Zahmetine tradutor Português
482 parallel translation
Acaba Baron güzel odama gelme zahmetine katlanır mıydı?
Será que o Barão viria ao meu belo quarto?
Öyleyse, bacadan yukarı bakma zahmetine katlanırsınız eminim ki silahı bulacaksınız.
Então, se quiser dar-se ao incómodo de dar uma vista de olhos à chaminé. Tenho a certeza que encontra a arma.
Siz korsanlar satın alma zahmetine pek girmezdiniz.
Os piratas estão habituados a tomar sem a formalidade da compra.
İnkar etme zahmetine girmeyin.
Por favor, não o negueis.
Bana söyleme zahmetine bile girmeden önüne gelen herkese aklına ne eserse söylüyorsun.
Dizes tudo o que te vem à cabeça.
O halde neden treni ayırma zahmetine girip farklı bir hatta aldılar.
- Então porquê desengatar o comboio?
Beni kovma zahmetine girme.
E não se preocupe em despedir-me.
Memnun olabilir Augusta'ya götürme zahmetine girmeden.
Ele ficará muito feliz em o receber sem ter o trabalho de a levar até Augusta.
Leander, sevgilisini görmek için Çanakkale Boğazı'nı yüzerek geçerken yanına valiz alma zahmetine katlanmamıştı.
Quando Leandro cruzou a nado o Hellespont para encontrar a sua amada, ele não se preocupou com malas.
Onu taa Oregon'dan buraya getirme zahmetine katlandım. Bakalım neler söyleyecek.
Tive o incômodo de o trazer desde o Oregón.
Buraya gelme zahmetine girdiğiniz için üzgünüm.
Lamento que se que se tenham incomodado ao vir até aqui.
Kızılderilileri başka kim bu kadar hızlı temizler? Hükümet buraya neden bir ordu göndermek zahmetine katlandı ki sanki?
Só que, matando esses peles-vermelhas tão depressa fico a imaginar porque o governo se incomoda de mandar o exército.
Bunu şunun için söylüyorum : eğer ekranınızda karlanma görünecek olursa, televizyonuzun ayarı ile oynama zahmetine girmeyin.
Refiro isto, pois caso vos apareça "chuva" no ecrã, não percam tempo a ajustar o aparelho.
Bu kez ayrılma zahmetine bile girmedin, dün hiç görünmedin.
Desta vez, nem sequer te despediste. - Simplesmente não apareceste.
Öyleyse niçin gelip, beni kontrol etme zahmetine giriyorsun?
Então, por que é que tem que vir controlar-me?
Niçin benden bir şey istemek zahmetine girdin?
Por que se incomoda em falar-me disto tudo?
Savunmamızın temeli olacak bir şeyi bildiğiniz halde, böyle basit bir testi yapma zahmetine girmediniz?
Sabendo que isso seria a base da nossa defesa, você não se deu ao trabalho de fazer um teste tão simples?
Sağduyu adına birine anlatın, böyle basit, açık bir testi niçin yapma zahmetine girmediniz?
Diga-nos, em nome do senso comum, por que não se preocupou em fazer tão simples e óbvio teste?
Kimse ona gerçeği söyleme zahmetine girmemiş.
Ninguém se preocupou em lhe falar das coisas.
Lütfen o bardağı yıkama zahmetine girme.
Por favor, não se preocupe em lavar esse copo.
Kozumu kullanırsam, artık perdelerini açma zahmetine bile katlanmayabilirler.
Se souber jogar bem, talvez nem se dêem ao trabalho de fazer mais peças.
Ne yani birkaç kuruş için karakola gitme zahmetine katlanacağımı mı sandınız? Bunun için rezil olmaya değer mi?
Estão a pensar que fui à polícia comprometer-me por um valor de 60, 70.000 liras?
Okuma zahmetine girmeyecek kadar önemsiz.
É muito corriqueiro. Não se incomode em lê-la.
Zahmetine değdi.
Vale a pena.
Ve sakın yalan söyleme zahmetine girme. Seni detaylıca araştıracağım.
Não minta, vou confirmar.
Ama sulh yargıcı, ricalarımızı dinleme zahmetine bile katlanmadı.
O magistrado nem sequer tentou escutar nossas solicitações.
Bizi bulma zahmetine değecek kadar kıymetli değildik.
dá mais trabalho tirar-nos daqui do que valemos.
Size C.P.Ballinger'in mevzu iş olunca içkiyi, kadınları yada kartları tolere edemeyen birisi olduğunu anlatma zahmetine girmemişler anlaşılan.
