Zanlısı tradutor Português
599 parallel translation
Beyler, beyler! Öğlen katil zanlısının yanında gördüğünüz.. .. küçük kızın şapkasının rengini hatırlıyorsunuz değil mi?
Pelo menos devem saber qual era a cor do chapéu da menina que dizem ter visto a falar com um estranho!
Cinayet zanlısı...
Procura-se por homicídio...
O bir cinayet zanlısı.
Ele é procurado por homicídio.
Oak Creek'den bir Sheriff, Bayan Clinton, katil zanlısını yargılamaya götürüyor.
O xerife de Oak Creek, Sra. Clinton, levando um assassino para ser julgado.
Gece dörtte işlenen bir cinayetin zanlısı olarak.
É acusado de homicídio.
Açıkçası, efendim, katil zanlısı resepsiyona gelmedi.
Na realidade, senhor, o suspeito não veio à recepção.
Kasabadan kaçtın ve cinayet zanlısı oldun.
Fugiste de lá e deixaste que te acusassem de homicídio.
Cinayet zanlısıydım, işlerim geri kaldı Beau ve Jennifer'le olan ilişkilerim yara aldı.
Fui suspeito de homicídio, o meu trabalho foi atrasado, a minha relação com o Beau e a Jennifer foi ameaçada...
O, polisin aradığı adam. Anlamıyor musun? Kravat cinayeti zanlısı.
É o tipo que a polícia procura, o assassino da gravata.
Kravat cinayeti zanlısı.
O assassino da gravata.
Artık bir cinayet zanlısını arıyoruz.
Agora vamos dar caça ao assassino.
Artık bir cinayet zanlısı aranıyor.
Agora é uma caça directa ao assassino.
- "Diaz davasının cinayet zanlısı."
- "Suspeito no homicídio de Diaz".
Gallagher, Diaz davasının zanlısıymış.
Diz que é suspeito.
Cadı zanlısı, kafasını kütüğün üzerine koyar, balta kafasına doğrultulur.
O suspeito de bruxo põe a cabeça num cepo com um machado erguido sobre ela.
Lane şu anda şehirdeki insan avının baş zanlısı.
Lane é objecto de uma caça ao homem a nível desta cidade.
Jim Hart adında bir federalin katil zanlısı.
Por suspeita de homicídio de um agente federal, Jim Hart.
Tüm ekiplere. Çalınan itfaiye aracıyla kaçan cinayet zanlısını durdurun.
Interceptar suspeito de assassínio num carro de bombeiros roubado.
Raul Ordoñez ve Pedro Soto cinayetlerinin de zanlısı.
Ordeñez e Pedro Soto.
Üzerinde çalışmış aynı ifadeler, Şunu söylemeliyimki eyaletin önünde zor bir dava olacak cinayet zanlısı James Flood'un davası.
Por trás de examinar o testemunho do jurado parece que o estado tem um caso sólido para acusar o James Flood de homicídio.
İki apaçık cinayetin zanlısı içeride.
Aquilo ali equivale a dois homicídios.
Joe, bunlar Lyons David ve Kerew Wallace, cinayet zanlısı.
Joe, tenho o David Lyons e o Wallace Kerew, suspeitos de homicídio.
54üncü caddeden Wells'e doğru giden P.U.B. zanlısını takip ediyoruz.
Estamos a perseguir o suspeito... que se dirige para o norte na Wells, pela 54.
Daha önemsiz bir suçluyu böyle sorgulasaydım, gazetelere çıkardı. Bu adamsa, Başkanın katil zanlısı.
Se eu lidasse assim com um delinquente, era um escândalo, e tratava-se do suposto assassino do Presidente!
Sabık ortağım ve cinayet zanlısı olarak bilinen Windom Earle'ün ortaya çıkışı.
O aparecimento do meu antigo colega e suspeito de homicídio, Windom Earle.
Wiliam Pheps, zırhlı araba olayının zanlısı.
Assalto ao carro blindado.
Cinayet zanlısısın.
És um suspeito de homicídio, detido.
Burada işim yok şimdi birden fazla cinayetin zanlısı olan bir adamla artık iki oldu.
