Zekam tradutor Português
195 parallel translation
Böyle zırvaları dinlemek zekamıza hakarettir.
É um insulto à nossa inteligência, dar ouvidos a este desvario!
O zaman zekam istediğiniz zaman emrinizdedir.
E pode usar da minha inteligência sempre que quiser.
Bazen çok keskin bir zekam var, korkutucu.
Às vezes, sou tão esperto que até me assusto.
Zekam hâlâ bir insanın zekasıydı.
A minha inteligência era ainda a de um ser humano.
Bunun için tüm zekamızı kullanmamız gerek.
Isto vai exigir toda a nossa astúcia.
Hayatta kalıyorum çünkü savaşı kazanan zekam oluyor, birlikte yaşamalarını sağlıyor.
Sobrevivo porque a minha inteligência ganha, e faz com as metades vivam juntas.
Bir sağ zekamız, bir de sol zekamız mı var?
OU UMA INTELIGÊNCIA DE ESQUERDA?
Zekamı hala hafife almaya çalışıyorsun, değil mi katır yüzücü?
Continuas a tentar ser mais esperto do que eu, não é, condutor de mulas?
Zekam, tutkularım, arzularım, umutlarım, hayal gücüm.
Os meus pensamentos, minhas ambições, os meus desejos, a esperança e imaginação.
- Zekamız sayesinde, hayır, efendim.
- Por nós não, General.
Doktor Zee uzayın derinliklerinde ilerlerken doğarak bize katılmış bizim zekamızın çok ötesinde bir dehadır.
Doutor Zee nasceu no espaço profundo Um prodígio com avançada mutação cerebral com uma grande inteligência.
Zekamız gelişmişti.
Tinhamo-nos tornado inteligentes.
Bu benim büyüleyici zekam değil kurabiyecik.
Não era a inteligência encantadora, Docinho.
Zekamı geliştirmem lazım, Blackadder.
Preciso de melhorar a minha mente, Blackadder.
Onda senin tatlı yüzün ve benim ticaret zekam olacak.
Vai ter a tua cara meiga e o meu sentido para o negócio.
Zekam hala yerli yerinde, Hastings.
E ainda tenho a minha cabeça, Hastings.
Değer verdiğimiz şeyler, sevdiklerimiz, dostlarımız, vücutlarımız, zekamız, hepsi bize ödünç verilmiştir.
Tudo o que estimamos, os nossos entes amados, os nossos amigos, o nosso corpo, a nossa mente, são-nos emprestados. Temos de os entregar.
hayatın seni başka yerlere götürdüğü zamanlarda zekamın bir erdem olarak görüldüğü yerler mi?
- Quando? Quando a tua vida te levar a lugares de que nós apenas ouvimos falar. Lugares onde a minha inteligência seja um recurso?
Anlıyorsunuz ki benim zekam... sizinkini aştı, Dr. Angelo. Anlamadığınız şeylerden duyduğunuz korkunun... bu çalışmayı engellemesine izin veremem.
A minha inteligência superou a sua, Dr. Ângelo... e não posso permitir que o seu medo do desconhecido...
Oh, zekamı aşağılamaya mı çalışıyorsun?
Estás a insultar a minha inteligência?
Zekam, atılganlığım, cesaretim hakkındaki hikayeler gittikçe inanılmaz hale geldi ancak halk onlara inanmaktan vazgeçmedi.
Histórias do meu brilhantismo, da minha audácia, da minha coragem tornaram-se cada vez mais inacreditáveis, mas as pessoas insistiam em acreditar.
Zekamız bize şunu gösterir ki,... dünya dışı canlılar haricinde, dünyanın yönetimi insanoğlunun elindedir.
A nossa inteligência assegura que, ao impedir a entrada de vida alienígena, viveremos como governantes do mundo.
Hepsi benim parlak zekam sayesinde! Oh, evet.
E tudo graças à minha mente brilhante.
Zekam konusundaki bu vahşi tartışmalar bu saçma buluşlar Büyüleyici Hikayeler dergisinin sayfaları dava edilecektir.
Especulação acerca da minha inteligência - invenções absurdas - são mais indicadas para as páginas da Amazing Tales Magazine.
Zekamı aşağılamak istiyorsunuz, değil mi? O ödevi yazarken kıçımdan ter damladı.
Quer insultar a minha inteligência, não é?
Bay Mallory, Hayatımın uzun yıllarını zekamı geliştirmeye adadım ki, böyle karmaşık bir konuyu açıkça anlatabileyim.
