Zekanı tradutor Português
416 parallel translation
Duydum ki, tüm zekanıza rağmen, anlayamayacağınız... çözemeyeceğiniz tek problem, burada ne yaptığınızmış.
Ouvi que com todos os vossos cérebros, a única coisa que não podiam compreender o único problema que não podem resolver, é o que estão a fazer aqui.
Zekanın, komiser.
Inteligência, Tenente.
Bu kaz kafalılar sizin zekanızı anlayamaz.
Sabia que você entenderia.
Bay Graham, o mükemmel zekanızın size anlatmaya çalıştığı şey son derece basit :
O cérebro entende me perfeitamente engenhoso, É muito simples.
Zekanı biraz dinlendirip bana viski ve su ver.
Deixe de lado o intelecto e me dê um uísque com água.
Sizin zekanızda bir insan aptalca bir cinayet işlemez.
Um homem com a sua inteligência não comete um crime estúpido.
Sizin zekanıza her zaman hayran olmuşumdur.
Sempre admirei a sua inteligência, Sr. HorfieId.
Zekanızı keskinleştirin, dişlerinizi değil!
Aguçe os seus sentidos, não os seus dentes.
Zekanı kimden aldın bilmem ama... Bu gözleri sana Tanrı vermiş olmalı!
Não sei onde tem a inteligência, mas Deus deve ter-lhes dado bons olhos.
Geçen yıllar zekanı azaltmamış.
Os anos não te fizeram menos sagaz.
Zekanızın gücünü duygusallığa kapılarak boşa harcadınız.
Destruiu a argúcia de sua mente mergulhando no sentimentalismo.
Senin çok gurur duyduğun ünlü sıkıcı zekanın her yıl daha fazla sulandığını söylemekten rahatsızlık duymam.
Não me importo de dizer que a tua famosa mordacidade, de que tanto te orgulhas, está cada vez mais chata.
Zekanı geliştirmek için değil, öldürecek adam bulmak için okumayı öğreniyorsun.
Aprendes a ler não para seres sábio, mas para te ajudar a matar homens.
Birazcık zekanız olursa belki birgün yaşamınız kurtulur.
Esta informação pode salvar sua vida um dia.
Mürettebatın altıncı üyesini ise uyutulmak ilgilendirmiyor çünkü o yapay zekanın son örneği :
O sexto membro da tripulação não estava preocupado com os problemas da hibernação. Ele é o resultado último de inteligência em computador :
Zekanız devamlı beni şaşırtıyor, Bay Warfield.
Você é muito astuto, Sr Warfield.
Aslında, şu iki geri zekalı senin parlak zekanın ürünü.
Por acaso, isto é por causa desses dois que mancharam a tua reputação...
Belki de zekanız o kadar iyi değildi.
Então, talvez a vossa inteligência não fosse tão grande.
Tebrikler. Arkadaşlarınızın yerini tespitteki zekanız takdire değerdi.
Foi notável a forma como localizaram os vossos companheiros.
Verimsiz bir amaç, zekanızı değersizleştiriyor.
Um propósito não produtivo, indigno do vosso intelecto.
Jilet gibi keskin zekanı kendine sakla, Şahin, memlekette midye avlarken işine yarar.
Porque não deixas as piadas de espadachim para os mexilhões lá da terra, Olhovivo?
Ve de parlak zekanıza.
E às vossas cabeças iluminadas.
Senin zekanın yarısına sahip olsaydım, eminim, son meclis toplantısında...
Se tivesse só metade da sua inteligência, estou certo que no último conclave,
Bizim seni öldürme arzumuz seni zekanı aşar, sonsuzluğun sınırlarına dayanır, eğer onun bir sınırı varsa tabii.
Não sabias que te queremos matar mil vezes, até aos limites da eternidade, se a eternidade pudesse ter limites?
Kim, o ateş fırtınasının içinde, zihni o haldeki Patrick'le... iletişim kurabilen bir zekanın olmadığını söyleyebilir?
