Zorlaştırıyor tradutor Português
428 parallel translation
Başına bir şey gelmiş olmasından korkuyorum. Moskova'nın bunu sağlamaya devam etmesini zorlaştırıyor.
Está criando dificuldades para Moscou continuar nisso...
Para kazanmayı zorlaştırıyor.
Um ganha muito menos dinheiro.
Hangi tarafta olduğunu bilememek işi zorlaştırıyor.
E o fato de você não saber de que lado esta complica ainda mais.
Anchor ve tutuklanman hakkındaki şakalar her şeyi daha zorlaştırıyor.
Todos gozam com o Anchor, e prender-te só piorava as coisas.
Bu açıklamamı zorlaştırıyor. O biraz, yani tuhaftır.
O que torna mais difícil entender a sua excentricidade.
Hava koşulları işimizi zorlaştırıyor tabii.
Naquele garanhão branco, é como se fosse uma semana.
Ve bu, düşünmeyi zorlaştırıyor.
E assim torna-se difícil raciocinar...
- Bizi gözlerinde büyütmeleri işimizi zorlaştırıyor.
- Que foi agora? - O excesso deles sobre nós, só piora.
Bizimkiler işlerini epey zorlaştırıyor.
Os nossos não estão a facilitar.
Fırtına atmosferi iyonize ediyor, aramayı zorlaştırıyor.
A tempestade está a ionizar a atmosfera, é difícil ver através dela.
İki sebep var ki, seninle konuşmamı zorlaştırıyor.
São duas as razões que me obrigam a falar com você :
Bir yol bulmaya çalışıyorum ama hastalığın hızı işi zorlaştırıyor.
Procuro abordá-lo, mas o progresso da doença torna isso difícil.
İp parçası, tahta, ölü muhabbet kuşu, serçe, her şeyi alıyor ama bu veznedarın işini çok zorlaştırıyor.
Aceita pedaços de fio, madeira, periquitos mortos, qualquer coisa o que dificulta a tarefa do caixa.
Bir ailem, iki çocuğum var ve bu işleri biraz zorlaştırıyor.
Tenho família e dois filhos. E isso complica tudo.
Tobruk olayı, Malta'ya insani yardım sağlanmasını zorlaştırıyor.
A perda de Tobruk tornará a ajuda a Malta mais difícil.
Tartılarda hile yapmayı zorlaştırıyor.
Torna-se difícil enganar no peso.
Şehir yaşamı arkadaş edinmeyi zorlaştırıyor.
É difícil fazer amigos aqui na cidade.
Kutsal su kutsanmıştır. Bu da durumu kanıtlamamızı zorlaştırıyor.
A água benta é abençoada, isto contraria um caso de possessão.
İşimi zorlaştırıyor.
Dificulta as coisas para mim.
Böyle konuşman daha da zorlaştırıyor.
Falar disso só o torna ainda pior.
Neden okadar zorlaştırıyor?
Porque é que ele torna tudo tão difícil?
Bu, özellikle kapı komşusu olmayı zorlaştırıyor.
E torna difícil, especialmente sendo vizinhos.
Sadece zorlaştırıyor.
Mais difícil, apenas.
Bu daha da zorlaştırıyor.
E isso é difícil.
Sanırım seni kaybedecek ve bu, sana "hoşçakal" demesini zorlaştırıyor.
Ele vai sentir a tua falta. Por isso, é difícil para ele despedir-se.
İstemediğini biliyorum, Bundy. Bu yutmayı daha da zorlaştırıyor.
O teu banco perdeu um milhão de dólares!
Mantıksız insanlar hayatı öyle zorlaştırıyor ki.
As pessoas intransigentes tornam a vida tão difícil.
İlişkiyi yürütmeyi zorlaştırıyor.
Torna-se um pouco difícil.
Bu çiftliğin elimizde kalmasını gerçekten zorlaştırıyor.
Assim é muito difícil manter a quinta.
- Topu görmeyi zorlaştırıyor.
. É mais difícil ver a bola.
Bu işleri zorlaştırıyor.
Há uma policia, complica as coisas.
Yöntemin, onu yakalamayı daha da zorlaştırıyor.
- A tua táctica está a endurecê-lo. Ele já se pirou, sabias?
Bulunmalarını çok zorlaştırıyor.
Dificulta imenso a localização.
Piyasa reformları tarımı zorlaştırıyor mu?
As reformas do mercado dificultam a agricultura?
Bırak kalsın. Sadece işleri zorlaştırıyor.
Ela assim só piora a situação!
Polis durumu zorlaştırıyor.
- Continuamos. - Os polícias estão a piorar tudo.
Nefes almasını zorlaştırıyor ama konuşmasını değil.
Deixa-o sem fôlego, mas não sem voz.
Uzun süre yoğun duyguların etrafında olmak karşı koymayı zorlaştırıyor.
Muitas emoções fortes e próximas são difíceis de bloquear.
Şimdi yüzüğü yüzük olmadan geri vermem gerekecek ve bu işleri daha da zorlaştırıyor.
Agora tenho de devolver o anel, sem o anel o que se torna difícil.
Dediğim gibi, renk körlüğü görüşümü çok zorlaştırıyor.
Como já lhe expliquei, a conjuntivite aguda que tive, toldou-me muito a vista.
Fakat bu onların Kardasya toplumuna tekrar uyum sağlamalarını daha da zorlaştırıyor.
Mas dificulta a sua reintegração na sociedade cardassiana.
Bu oraya tek parça olarak dönmemizi zorlaştırıyor, değil mi?
Isso torna difícil que regresse a salvo, não é?
Dax'ı devre dışı bırakarak O'Brien'ın işini daha da zorlaştırıyor.
Eliminar a Dax torna o trabalho do O'Brien bem mais difícil.
- İşleri hep zorlaştırıyor.
Ele tem de dificultar sempre as coisas.
Şöyle açıklayayım. Her şeyi hepimiz için daha da zorlaştırıyor.
Ou melhor dito, isto vai-nos criar problemas a todos.
Bir de bu iş, işleri daha da zorlaştırıyor, bilirsin?
Este trabalho... Não facilita as coisas, como sabes.
Kalkanları, herhangi bir değer elde edebilmemizi zorlaştırıyor.
O escudo deles está tornando difícil de termos leituras claras.
Araçlar özgürlük kabri Pennsylvania'ya doğru kükreyerek gelirken vatandaşlarımızın sokaklardan uzak durması dikkatlerden kaçmıyor. Bu da puan almayı oldukça zorlaştıracaktır. Bu yılki değişmelere rağmen.
- Enquanto os carros vão cruzando o território índio, é... recomendado aos cidadãos que se mantenham afastados das... ruas, coisa que dificultará a obtenção de pontos inclusive com... as mudanças efectuadas este ano.
Bu işlerimi zorlaştırıyor.
O que torna as coisas muito difíceis.
Hugo bazen her şeyi çok zorlaştırıyor.
Com o Hugo, às vezes é tão difícil.
Ama bazı şeyleri çok zorlaştırıyor.
Torna isto difícil.