Sr. Mallory, dediquei muitos anos da minha vida a desenvolver a minha cosideravel inteligência para que pudesse expôr um assunto tão complexo como este com clareza.
Benim kendime güvenimi,... zekamı, gücümü çalmaya çalışıyor.
Ele está a roubar a minha confiança, a minha inteligência e a minha força.
Tüm zekamı bu işe yatıracağım.
Vou colocar o meu enorme intelecto ao serviço desta questão.
Kocanızınki ile karşılaştırılınca, benim zekam yok sayılabilir.
Em comparação com o cérebro do vosso marido, o Rajá, a minha inteligência é insignificante.
Çok zeki olduğumu iddia etmem. Ama kendime göre bir zekam var tabii.
Não sou engraçada, embora tenha uma vivacidade própria, claro.
Zekamı küçümsüyorsun.
E você está insultando minha inteligência!
Benim zekam ve senin finansal gücünle asla ıskalamayız.
A minha inteligência, a tua capacidade financeira.
Bay Tuvok zekamı nadiren takdir ediyor.
O Sr. Tuvok raramente reconhece o meu brilhantismo.
Zekam beni daima koruyacaktır.
A minha mente irá proteger-me.
Zekam sayesinde Hidalgo'ya blöf yapabiliriz.
Talvez consiga enganar o Hidalgo.
Bakın, siz benim zekamı mı denemek istiyorsunuz?
Quer comparar inteligências?
Zekamı küçümsüyorsun.
Oh, não insultes a minha inteligência.
Siz fikir üretin ve ben de bu fikirleri birleştirip harika bir fikir yaratmak için yaratıcı zekamı kullanacağım.
Digam coisas e eu uso a minha mente inventiva para as combinar numa ideia brilhante e original.
Sadece üstün zekamı kullanacağım...
Usarei a minha inteligência superiora...
Haklısın. Erkek kardeşlerim ona uygun zekam yok derdi.
Os meus irmãos diziam que eu não tinha cabeça para isso.
İlgilendikleri zekam değildir.
E não estão interessadas no que eu penso.
Üstün zekamızla birlikte bu kasabayı aydınlanma ve mantık temelleri üzerine tekrar kurabiliriz.
Com a nossa inteligência superior, podemos reedificar a cidade numa base de razão e esclarecimento.
Seni basitçe iletişim sistemine bağlarız, daha önce yapay zekamızın yaptığı gibi zihnini araştırmasına izin verirsin, ve Kaptan Janeway'in planları sisli bir yataktaki mücevher gibi görünecek.
Nós simplesmente ligaremos você ao nosso sistema de comunicações, permitindo que nossa inteligência artificial sonde sua mente como fez antes e os planos da Capitão Janeway serão revelados, como uma jóia perdida na neblina.
Leela paniklediği zaman, belki de kadınsal mazeretler yüzünden benim pratik zekam günü kurtardı.
Era de calcular. Quem mais senão o Zapp Brannigan para avaliar o concurso mais chauvinista, degradante... Leela?
Zekam ve hukuki deneyimim olmadığını ve Ed'in inancını yitirdiğini görerek.
Como não tenho cérebro nem formação legal e aqui o Ed estava a perder a fé...
Ya da zekam bir termosunkine eşit olabilir. Ama ne yazık ki bunlar erkek penisinin umurunda olan şeyler değil.
Posso ser o anticristo, ou uma ameba de burra... mas o pênis realmente não pondera sobre esses detalhes.
Öyleyiz. Zekamız arttıkça, dünyamız daha tehlikeli oldu.
Quanto mais inteligentes ficamos, mais perigoso o nosso mundo se torna.
- Yani zekamızla falan ilgisi yok.
Não foi aquele vento enorme, pois não? Isso mesmo.
- Bir çeşit etkiyle "olaylara karışacağız..." - olaylara karışacağız sayısal gücümüzü sayısal gücümüzü "enerjimizi..."... enerjimizi "zekamızı..."... zekamızı "ve uzlaşmazlığımızı yansıtacak."... ve uzlaşmazlığımızı yansıtacak.
- Nós teremos em cada evento... - "O tipo de influência..." - O tipo de influência...
Benim zekamı hor görüyorsunuz.
Insulta a minha inteligência.
... zaman, üzerinde çalıştığımız bütün davaları bırakıp tüm zekamızı ve yaratıcı çabalarımızı o insanın hayatını mahvetmek için kullanacağız.
Fui claro? Não é apenas vingança.