her konuda farkındalık aşılayıp beynin yıkadın.
Sim, ensinaste-a a preocupar-se com tudo e agora ficou assim.
Bıyık.
Bigode.
Ayrıca yıkanacak çamaşırlarını artık bana getirme demiştim.
E não me tragas mais roupa suja.
Köylerini yıkıp geçtiniz yapmadıkları kanunlar yoluyla mülklerini ele geçirdiniz.
Arrasar as aldeias deles, apreender as propriedades deles sob leis nas quais eles não ajudaram a fazer?
Kuleler yıkıldığında buradaydım. Tam bu restoranda, tam bu koltuktaydım.
Quando as torres caíram estava aqui neste mesmo restaurante neste mesmo lugar.
Şu, kuleler yıkıldığında insanların caddeden buraya taşındığı?
Sobre arrastar as pessoas da rua para aqui quando as torres caíram?
New York'ta, 11 Eylül'den bu yana yaşanan en yıkıcı olayın olduğu yerdeyiz.
" Estar aqui no local o qual é certamente o incidente mais destrutivo na cidade de New York City desde o 9 / 11.
Bununla uğraşırken dünya üstünüze yıkılacak çünkü burnunuzun dibinde olan şeyi gözden kaçırıyorsunuz, hepiniz.
É o que vai estar a fazer quando o mundo lhe estiver a passar por cima. Porque está a perder, vocês todos. Está a acontecer neste momento em frente a vocês.
Bizler evliliğin insanlığın başına gelmiş en yıkıcı fikir olduğuna inanıyoruz.
Acreditamos que o casamento é a ideia mais destrutiva alguma vez concebida pela Humanidade.
Bunun gibi bir seri saldırı gerçekleşirse bunun etkileri çok yıkıcı olur.
Se houver uma série destes ataques, o efeito poderá ser devastador.
- Yırtık sidik torbası.
Ruptura da uretra.
Bence iyi yırttık.
Não foi mau.
Yıllar önce savaş sırasında devlet adına korsanlık yaparken... Bir İspanyol kalyonuyla dalaşıyorduk.
Há uns anos, como corsário durante a guerra, estava em luta com um galeão espanhol.
Artık senin gibi komiser yardımcısıyım.
Sou policial agora, igual a você.
Assaf'ınız bir yıla tekrar evlenir ve ilk kızına sizin adınızı verir.
O seu Assaf casará daqui a um ano e dará o seu nome à primeira filha.
Ninem bir seferinde gece geç saatte, çölün kıyısında bir ifrit ya da bir marid gördüğüne yemin etmişti.
A minha avó jurou que tinha visto um ifrit, ou talvez um marid, ao fim da tarde, à entrada do deserto.
Anlayacağın, silahlarını sınamak için Eros'u seçmişler çünkü yaklaşık 100.000 Kuşaklıyı kimsenin iplemeyeceğini biliyorlardı.
Olha, escolheram Eros para testar a arma deles porque sabiam que ninguém liga a mínima para 100.000 Belters.
Kılavuz yıldızı gibisin değil mi?
Tu és... Uma espécie de estrela guia dele, certo?
Evet, Yıldız Burgusu'yla tutuklamıştık.
Sim, fui eu e a Star Helix.
Yedi yıllık ya da üç yıllık.
Não para sete anos nem para três.
Web sitene bir göz attık Sekou. Amerika'yı açıkça eleştirip onun yeminli düşmanlarını desteklemişsin.
Sekou, demos uma olhadela no seu website, e você tem criticado abertamente a América e apoiado os nosso inimigos mortais.
Onunla kıyıda buluşuyormuş.
Ela andava a vê-lo às escondidas.
Artık 15 yıldan az bir teklif olumlu bir sonuç olur.
Um resultado positivo agora é um acordo com menos de 15 anos.
Üç yıl önce sen ve ben bir şey başlattık Majid, birlikte.
Começamos alguma coisa, Majid. Há três anos, tu e eu.
Sadece 12 yıl sonra.. ... beni görmeye gelişinin işin için kılıf olmasına üzülüyorum.
Estou apenas triste porque a única vez que vez que vens visitar-me em 12 anos, é uma cobertura para o teu trabalho.
