Zekasının tradutor Português
303 parallel translation
Hayır anlamıyor ama her yeni gün onun zekasının ayrı bir kanıtı oluyor.
Não percebe, mas cada dia traz 1 prova da sua inteligência.
O kitapları raflara geri koy çünkü çalışmalarında keşfettiğin bir şey varsa o da insanoğlunun zekasının bilinmeyen güçlerle olan savaşında üzücü bir şekilde yetersizdir olduğudur.
Devolva estes livros às respectivas estantes... Porque se há algo que devia ter descoberto nas suas leituras.... Que a inteligência do homem é bastante inadequada.... quando confrontada com as forças do desconhecido.
Görüyorsun ki, dostumuzun bile zekasının sınırları var.
Há limites até para a inteligência do nosso amigo.
Üstadım Aristo'ya, Yunan filozoflarına ve kendi olağanüstü, mantıklı zekasının becerilerine güveniyordu.
O meu mestre confiava em Aristóteles, nos filósofos gregos e nos dotes da sua inteligência extraordinária e lógica.
Gözler insan zekasının parıltısını taşıyor.
Os olhos tem o brilho de inteligência humana. A sério?
Burada babam... mücevher değerindeki parlak zekasıyla hayatın kaynağı hakkında... nice teoriler üretti.
Aqui, nesta precisa sala de leitura, a sua brilhante e maravilhosa mente concebeu a excelente teoria... da origem da vida.
- Zekasını geliştirmek istiyormuş.
- Queria melhorar a sua mente.
- Şarap onların zekasını köreltmiş.
O vinho fez com que perdessem os seus sentidos.
Etrafındaki bütün bu iğrenç tabakayı nasıl sezemez bile? ! - Neden kendi zekasını kullanmıyorki?
Por que ele não usa sua própria inteligência?
Onun bu zekası karşısında, küçük dilimi yutmuştum, ve doğanın ulaşamadığı bu yerdeki hükümdarlığını kıskanmıştım.
Fiquei maravilhado com a faculdade inventiva deste homem.
Zekam hâlâ bir insanın zekasıydı.
A minha inteligência era ainda a de um ser humano.
Atın sadakati ve zekası.
A lealdade do cavalo, a inteligência do cavalo.
Zekası sayesinde, Kral olan bir adamın buraya yalnız gelecek kadar aptal olması çok şaşırtıcı.
O homem cuja sabedoria é tido como um fenómeno, mostra não a possuir, vindo aqui sózinho.
Diğerlerinden daha iyisini yapacağımı sanmıyorum. Fakat öyle sanıyorum ki bizler sık sık insanların zekasını hafife alıyoruz.
Não é que pense que possa fazer melhor que nenhum dos outros, mas penso que muitas vezes subestimamos a inteligência das pessoas.
Zekası olup biteni hemen kavramasını sağlar.
A sua inteligência sobre-humana abarca imediatamente a situaçao.
Gördüm ki bir güvensizlik anında,..... zekasını az göstermişim.
Descobri que, durante um momento de insegurança, sobrestimei a inteligência do homem.
Alman insanının zekasına çok az inanıyorsun.
É demasiado descrente quanto à genialidade do povo alemão.
Ne kadar saçma. Genç kadının birazcık bile mekanik zekası olmadığını herkes görebilir.
Qualquer um vê que não é dada à mecânica.
Tren baskınından sonra buradan geçiyorlardı, zekasızlar.
Eles assaltaram a carroça dos correios e passaram por aqui. Logo por aqui, entendeu? Idiotas.
Şimdi bunun zekası olan bir yaratık olduğuna daha çok inandım, fakat 11 yıl önce Farragut'un mürettebatını yok eden aynı şey galaksinin diğer bir tarafındaydı.
E eu estou ainda mais convencido de que não só é uma criatura inteligente, como a mesma que dizimou a tripulação do Farragut há 11 anos, noutra parte da galáxia.
Zekasını hissediyorum, düşündüğünü, neler plânladığını hissediyorum.
senti a sua inteligência, senti que pensava, que planeava.
Zekasını hissettiğini söylüyorsun. Nasıl?
Diz que sentiu a inteligência da criatura.
Amerikan askerinin zekasını asla küçümsemeyin efendim.
Nunca subestime a inteligência de um soldado americano, meu capitäo.
Birisi ya da birşey gorillerin zekasını kurnazlıkla altetti.
