Zekâsının tradutor Português
143 parallel translation
Bazıları insanın zekâsının ve fiziksel noksanlığının prematüre bir maymun cenini olmasından kaynaklandığını söyler.
Alguém disse que a inteligência e a imperfeição física do homem devem se a que é o feto prematuro do macaco.
Bu doğruluk, insan zekâsının kesin bir zaferiydi.
Esta espécie de precisão é um triunfo da inteligência humana.
İnsan zekâsının fantastik şeyleri algılama kapasitesi var.
A mente é capaz de coisas fantásticas.
Senin öne sürdüğün şey onun zekâsının veya becerilerinin ötesinde bir kurnazlık ister.
O que sugere está para além da inteligência dele.
Bu da Ed'in zekâsının bir ürünü.
Esse é outro exemplo do brilhantismo do Ed.
Petrol tükendiğinde, insan zekâsının alternatif beslenme ve yakıt kaynakları bulacağına inanıyorum.
Eu acredito que quando o Petróleo acabar, a criatividade humana inventará uma alternativa para a nutrição e para os combustíveis.
Hodges, ki kendisi bir dahidir ve komik miktarda az maaş almaktadır, parlayan zekâsının güçlerini kullanarak ve yeni bilimsel metotlarla merdivenden temizlenmeye çalışılmış yağın, teflon bazlı çift katmanlı yağ olduğunu keşfeder.
O Hodges, que é um génio e tragicamente mal pago, usou os poderes da sua mente brilhante e o método científico para descobrir que o óleo esfregado na escada era resina sintética duas partes de óleo.
Fransız zekâsını kıskanıyorlar.
Têm inveja do génio francês.
- Annesinin zekâsını almış efendim.
- Bem, tem o cérebro da mãe.
Yaptığı kahramanlıklar zekâsını arttırdı, o da artan zekâsıyla kahramanlıklarını yazdı, bu sayede ünü yaşıyor hâlâ.
Seu valor ilustrou sua sagacidade. Seu espírito usou para dar vida a seu valor.
Bu da birimizin o laboratuara gidip zekâsını yükseltmesini çok öncelikli kılıyor.
Razäo pela qual é indispensável que um de nós entre no laboratório Krell e faca o aumento do cérebro.
Şey, şunu rahatça söyleyebiliriz ki, zekâsını annesinden almamış.
Pode dizer-se com segurança que ele não tem o cérebro da mãe.
Eğer onun zekâsını kullanmak gibi bir niyetiniz varsa sizi uyarıyorum, ona söyleyeceğiniz her şey anında diğerleri tarafından da biliniyor olacak.
Se tem esperanças de usar a sua mente aviso-o, tudo o que lhe disser é instantaneamente sabido por todos os outros.
- Para! - Ama inan, eğer zekâsına saygı duyduğum, ruhu benim ruhumun eşi olan ve beni deli edecek şehvetli bir tutku için duyduğum açIığın aynısını duyan bir erkeğe aşık olmazsam, hayatım boşa geçmiş olacak. Evet, para.
- Casam-se por dinheiro.
Karşı çıkarkenki zekâsını takdir ettim.
Eu admiro a forma como se desenrasca, com facilidade como fez há pouco.
Fletcher'ın kokuşmuş zekâsıyla düşünseydim pusu kuracak ilk yeri Solomon Geçidi olarak görürdüm. Dur.
Se estivesse no lugar do Fletcher, o primeiro sítio onde preparava uma emboscada era nesta passagem.
Öyle de, bir şey var Steve sanırım kadının pek zekâsından haz alan erkek yoktur.
Mas não vejo muitos homens a cobiçar a cabeça das mulheres.
Neden Bud için daha kültürel ve zekâsını geliştirecek bir şey bulmuyorsunuz?
Por que não arranjas algo mais cultural e intelectualmente estimulante?
Bütün zekâsını emip alabilir.
Ele sugará a inteligência dela.
Büyüdükleri kadar da zekâları da gelişiyordu ve onların zekâsı beni bayağı hayrete düşürdü.
Também eu estava a crescer, principalmente em intelecto... e fiquei espantado com a inteligência que tinham.
Parmak Çocuğun harika zekâsını düşündüm. Keçi yollarının hayranlık verici mucidi.
Pensei na inteligência do Pulgarzito, brilhante inventor da pista pré-fabricada.
Gertrude Stein'ın bilgeliğine, Cathy Guisewite'ın zekâsına, Nina Totenberg'ün kararlılığına ve Elizabeth Cady Stanton'ın sağ duyusuna sahip olacak.
Terá a sabedoria de Gertrude Stein a astúcia de Cathy Guisewite. A tenacidade de Nina Totenberg e o senso comum de Elizabeth Cady Stanton.
