Zevkten tradutor Português
265 parallel translation
Zevkten zevke düşmeler, bitmeyen heyecanlar. Hiçbir şey seni tatmin etmiyor! "
De indulgência em indulgência, sensações sem fim, ainda assim nada te satisfez! "
Seni zevkten dört köşe edecek bir hikayem var.
Tenho uma história que te fará tremer.
Torunlarımız senin güzelliğini görünce, zevkten dört köşe olmazlar mı?
Os nossos netos não vão adorar ver como eras encantadora?
Jack, neden babanı küçük bir kültürel zevkten mahrum bırakmak istiyorsun?
Agora, Jack, o que te faz querer privar o teu velho pai de um pouco de prazer cultural?
Yurttaşlar zevkten çılgına döndü!
O povo exprime a sua alegria.
İçinizde yanan arzu dışında hiçbir zevkten tat alamıyorsunuz.
Nenhum prazer nos dá gosto, excepto aquele que arde dentro de nós.
Ölümümden alacakları zevkten mahrum ettim en azından beni canlı görmelerini sağlayayım.
Tendo-lhes roubado a minha morte, tenho de deixar que me vejam vivo.
Eminim şu anda Sam Amca'ya nanik yapıp zevkten dört köşe oluyordur.
Aposto que ele se está a rir do Tio Sam e a gozar o prato.
Ama sizinle, iş her zaman zevkten önce gelir, bütün çamaşırlarını yıka, tertemiz yıkan, bütün tamiratları yap, ve sonra, ancak o zaman oturup güzel bir kitapla saatlerini geçir...
Mas com você, negócio antes do prazer todo o tempo. Lave toda sua roupa pessoal, faça isto palmo a palmo... saia tudo bem feito, e então, só então... sente-se por uma hora agradável com um bom livro.
Kendimi bu zevkten alıkoymam.
Eu nunca nego esse prazer aos meus súbditos.
Özgürlüğü hayatın üzerinde tutmalısın. Erdem için zevkten ödün ver.
Deves estimar a liberdade acima do amor à vida, e a virtude acima do prazer.
Zevkten dört köşe olacaksın!
Vai dar mais saltos que um guri com sapatos novos!
Bu çok küstahça ve zevkten yoksun bir laf!
Esse comentário foi insubordinado e de mau gosto!
Bu zevkten yoksun bırakılmaya daha ne kadar dayanacağım?
Por quanto tempo terei de suportar tua abstinência do prazer?
Zevkten önce iş.
Primeiro está o trabalho.
" Ve nihayet dans sona erer Bizim uzman zevkten dört köşe, muzaffer
" E quando a última dança acabou Brilhava como se soubesse que ganhara
Ama, her zaman dediğim gibi iş zevkten önce gelir.
Mas como eu digo, negócios antes do prazer.
Bazen acı, bir adamı zevkten daha fazla tahrik eder.
Às vezes, a dor pode motivar mais um homem do que o prazer.
Doruk noktasına ulaştığımızda, öleceksin... zevkten.
Quando chegarmos ao crescendo, morrerás de prazer.
Zevkten ölmediğine pişman olacaksın.
Vais desejar ter morrido de prazer.
- Memelerim zevkten patlıyor.
- Os meus mamilos explodem de prazer.
- Göğüs uçlarım zevkten patlayacaklar!
- Está bem, então! - "Oh, os meus mamilos explodem de prazer!"
Bunlar sen orada yokolup gidersen zevkten geberecekler.
Estes últimos ficariam felizes se desaparecesses sem deixar rastro.
Zevkten nefes alamıyordum..
Eu perdia o fôlego de tanta alegria.
Seni parçalamalarını görmeyi çok isterdim ama o zaman ben o zevkten mahrum kalırım.
Até que gostaria de os ver a cortar-te mas isso iria privar-me.
"O" bir yabancının kollarında aldığı yasadışı zevkten ötürü kendini kirlenmiş ve suçlu hissetti.
