Yırmı tradutor Português
2,023 parallel translation
Meteor bizim eve çarptı ama bizden başka herkes kafayı sıyırmış
Estou a dizer-te, a nossa casa foi atingida, mas o resto do mundo está a enlouquecer.
2 tanesi sıyırmış, 9 tanesi içinden geçip dışarı çıkmış. Yani 17 kurşun.
Dois de raspão, nove entraram e saíram, por isso 17 balas.
Delirmişsin sen. Kafayı sıyırmışsın.
Não tens o juízo todo.
Peter, balatayı sıyırmış gibisin.
Peter, estás a agir como um maluco.
Bu kez paçayı sıyırmıştık.
- E desta vez, escapamos ilesos.
Sıyırmış olmalı.
Deve ter sido superficial.
Her neyse, Amerikan dolarının zayıflığını ve- -... düşük faiz oranlarını düşününce bence şu an bir ev almamak için tamamen balatayı sıyırmış olmanız gerekir.
Entre o dólar americano fraco e as taxas de juro baixas, são uns tontos se não comprarem a casa agora.
Luke'un bir önceki düğününde, kafayı sıyırmış dadının seni nasıl kapıp götürdüğünü düşünürsek evet, gerekli.
Bem, considerando a forma como foste raptado por aquela ama louca no último casamento do Luke, sim, é.
Evet. Kafayı sıyırmış!
Sim, do melhor
Mermi organlarını sıyırmış.
A bala não atingiu os órgãos principais.
Organ mafyası, kadavrası kalmamış tıp öğrencileri, satanistler, canavarlarını yaratmak peşinde olan sıyırmış bilim adamları...
Traficantes de órgãos, estudantes de anatomia, satanistas, cientistas loucos que querem criar um monstro.
Çıldırmış olmalıyım.
Estava brava.
Justin Rebecca'yı çağırmış.
- Na verdade, foi a mãe.
Sıkıştırmış mıyım?
Pressionar?
Ya da kırmızı ışıkta araba camı yıkarız.
Ou lavar os para-brisas nos semáforos encarnados.
Numaraları altı yıl önce karıştırmış.
Enganou-se nos números há 6 anos.
Neden artistlerniyorsun ki şimdi nasıl olacağını göstericem? Kızlar hazırmıyız?
Porque é que não deixam um artista de verdade mostrar como se faz?
Yılansırtlarla birlikte takılırmış.
Ele anda com os SnakeBacks.
Sonra adam Leeza'yı kaçırmış, saçını boyamış, ismini değiştirmiş.
Ele raptou a Leeza, pintou-lhe o cabelo, mudou de nome.
Liderlik Mutfaktaki Sır'da arkasında Evlilik Zamanı arkasında Mutlu Saat arkasında Evde ki Savaş arkasında Sürüş arkasında Kazanan arkasında Tehlikede ki Hayatlar arkasında Döngü arkasında Önemli Mevzular arkasında Ayrılık arkasında Yok Olan arkasında Özgür Yol arkasında Tarz ve Kırmızı arkasında Gerçek Davet arkasında Beşizler arkasında İstif Edilmiş arkasında Adalet arkasında Kuzey Kıyı arkasında Senin İçin Geri Döndüm.
"Kitchen Confidential" está na liderança, seguido pelo "Sinos de Casamento", seguido por "Happy Hour", seguido por "A Guerra em Casa", seguido por "Drive", seguido por "O Vencedor", seguido por "Vida num Pau", seguido por "O Laço", seguido por "Mentes Brilhantes", seguido por "Levanta-te", seguido por "Desaparecido", seguido por "Free Ride", seguido por "Method Red", seguido por " Tru Calling
Zaman takibini kaçırmış olmalıyım.
Devo ter perdido a noção do tempo.
Kırmızılıyı beğendin mi?
Gostas da de vermelho?
Belki de sihirli kırmızı ayakkabıları aramalıyız. *
Se calhar, deveríamos procurar os sapatos mágicos da Dorothy.
Kahvesi... Hâlâ sıcak. Kıl payı kaçırmış olmalıyız.
O café dele ainda está quente.
Çok yakın sıyırmış.
Mal lhe tocou.
Kafayı sıyırmışsın.
Ficou louco.
Yıldızlar bu gece kırmızı halıda.
As estrelas já estão na passadeira vermelha.
Size sormalıyım, akademi ödülü nerde... - Donna kırmızı halıda!
A Donna está na passadeira vermelha!
Evet, ama birileri bombayı onun üzerine yerleştirmiş olmalı ve ben de onları kaçırmış olmalıyım.
Mas alguém colocou uma bomba e isso escapou-me.
Doğa ise, hayvanlar arasındaki seçilimi milyonlarca yıldır uygulamaktadır. Onmilyonlarca yıldır, hatta yüzmilyonlarca yıldır. Yani bizim, melezleştirme olarak nitelendirdiğimiz süreç, cinsleri öyle farklılaştırmıştır ki, ürünleri artık özgün türler hâline gelmiştir.