Roma'da bir yıllık ücretli izindeler.
Estão em Roma a tirar um ano sabático.
Gölün kıyısında.
Lá em baixo no lago.
Öz geçmişindeki bir yıllık boşluk konusunda.
- Uma lacuna de um ano no seu curriculum.
Yaklaşık 20 yıldır koruyuculuk yapıyor, hakkında hiç şikayet olmamış.
Ela é mãe adotiva há quase 20 anos. Nunca houve uma queixa contra ela.
Gerçekten orada olan altı askerin tanıklık ettiği bu hareket oğlumun hayatına mâl oldu ve gümüş yıldız madalyasını kazanmasını sağladı.
Esse acto, o qual foi atestado por seis soldados que estavam mesmo lá... Esse acto custou a vida ao meu filho E fez com que ele ganhasse e estrela de prata.
Felaketin Kıyısında Bölüm Bir
Mas que...
Şu çok büyük yıkım silahı, değil mi?
- Isso também.
Ve iki hafta sonra tam tersi bir kıyı şehrinde bir otel odasında uyandım.
E eu acordei duas semanas depois num quarto de hotel em Perth no outro lado do país.
Ben dolandırıcılık müfettişiyim onunla da büyük bir dolandırıcılığı açığa çıkarttığım için konuşmalıyım.
Investigo fraudes e preciso de falar com ele porque descobri uma enorme.
Kıyıya yanaştığımızda, güvenli olana kadar gemide kaldığına emin ol.
Quando atracarmos, fique no barco até sabermos se é seguro.
O kızla konuşmalıyım.
Eu tenho de falar com aquela rapariga.
# Neden deniz kıyılara çarpıyor? #
Porque corre o mar para a costa?
Dümeni sancak tarafına kırın gemiyi yıldız karayel hizasında tutun.
Vire a estibordo e trace um rumo para noroeste.
Bay Silver kuzeybatı tünelinden çıkmamızı söylüyor. Güney kıyısına kadar bize eşlik edeceklermiş.
O sr. Silver insiste que saiamos pelo túnel a noroeste, onde seremos escoltados por terra até à costa sul.
Neden ayakkabının teki yırtık bir plaj topu?
E porque é que um dos teus sapatos é uma bola de praia?
- Yıllık.
- Por ano.
35 yıllık karbonhidrat alımı işe yarıyor.
Trinta e cinco anos de hidratos de carbono estão a compensar.
Dışarı çık ve kapıyı aç.
Saiam e abram a minha porta.
Kapıyı kırıp içeri girmeleri an meselesi.
- É só uma questão de tempo até eles arrombarem a porta.
Jadalla'yı alırım, kız kurtulur.
Depois de termos o Jadalla, ela será libertada.
- Naseri Stephen Grant'in kız arkadaşını kaçırmış. Jadalla'yı kaçırmak için onu kullanıyorlar.
O Naseri tinha a namorada do Grant e usou-o para libertar o Jadalla.
- Naseri Stephen Grant'in kız arkadaşını yakalamış. Jadalla'yı kurtarmak için kullanıyorlar.
O Naseri tinha a namorada do Grant e usou-a para libertar o Jadalla!
Az önce geçen yıldan alınma bir telefon konuşması gördüm "Amerikalılar kızımı öldürdü." diyordu.
Eu acabei de ver uma chamada interceptada há um ano na qual ele disse : "os americanos mataram a minha filha".
Carter Rebecca'yı alır almaz, kızı Ürdün Elçiliğine teslim edeceğiz.
Mal o Carter tenha a Rebecca, deixamos a rapariga na Embaixada da Jordânia.
Hayır, Rebacca'yı güvenceye alınca, ve eğer bir açık yakalarsa, Carter Naseri ve Bin-Khalid'i haklayacak.
Não. Assim que a Rebecca estiver segura e, caso haja oportunidade, o Carter vai eliminar o Naseri e o Bin-Khalid.
Bir anlık bir hafıza kaybı yaşamak seni bu günden anında sıyırı verir.
Desenvolvemos uma certa amnésia que nos deixa aguentar o dia.