O sentiu-se profanada e culpada pelo prazer que teve nos braços de um estranho.
Son kez gözlerini kapayışının verdiği zevkten daha ince bir zevki o güne dek hiç tatmamıştım.
Nunca conheci um prazer mais subtil do que no dia em que ela fechou os olhos pela última vez..
Sizi bu zevkten mahrum etmeyeceğim.
Não os quero privar desse prazer.
Diyorlar ki, oranın erkekleri o kadar vahşiymiş ki kadınlar zevkten mest olmuş halde yaşıyorlarmış sürekli.
Dizem que os homens de lá são tão selvagens que as mulheres vivem num permanente estado de êxtase.
Okuyucuları zevkten dört köşe olacak!
Que regalo para os seus leitores!
Acaba bana bu zevkten... bir parçacık da olsa bahşedebilir misin?
O suficiente para me conceder uma lembrança dessa alegria?
Umarım zevkten ölmemiştir.
Espero que o choque não a tenha matado.
Kendinizi o zevkten mahrum ediyorsunuz!
Mas privam-se de prazer.
İş, zevkten önce gelir.
Negócios antes do prazer, meu bem.
Yıllardır yaşadığından daha büyük bir zevkten söz ediyorsak 1200 dolarlık aptal bir setten fazlasını getirmelisin.
Estamos a falar de ter prazer como não tens há anos, e ralas-te com a porcaria duma aparelhagem de 1.200 dólares!
Seni zevkten deli edeceğimi.
Que eu te excito.
Zevkten ölecek.
Ela vai cair morta.
Benim karım beni terketse zevkten sarhoş olurdum bea.
Se a minha mulher me deixasse, embebedava-me de alegria.
Tabii ki, birkaç dakikalık zevkten önce alınacak kesin tedbirler olduğunu biliyorsunuzdur.
Tu sabes, claro... que tem de ser tomadas certas precauções... antes de alguns momentos de prazer tenhas gostado.
İkimiz de vahşiler gibiydik. Zevkten bağırıyordu.
Fizemos sexo violentamente, como dois selvagens.
Umarım zevkten sana düşen payı almıştırsın.
Espero que tenhas tido a tua parte do prazer.
Üç buçuk. Zevkten uçuyorum.
Estou felicíssimo.
Kendimi bu zevkten nasıl mahrum bırakabilirim?
Como poderia negar a mim próprio esse prazer?
Kendini bu zevkten mahrum etme.
Não te prives do teu prazer.
Onu bu zevkten mahrum etmeni anlayışla karşılayacaktır.
Ele compreenderá se o privar desse prazer.
Biraz daha genç olsam tükürdüğünü yalattırır, seni zevkten gebertirdim.
Se fosse mais nova, fazia-te engolir as palavras e dobrar os dedos dos pés.
Her öpüşme birleşmeye, her birleşme en yabanî zinaya dönüştü. Zevkten sarhoş olup birbirlerinin kollarında uyuyana değin bu aşırı tutkulu birleşmeleri devam etti. "Son."
Assim, os abraços sucederam aos abraços, beijando, acariciando e copulando... até adormecerem... num último abraço, bêbados de prazer.
Bana ilginç gelen, bu savaşı seyretmekten aldığınız zevkin... eskiden kazanmaktan aldığınız zevkten fazla olması.
Pelo que vejo, gozais muito mais contemplando-a... do que antigamente, vencendo-a.
Haydi ama Mazzuolo, bizi sadece sanatın verebileceği bu zevkten mahrum bırakma!
Antonio, não me faça enredar! Adiante, querido amigo!
Bu, bizim kovboyu zevkten zıplatacak bir şey!
Isto não vai deixar o Cowboy nada contente.
Zevkten takla atmazsam kusuruma bakma.
Bem, perdoa-me se eu não der pulos de felicidade ;