Sana bir şey söyleyeyim mi? Üç kızımın zekâsı bir bakanın zekâsından daha çoktur.
Digo-lhe uma coisa, sr. João de Deus, as minhas três filhas têm mais cachimônia, do que muito ministro desses que para aí anda.
Biri onun kısıtlı zekâsını kendi amacı için kullanmış.
Alguém usou essa inteligência limitada para fins próprios.
Bir çeşit makineye iliştirilmiş bir yapay zekâsın.
Você é uma inteligência artificial, embutido numa máquina de algum tipo.
Sen o yapay zekâsın.
Você é a inteligência artificial.
- Russ'ın sınırsız zekâsıyla... - Evet.
Estás a dizer que o Russ, na sua infinita sabedoria,
Evet, Musa'nın da zekâsı çok meşhur değildir.
Sim, Moisés não é famoso por seu músculo mental.
Bu hanımın kendi zekâsına sahip biri olduğuna inanıyorum.
Eu admiro uma mulher que pensa com a própria cabeça.
İyi ki zekâsını Eddie'den değil de, senden almış.
Sorte a dela ter herdado a tua inteligência e não a do Eddie.
Zeki bir köpek, 2 yaşındaki kalın kafalı bir çocuğun zekâsına sahiptir.
Um cão inteligente é tão esperto como uma criança mesmo burra, de 2 anos.
Zeki bir köpek, 2 yaşındaki kalın kafalı bir çocuğun zekâsına sahiptir.
Um bom cão é tão esperto quanto um puto idiota de 2 anos.
Senin için Michael'ın zekâsı...
Foi sempre : " o Michael tem miolos,
Zekâsını Binet-Simon testine tâbi tuttuk.
Nós testámos as suas faculdades no teste "Binet-Simon"
Rakip, eninde sonunda şüphe uyandırıp sorgulandığında... kurbanın yatırımı, dolayısıyla zekâsı da sorgulanmış olur.
Eventualmente, quando o adversário desafia a questão, quer dizer que o investimento na vítima questionou a sua própria inteligência!
Rakip, eninde sonunda şüphe uyandırıp sorgulandığında.... kurbanın yatırımı, dolayısıyla zekâsı da sorgulanmış olur..
Eventualmente, quando o adversário desafia a questão. Quer dizer que o investimento na vítima. Questionou a sua própria inteligência!
Bu hiçbir erkeğin üst düzey zekâsını etkilemez. Aksi bir durumda lafımı yutarım.
Nunca superaria o superior intelecto de um homem, ou eu engoliria as minhas palavras.
Zekâsını ve kaynaklarını bina bombalamaya harcayan bir adam oyumu alamaz.
Quem usa a sua inteligência e meios para rebentar edifícios não conta comigo.
Bebek bana benzediği müddetçe zekâsını senden alabilir.
O bebé pode ter o teu cérebro, desde que tenha a minha beleza.
Ne yazık ki, zekâsını kocamdan almış.
Infelizmente, herdou a inteligência do lado da família do meu marido.
Zaman onun zekâsını kanıtladı.
O tempo deu-lhe razão.
Onun ticari zekâsını gözlemleyebildiniz mi hiç?
Chegou a sentir seu tino para os negócios?
Günde 24 saat..... seks hakkında düşünmek insanın zekâsını da etkiliyor.
Quando estás a pensar em sexo tipo 24 horas por dia, isso deteriora significativamente a tua inteligência.
İnsanların pratik zekâsını görmezden gelmiyorum.
eu não dispenso a ingenuidade do Homem.
Dan Archer'ın zekâsı var.
Dan Archer não é um idiota.
Kurbanların riski ne kadar düşükse, Şüphelinin zekâsı o kadar yüksektir.
Quanto mais baixo é o risco da vítima, maior é a inteligência do assassino.
Onun duruşuna bakmayın tıpkı avareye benzer, ama keskin zekâsı vardır.
Não se enganem pela aparência dele.. .. ele parece um vadio, mas ele é como Raavan.
Hepiniz, arkadaşın zekâsını ve yaptığı hazırlığı örnek almalısınız.
Todos devemos imitar este tipo de preparação e inteligência.
Shaun'un zekâsı ortalamanın altında.
O Shaun tem um QI abaixo da média.
Zihinsel zekâsını kullanıp, hipnoz ve telkin uygulayan kimse.
Alguém que usa a sua perspicácia, a hipnose e / ou a sugestão.
Zihinsel zekâsını kullanıp, hipnoz ve telkin uygulayan kimse.
Aquele que usa a acuidade mental, hipnose e / ou sugestão.