Zabıt tradutor Português
72 parallel translation
Zabıt bile tutulmadı.
E nós não iremos registar.
Yoldaş Çetvertak'ın kınama almasını, zabıt tutulmasını mı istiyorsunuz?
Condenamos a camarada Tchitvirtak e fazemos a acta?
Üzgünüm ama zabıt tutmam gerekiyor hanımefendi
Lamento, mas vou ter de preencher o relatório.
Bizim zabıt ücretlerini kim ödeyecek?
Quem paga os meus serviços?
Ben de vurduğu iki kişinin annelerinin zabıt raporlarını sunmak istiyorum.
Apresento transcrições manuscritas das mães de dois homens que ele matou.
Zabıt tutun.
Arquive os documentos.
Polisi çağırıp, zabıt tutturalım.
Chamamos a polícia e fazemos um relatório.
Zabıt tut, Ruck.
Anota isso, Ruck.
Broşür dağıtırlardı. Kapımıza gelirlerdi. Pantolonlarımızı yırtıp zabıtadan kaçarlardı.
Distribuir panfletos, bater às portas, rasgar as calças boca-de-sino e correr da multidão?
Zabıt tutturdun mu?
- Apresentou queixa à polícia?
Zabıt tutturmak için polisi aradın mı?
Já fizeste queixa à Polícia?
Sanki hemen zabıt tutmanız gerekiyor.
Não é preciso fazerem disto um caso federal.
Gelip o çanta için zabıt tuttur istersen.
Ouça, porque não vem cá e preenche um relatório acerca desse kit.
Şikâyetçi olduğunda, o zabıt yasal bir belge olur.
Saiba que, assim que assinar, isso torna-se um documento legal.
- Zabıt tutturdun mu? Hayır.
Fez queixa?
Zabıt katibi gelsin.
Chame a dactilografa.
Demek zabıt katibiyle sevişiyordun.
Assim, tu montavas-te na taquígrafa da corte.
Zabıt katibiyle seviştiğimi hayal ediyordum sadece.
Eu imaginei que me montava na taquígrafa da corte.
- Zabıt yok.
- Não será oficial.
Teğmen Disher, hakkında zabıt tut.
Tenente Disher, leva-o.
En azından polisi arayıp zabıt tutturacağım.
Ao menos deixe-me... Vou telefonar à polícia só para registar a ocorrência.
Babam demişti ki, kaza yaparsam, polise zabıt tutturmam gerekiyormuş.
O meu pai disse-me que se eu tivesse um acidente tinha de chamar a polícia.
- Merkezi Zabıt Binası'ndan çıkarken gördüm. Eager Sokağı taraflarında.
Vi-o sair da esquadra do lado da Rua Eager.
Zabıt Binası'ndan çıkarken bir polisle görüldüğünü duydum.
Viram-no com a polícia à saída da esquadra.
Yaralı olmadığı sürece karakola gidip zabıt tutturmanız gerek.
Uma vez que ninguém se magoou vão ter que ir à esquadra preencher uma queixa.
Zabıt tutmak için getirdikleri zaman, Seni sormaya başlamış.
Quando o trouxemos para o registar começou a perguntar por ti.
Raporda olay yeri zabıt memuru olarak geçiyorsun.
Você foi registrado no DD-5 como o responsável da cena.
Bu sadece bir gün içindi. Ama bu sefer polis zabıt tutmak için 48 saat beklemem gerektiğini söyledi.
Foi só por um dia, mas, desta vez, a polícia disse que eu tinha que esperar 48 horas.
Çalınan mallar için zabıt tutturduk.
Preenchemos um registo policial para objectos roubados, e você está a usar os brincos,
Sorun yeni zabıt memuruyla ilgili.
Tenho um novo agente de registos, um novato.
Şey, zabıt işlemlerini bilirsin.
Bem, sabes como é quando o processam.
Özel kalem toplantılarının zabıt altına alınmasını ve arşivlenmesini sağlıyordu.
Permite que reuniões de equipe sejam registradas e arquivadas.
Sally Murdoch, zabıt katibi.
Sally Murdoch, estenógrafa do tribunal.
- Kurbanımız zabıt katibiymiş.
- A nossa vítima era a estenógrafa.
Kurbanımız zabıt katibiymiş.
- A vítima era a estenógrafa.
Mahkemedeki zabıt katibi Sally Murdoch Flowers'a yazmaya başlıyor, sonra da hapisten çıktığında... -... Flowers onun evine gidip geliyor.
Sally Murdoch, a estenógrafa presente no julgamento, começa a escrever ao Flowers e, quando ele sai, vai viver com ela.
Sally'nin duruşmandaki zabıt katibi olduğunu ne zaman öğrendin?
Quando percebeste que era a estenógrafa do teu julgamento?
Zabıt katibi Sally, onun elmaslarını istiyor.
A Sally quer os diamantes.
Cidden, bunun için zabıt tutturmalısınız.
Sério, deviam chamar a polícia.
Zabıt kâtibi, bu ay içinde bir duruşma ayarlayacak.
O secretário marcará uma data para o julgamento este mês.
Sayın Hâkim, bu ifadeye dayanarak, Dedektif Shores'un bulgularının zabıt dışı bırakılmasını rica ediyoruz.
Meritíssimo, dado o testemunho, pedimos que excluam as anotações do detetive Shores do registo.
Hanımefendiler zabıt tutulmadan önce seninle görüşmek istiyorlarmış.
E as senhoras em questão querem falar consigo, antes de serem registadas.
Zabıt katibi bu dediklerimi okuyabilir mi?
Poderia a escrivã repetir o que eu disse?
Adliyede zabıt kâtibi.
No tribunal... Ela é repórter.
Kadın zabıt tutturmak istiyor.
Uma mulher quer reportar algo.
Zabıt kâtibi.
- É a estenógrafa.
Bölge savcısı, eyaletteki en dikkat çekici davalardan bazıları için hasta, katil takıntılı bir zabıt kâtibini çalıştırıyor.
O Ministério Público contratou uma estenógrafa obcecada por assassinos para um dos casos criminais mais importantes julgados pelo estado.
- Hemen zabıt tutalım.
Nós vamos registá-la.
Zabıt katibi.
- Estenógrafa.
- Zabıt tutulmuş mu?
- Apresentaram alguma queixa?
Lütfen zabıt için adınızı söyleyin.
- Diga o seu nome, para que conste.