Quem sabe se aquela vaga de calor não possuía inteligência própria e que comunicasse com o Patrick, no estado em que estava...
Orca balinaları hakkında beni sorguya çektiğin vakit amacın herhalde zekanı geliştirmek değildi, zekan varsa tabii.
Quando me fez perguntas sobre as baleias assassinas, não foi para se cultivar, digamos assim.
Bunlar dünyadışı zekanın kesin belirtileri olmamasına rağmen... bizim gibi medeniyetlerin kendi kendini kaçınılmaz ve düşüncesizce yoketmeye... bu kadar çaba sarfettigini düşündürüyor.
Ainda não há sinais evidentes de inteligência extraterrestre, e isso leva-nos a perguntar-nos se as civilizações como a nossa, se precipitam inevitável e impensadamente para a autodestruição.
Işıkla kuşanmış ve zekanın imzasıyla farkedilen bir gezegen gördüm
Vi um planeta rodeado de luz, e reconheci a assinatura da inteligência.
Sevgili Benson, ne mutlu ki zekanın tahribatından çok uzaksın.
Querido Benson, és tão piedosamente livre dos devaneios da inteligência.
Kabalık zekanın yerini mi aldı diye soruyorum kendi kendime.
Parece que a vulgaridade está na ordem do dia.
Artık şiddet yok ve şu bahsedilen zekanın birazını kullanmaya başla.
- Cresça. Sem violências, comece a usar um pouco a inteligência que suponhamos que tem.
"Zozia... senin zekanın posası çıkmış"!
Zosia... sua inteligencia e nula.
O halde, parlak zekanızı benimle de paylaşır mısınız acaba?
Nesse caso, dar-me-ia o prazer de ter a sua esplendorosa companhia? Estou deslumbrado.
Merak zekanın en önemli göstergesidir.
Devo-lhe dizer que a inteligência vem de uma mente curiosa.
İyi bir zekan, güzel bir yüzün, disiplinli bir vücudun var güzel bir kadında olması gereken tüm vasıflar, bir tek vasıf hariç.
Tens um palmo de testa, uma carinha laroca e um corpo que te obedece, tudo para seres uma bela mulher excepto algo vital :
Eğer parmakların da zekan kadar uyanıksa, gerçekten hırsızların prensi olmalısın.
Se seus dedos forem ligeiros como seu cérebro, você é o príncipe dos ladrões.
Müthiş bir zekan var.
És um grande cérebro.
Bazen zekan beni şaşırtıyor.
Sabes, às vezes, a tua esperteza espanta-me.
Şu keskin zekan yok mu, bazen çok itici oluyor.
Essa tua mente fica muito repulsiva, de vez em quando.
Bundan ortalamanın üstü bir zekan olduğu sonucunu çıkardık.
Deduzimos que possui uma inteligencia acima da media.
Zekan hâlâ seninle birlikte.
Tem o seu intelecto.
Korkunu kontrol eden zekan var.
Tem a inteligência a controlar o medo.
Senin zekan da senin yaşamanı sağlayacak.
A sua inteligência ajudá-lo-á a sobreviver.
- Kıvrak zekan için teşekkürler, sevgilim.
Obrigada por essa presença de espírito, meu amigo.
Ama sana kızmıyorum. Bu zekan için.
É um tributo à tua inteligência.
Şakacısın ve hatta zekan da var.
Você é esperta, inteligente.
Zekanï benimle atïstïr, atïstïracak zekan kalmaz.
Pregue-me partidas e näo terá mais partidas para pregar.
Şimdi seni zekan bile kurtaramayacak!
Essa esperteza toda não lhe serviu de nada.
Zekan senin gücün, Randy.
a tua genialidade é o teu poder, Randy.
Zekan ve kendine güveninin büyüklüğü karşısında hayrete düştüm.
Fico surpreendido com a tua genialidade e descaramento
Büyük ihtimalle, caziben ve zekan etkili olmuştur.
E sabe Deus, que dificilmente será por causa do teu charme ou elegância.