Eles não tiveram o trabalho de lhe dizer, quando a colocaram nisto... que C.P. Ballinger é o tipo de homem que não tolera bebidas, cartas ou mulheres? Com todas as letras.
Onu bir tek sen istiyorsun, üstelik tıraş olmak zahmetine katlanmadan.
Basicamente fazemos o que quer, sem sequer se barbear.
Varlığınızı sürdürmek için neden bu maddeleri tüketme zahmetine katlanıyorsunuz?
Porque se dão ao trabalho de consumir este material volumoso para se alimentarem?
Her gün bilardo oynama zahmetine girmez.
Não ia aguentar a escravidão de jogar snooker, dia sim, dia não.
Eğer ninem Tzeitel, huzur içinde yatsın bize terziyi söylemek için öte dünyadan gelme zahmetine katlandıysa doğrusu budur ve bundan iyisi olamazdı derim.
Minha avó Tzeitel, que descanse em paz... deu-se ao trabalho de vir do outro mundo... nos falar do alfaiate. Acho que assim é melhor e não poderia ser melhor.
Ve biliyor musunuz... Bana bir kaç bira ısmarlama zahmetine girdi.
Sabe, ele deu-se ao trabalho de me pagar umas cervejas.
Gazı açmadan önce o kuşu kurtarma zahmetine niçin girmedi?
Porque não se deu ao trabalho de salvar a ave, antes de abrir o gás?
- Zahmetine karşılık bu parayı niye almıyorsun?
Aqui.
Silahı inceleme zahmetine girerseniz ateş edilmemiş olduğunu anlayacaksınız.
Se examinar essa arma, repara que não foi disparada.
Anlayamadığım tek şey ise birini neden benim gibi giydirme zahmetine girmişler ki?
- Suponho que não. - O que não compreendo é porquê se chatearam a vestir esse tipo... para parecer-se a mim...
Çünkü, onu inceleme zahmetine girseydiniz, manşetlerinin aşınmağa başladığını ve sol kolda küçük bir sigara yanığı olduğunu görürdünüz.
Porque se tivesse ido ver o casaco, sabia que as mangas estavam a começar a desfiar, e tinha uma queimadura de cigarro na manga esquerda.
Buna cevap verme zahmetine bile katlanmayacağım.
Da escola Krell Street? Sim.
Seni kamu hizmet yerinin girişini kapatmaktan,... toplumun huzurunu bozmaktan ve bahsetme zahmetine bile girmeyeceğim... on kadar daha başka sebepten tutuklayabilirim.
Posso prendê-lo por obstruir a saída de um serviço público. Por criar um transtorno público... e por outra coisa que não quero mencionar.
Bunu yapma zahmetine neden katlandı diye sorabilirsiniz.
Porquê? Porque se dá ao trabalho de a lembrar da touca?
Maaşından bunu çekme zahmetine katlanmazlar.
Não se dão ao trabalho de receber meio cêntimo do teu ordenado.
Bu şekilde davranacaksan, hiç düğünüme gelme zahmetine girme.
Se a sua atitude é essa, não vá ao meu casamento.
Fakat senin de görebileceğin gibi bu plastik bant kırılmış ve tamir edilme zahmetine katlanılmamış, zayıflayan bir mizacın işareti.
Mas repare que o elástico se partiu e ele não se deu ao trabalho de o substituir. Sinal de um carácter enfraquecido?
Onu tekrar kaybederseniz, arama zahmetine katlanmayın.
Se o voltarem a perder, escusam de cá voltar.
Böyle önemli bir toplantıya gelme zahmetine katlanmıyor.
Uma reunião importante como esta e ele não aparece.
Bizim adamlarımızdan herhangi biri ortaya çıkma zahmetine katlanıyor mu?
Algum dos nossos se deu ao trabalho de dar a cara?
007, bizim bölümden yollanan notları okumak zahmetine katlansaydın, bunun gelişkin bir izleme makinasının prototipi olduğunu fark ederdin.
Se, 007, alguma vez se incomodasse a ler os memorandos do departamento, saberia que é um protótipo de uma máquina de vigilância muito sofisticada.
Kossatch uyandırma zahmetine bile girmemiş.
O Kassatch nem quis acordá-lo!
Lütfen, bana araba çağırma zahmetine girmeyin. Canım yürümek istiyor.
Ao menos, morrem felizes.
Okuma zahmetine katlanmadığınız belgeler yeşil kartınızın arkasında yazılıydı.
Está escrito que a administração Americana pode cancelar o visto no caso de ofensas graves.