Alguém, ou algo, ultrapassou a inteligência dos gorilas.
Zekası sınırlı.
Tem inteligência limitada.
- Bu bir semenderin zekasını bile ölçemez.
- Nem testa a inteligência dum cretino!
Ama bunlar, bahsedilen 2,000 yıl sonunda, yani iddia edildiği üzere..... insanlar, hayvanların kısıtlı zekasına sahip dilsiz yabaniler olduğunda, .. hala zulüm olarak kabul edilebilir mi?
Mas serão assim classificados daqui a 2000 anos, quando se alega que os humanos se tornaram bestas mudas com a inteligência limitada dos animais?
Zekasını benden almış.
A sapiência ela herdou de mim.
Her şeyi oluşturmalarına babanın zekası yardımcı oluyordu.
A cabeça dele ajudou a montar o esquema todo.
Ancak o zaman Dersu'nun benim için yaptıklarını anladım. Zekası beni kurtarmıştı.
Foi então que compreendi que a ingenuidade de Dersu me tinha salvo a vida.
O taşın gücü, enerjisi, zekası ve amacı var.
Aquela rocha tem poder, energia, inteligência e objectivos definidos.
Anlıyorum... İnsanlarınızın zekasını aklımda çok büyütmüşüm. Çocukların ateşle oynamasına izin vermişim.
Acho que presumi demasiado sobre a inteligência da sua tripulação, deixando que as crianças brincassem com o fogo.
Bir dahinin zekasına ve bir akbabanın içgüdüsüne sahipler.
São autênticos génios, e espertos como ratos.
Dünyanın en az bilinen zekasını kutlama uğruna.
Para celebrar a inteligência menos conhecida do mundo.
"Margaret Thatcher'ın İnce Zekası" gibi.
Como "O sentido de humor da Margaret Thatcher".
Ayrıca Lex Luthor " ın keskin zekası.
Mais a mente mordaz de Lex Luthor.
Babasının zekası, annesinin güzelliği ve şeytan tüyü var.
Espero como o pai, bonito como a mãe e delicado como o Diabo.
Gerzeğin zekasını kaslarına tercih mi etti?
Ela preferiu os miolos do tosco aos teus músculos?
Dr. Hfuhruhurr Zekasını İtiraf Etti Ve bunlara :
E estes...
Bohemya Krallığı'nı tehdit eden ne kadar büyük bir skandaldı, ve Bay Sherlock Holmes'un planı, bir kadının aklı tarafından çiğnenmiş olsa bile ne kadar mükemmel bir plandı. Kadınların zekasını küçümsemeye alışmıştı, ama bir daha onun böyle yaptığını işitmedim.
E foi assim que um grande escândalo ameaçou o reino da Boémia e que os planos do Sr. Sherlock Holmes foram levados de vencida pela astúcia de uma mulher.
Onların bilgisi ve zekası bugün hayal bile edilemez.
são de uma sabedoria que hoje é inconcebível e um dia se dão conta de que
Düşündüğümde bilgisayarın zekası beni sersemletiyor.
Quando penso nisso, o enorme potencial dessa inteligência me assusta.
Ve akıllı bir adamın onu yağmurdan çıkaracak kadar zekası vardır.
Um homem sábio tem bom senso para se abrigar da chuva.
Dünyanın en büyük suç zekasına
A maior mente criminosa Do mundo
Dünyanın en büyük suç Zekasına
A maior mente criminosa Do mundo
- Kızınızın zekasını kimden aldığını görebiliyorum efendim.
- Posso ver de quem a sua filha herdou as suas qualidades.
Gördüğüm bir başka şey de, Mademoiselle, babanızın zekasını da miras almış olduğunuz.
Vejo que também herdou a inteligência dele, mademoiselle.
Sıra dışı bir şekilde kullanılan bu aygıtın hem zekası hem de bir bilinci var.
Se olharmos assim para esse instrumento, conseguimos discernir não apenas duas figuras, um 0 e um 1. Mas que tem algo a que se pode chamar inteligência, ou até consciência.
- Kurbanın zekasınıda özümsüyor.
- Absorve a inteligência da vitima.
Tipini, zekasını ve kişiliğini saymazsan.
Se a aparência, o cérebro e o carácter não contarem.
Hercule Poirot'un zekası, düşmanlarınızı yenecek.
Não, a argúcia de Hercule Poirot levará os seus inimigos de vencida.