Zorlaşan tradutor Português
34 parallel translation
Kuzey Denizi Birliğinden bir denizaltının komutanı gibi hissettim kendimi, zorlaşan savaş altında çelik gövdesi delinmiş ve su sızdıran
Senti-me como um Comandante de um submarino na frota do mar do Norte... em cuja pele endurecida pelas batalhas nascera uma fuga.
New York Times gibi her hafta zorlaşan bulmacalar yayınlayabiliriz.
E podíamos fazer como o New York Times... em que, com o passar dos dias, o grau de dificuldade do puzzle aumenta.
Gittikçe daha uzaklara, el değmemiş topraklara, sömürmesi zorlaşan bölgelere uzanıyoruz.
Procuramos cada vez mais longe, em territórios anteriormente intocados, e em regiões cada vez mais difíceis de explorar.
Yani gittikçe zorlaşan bir sınav gibi mi?
Está a falar de um série de pistas de dificuldade crescente para o meu intelecto?
Bayanlar ve baylar, bu günlerde tempolu, telaşlı ve daha da zorlaşan bir toplumda yaşar olduk.
Cavalheiros, vivemos em uma sociedade que se torna mais exigente, rápida e agitada dia após dia.
Shaq'la beraber aşağıda hala gömülü olup ihtiyaçları olan parçalar yüzünden zorlaşan Projektörün kontrollerini belirlemeye çalışıyor.
Está lá em baixo com o Shaq, a tentar aceder aos controles do Beamer, é difícil, porque há partes que estão soterradas.
Dengesiz ithal programınızla birlikte daha da zorlaşan bri görev.
Uma tarefa dificultada pelas vossas importações erráticas.
Onun gibiler, biraz zorlasan bildiği her şeyi öter.
É daquele tipo de homens que conta tudo, se for bem trabalhado.
Zorlasan bile hiç gelmiyor, aslında.
Na verdade nenhum.
Aslında, zorlasanız da Wraithler yüzünden kayıp yaşamamış Athosyalı bulamazsınız.
Será difícil encontrar um atosiano que não tenha perdido alguém às mãos dos wraith.
Tuhafınsa çok zorlasan bir tane.
O bizarro, dificilmente tem alguma.
Seni severim, Jimmy, sabrımı zorlasan da.
Sabes que gosto de ti, Jimmy, apesar de testares a minha paciência.
Beni ne kadar zorlasanız da, çıkamam, ya da benim tek başıma neler yapacağımı görmeden burdan ayrılmam.
Não vou desistir, por muito que exija de mim... ou que faça de mim um exemplo do que não se deve fazer.
Kendini zorlasan da, senin için orada veya burada güzel bir şeyler kaldığına inanmıyorsun.
E, por por mais que tentes, não consegues convencer-te de que há alguma coisa boa la fora para ti.
Hayal gücünüzü biraz daha zorlasanıza, Bay Lefroy!
Mostre um pouco de imaginação, Mr Lefroy.
Kimse bu konuda benden daha kötü hissedemez ama beni biraz daha zorlasan birden kalkıp yürüyeceğimi ve ameliyatı yapabileceğimi düşünüyorsun ama yanılıyorsun.
Ninguém o lamenta mais do que eu. Se achas que me podes obrigar a ficar bom para poder saltar e voltar para a sala de operações, estás enganado.
Biraz kendini zorlasan bu şehirdeki herkes arasında bir bağlantı kuracağına bahse girerim.
Sabes, aposto que se investigares bem a fundo, acabas por encontrar uma ligação entre toda a gente nesta cidade.
Zorlasan da yaptıramazsın zaten.
Nem que tentasses, conseguias obrigar-me a fazer algo.
New York Times gibi her hafta zorlasan bulmacalar yayinlayabiliriz.
E podíamos fazer como o New York Times... em que, com o passar dos dias, o grau de dificuldade do puzzle aumenta.
Denemek için ne kadar zorlasan da asla eskisi gibi hissedemeyeceksindir.
E por muito que te esforces, nunca voltarás a sentir o mesmo.
Ne kadar zorlasan da bir anlamı yok.
Independentemente de como te esforces.
Mike, bilmem ki zorlasan 10 dakika belki.
Mike, não sei. 10 minutos.
Zorlasan kırk hasta belki?
40 doentes de uma vez?
Keşke beni zorlasan.
Começo a querer que tente obrigar-me...
Kız bildiğin 9 numara, sen zorlasan 6 edersin.
Ela é um 9 forte, tu és um 6 fraco.
Yüzde yüz haklısın ama ne bileyim bugün için, sadece bugün çılgınlıkta sınırları zorlasan?
Tens toda a razão. Mas hoje, só hoje, dá-me toda a loucura que tens.
Bu mutfakta yaşayan bir canlıya, siz onu zorlasanız bile zarar vermeyecek tek kişi o.
É o único na cozinha que não pode ferir um ser vivo, mesmo que fosse obrigado. Que merda está a insinuar?
Zorlasan biraz diyorum.
Esforça-te mais, mais a sério.
- Tamam ama oraya değil. Zorlasan da...
- Não podes obrigar...
Evet ama birazcık zorlasanız iyi olacak.
Talvez queira começar.
- Zorlasan bile yemeğe elimi sürmem.
Não, Veer.
Benden zorlasan ikinci sınıf olur ve senin sınıfın bile yok!
Eu sou Nível 2 no máximo, e tu não tens nem um Nível.
Biraz daha zorlasan canlı yayında vurur geçerdin.
Se tivesses insistido mais, engatava-la ali.
Sendeki yapıyla ve genetiğinle bedenini sağlam zorlasan laga luga yapmadan tam manasıyla egzersiz yapsan yani şimdi canavar gibi olurdun lan.
Porque com o teu porte e genética, se realmente fortalecesses o teu corpo, estou a falar de treinar sério, sem enganos, serias um grande monstro.