A natureza tem selecionado os animais por milhões de anos - dezenas de milhões, até mesmo centenas de milhões de anos, então o que poderia ter começado com o que consideraríamos raças tornaram-se agora tão diferentes que são espécies.
Çıldırmış olmalıyım.
Devo estar doido.
Kaçırmış olmalıyım ama iyi yakalamışsın Andi.
Eu devo não ter visto isso... Mas tens um bom olho, Andi.
Sizi kandırmış mıyım Bay Stone?
Julgava que eu o enganava Sr. Stone?
Eminim etkisi hale getirmek için bu kabloyu kırmızı kutupdan ayırmalıyız.
Não há problema. Tenho a certeza que a desarmamos removendo o fio do terminal vermelho...
Ve yıldız bir kırmızı cüce olduğu için, gezegenlerin yörünge yarıçapları, o menzile girmek için görece küçük olmalı, bu da demek oluyor ki, en azından bir iki tanesi gelgitsel olarak sabit olacak, yani bir yüzleri sürekli yıldıza bakıyor olacak, bu da gelgit basıncı yüzünden jeolojik düzensizlik ihtimalini artırıyor.
E uma vez que a estrela é uma anã vermelha, os planetas devem ter uma órbita com um raio relativamente curto para caírem na zona habitável, o que quer dizer que há uma possibilidade de que pelo menos um ou dois deles estejam trancados sob o efeito de maré, o que quer dizer que uma face estará sempre virada para a estrela, o que aumenta as hipóteses de instabilidade geológica devido a tensões por efeito de maré, e eu não suporto sismos.
Bölüm de Dedektif Mendoza'yı havaalanı kayıtlarını alıp hikâyeyi doğrulaması için çağırmış.
E a Secção de Fraudes ligou à Detective Mikki Mendoza para analisar os vídeos do aeroporto e verificar a história dos Summers.
Devredışı iken bir anomaliyi kaçırmış olmalıyız.
Devemos ter perdido uma anomalia enquanto estava desligado.
Beyaz şarabı çok severim. Kırmızıyı da... Romu da...
Adoro vinho branco e vinho tinto e rum.
Peki, bu durumda kırmızıyı öğretmen resmi, yeşili Glee kulübü için tak.
Bom, nesse caso... usa a vermelha para a foto de professor e a verde para a do Clube Glee.
Lundy aradaki bağlantıyı kaçırmış.
O Lundy interpretou mal o padrão.
Arthur, kimliğini saklamak için onları yıldırmış.
O Arthur aterrorizou-os para manter o disfarce.
Neden delikanlıyı içeriye çağırmıyoruz?
Porque não trazem o rapaz de volta pra cá?
- ölüm çamurlarına batırmışlar Ophelia'yı.
- para uma morte lodosa. - Ah, então ela se afogou?
Bir keresinde Benadryl ile Tegretol'u karıştırmıştım ve üç günümü Iowa eyalet fuarında kilo tahmin ederek geçirmiştim.
Eu misturei Benadryl y Tegretol uma vez e passei três dias a adivinhar os pesos da Feira de Iowa.
- Peki, Kırmızı Atlı'yı kim kullanıyor?
Qual deles monta o cavalo vermelho?
Kirlenmiş nehir, kayan yıldız, kırmızı Mustang... Bu, Savaş.
A água poluída, a estrela cadente, o Mustang vermelho...
Ne şanslıyız ki, karım bize iyi bir sigorta yaptırmış
Felizmente, a minha mulher fez-nos um bom seguro.
İkincinde, kırmızılıyı kabul edecek.
Em segundo, ele irá abraçar o de vermelho.
Kırmızılıyı kabul etti.
"A aceitar a de vermelho."
Geçen yıl kırmızı-mavi görüntü ile konuşurken hayatımda ilk defa anlamlı bir şey yaptığımı hissettim.
O ano passado, quando estava a falar com o Borrão... Pela primeira vez na vida, estava a fazer algo que importava.
Bilmiyorum. Bundan üç yıl önce Rus fidyeciler genç bir anneyi kaçırmışlardı. Onu kurtarmak için baskın yapabilirdik fakat kızın babasını bekleyip konuşmak zorunda kaldık.
Sei lá, é que, há três anos, uma mãe foi sequestrada por um gang russa e... podíamos ter tentado resgatá-la, mas o pai pediu para esperarmos.
yirmi 182
yirmi yedi 16
yirmi altı 18
yirmi iki 34
yirmi bir 29
yirmi dokuz 20
yirmi dakika 19
yirmi sekiz 22
yirmi üç 29
yirmi dolar 22
yirmi yedi 16
yirmi altı 18
yirmi iki 34
yirmi bir 29
yirmi dokuz 20
yirmi dakika 19
yirmi sekiz 22
yirmi üç 29
yirmi dolar 22