Eu não tenho que estar aqui a conviver com o homem que... é agora suspeito em, não apenas um homicídio, mas dois.
Katil zanlısı, ve herhangi bir katil değil, sevdiği kızın annesinin katili.
Acusado de homicídio. E não de qualquer homicídio, e sim do da mãe de sua namorada.
Bir katil zanlısının peşindeyiz. '89 Ford, koyu mavi, RHX715.
Suspeito de homicídio, Ford de 89, azul escuro, RHX 715.
Burası 9221 cinayet zanlısının peşindeyiz. Tren yolu 16. kilometreden batıya doğru ilerliyoruz.
Aqui 9221 a perseguir um suspeito de homicídio, que se dirige para oeste pela estrada ferroviária no km 24.
Thornton saldırısı zanlısıyla ilgili şehir çapında alarm.
Atenção, este é um alerta a um suspeito no tiroteio de Thorton.
Onun için her şey çok kötü bitti, sorgulama sırasında bir terör zanlısı öldüğünde.
Tudo terminou muito mal para ele, quando um suspeito terrorista morreu durante um interrogatório.
Belediye Sarayı bombalamasının zanlısı hakkında ipuçları var.
Há uma suspeita na tentativa de bomba na câmara.
- Gerçek cinayet zanlısı sokaklarda dolaşırken, sizin onu suçlu ilan edeceğiniz demek.
- Que está determinado a acusá-lo enquanto o verdadeiro suspeito de homicídio ainda está à solta.
Polis zanlısı Augustus Cole, Willig ve Grissom cinayetlerinin arkasındaki kişi olabilir.
A Polícia desconfia que o Augustus Cole assassinou o Willig e o Grissom.
Çünkü Skinner'a, katil zanlısının kan emen bir kurt olduğunu söylemek istemem.
Não queria ter de dizer ao Skinner... que o suspeito do assassínio é um verme sanguinário gigante.
Ama Skinner'a, katil zanlısının, kan emen dev bir kurt olduğunu söylemem gerekecek.
Mas, afinal, terei de dizer ao Skinner que o seu suspeito é um verme sanguessuga gigante.
"Little Hope'un hava durumu sunucusu cinayet zanlısı."
"... a menina do tempo... "
Bendeki bilgilere göre,... Japori II'de Dekora Assan cinayetinin zanlısıymışsın.
De acordo com as minhas informações, foi suspeito do assassinato de Dekora Assan, em Japori II.
- Evet, bir cinayet zanlısı.
- Um suspeito de homicídio.
Ama zanlının davranısının nedenlerini göz önüne alarak iki cezayı da iptal ediyorum.
Mas considerando os motivos que incitaram tais delitos menores... -... decidi suspender a sentença. - Obrigado, meretíssimo.
Hepsi sahte deliller, aldatılmış zanlılar.
Provas falsas, suspeitos traídos.
Benim fikrime göre, zanlının yaşadığı yerin aranma şekli yasadışı.
Penso que a busca em casa do suspeito foi ilegal.
Seninle mi çalışıyorum, yoksa lanet bir zanlı mıyım?
Venho trabalhar consigo ou sou aqui alguma espécie de suspeito?
Zanlıymışım gibi ifademi alıyorsun.
Estás a interrogar-me como se eu fosse a principal suspeita.
Zanlı ve karısı, annesinin evinde lüks içinde yaşamaktaydılar.
O acusado e sua mulher viviam com algum luxo em casa da mãe dele,
Yanlış zanlıya tuzak kurman, biraz şanssızlık olmuş tabi.
Mas, infelizmente, montou a armadilha ao criminoso errado.
Zanlının cesedi de dışında.
O corpo do suspeito está lá fora, no passeio.
Halka açık bir alandaki vahşi patlama ve zanlının adının bilinmesini ya da hayatta kalma isteğini umursamaması Franklin olaylarını grup katliamı sınıfına sokuyor.
A violência repentina num local público... e a despreocupação do suspeito pelo o anonimato ou com a sua sobrevivência... definem os incidentes de Franklin como homicídios impulsivos.
Zanlı herhangi bir ipucu bırakmamış.
O suspeito fugiu, encobrindo o seu rasto.