Zorlaşır tradutor Português
165 parallel translation
Uçaksavarların işi zorlaşır.
Isso dificulta a vida aos artilheiros.
Eğer kendine kıyafet bulabilirse onu yakalamak zorlaşır.
Se conseguir trocar de roupa será difícil encontrá-lo.
Yoksa ölümün zorlaşır.
Só te custará mais a morrer.
Ne kadar çok gecikirsek saptırma imkanımız da o kadar zorlaşır.
Quanto mais adiarmos, menor a probabilidade de o desviarmos.
Geçen her gün, izini sürmek zorlaşır.
Cada dia que passa, mais difícil será de seguir.
Ne kadar çok zaman geçerse, o kadar zorlaşır.
Quanto mais tempo passar, mais difícil será.
Yoksa bu iş çok zorlaşır,
Se não apanharem, azar!
Palmiyeden daha çok petrol kuyusu olduğunu görmek zorlaşır ve neredeyse eski güzel günlere benzer.
É mais difícil de ver que há mais torres de exploração que palmeiras, e é quase como nos bons velhos tempos.
Bir memur, bölüm kurallarını çiğnemeyi, alışkanlık haline getirmişse iyi bir polis olarak işini yapması oldukça zorlaşır.
Quando um polícia começa a violar normas departamentais dificulta o trabalho dos bons polícias.
Eğer Catherine'i bir nesneden çok bir insan olarak görürse ona zarar vermesi zorlaşır.
Se vir a Catherine como pessoa e não como um objecto, é-lhe mais difícil feri-la.
Bilirsin, kafana dayalı bir silah varsa bu tür işleri yapmak zorlaşır.
Com uma arma na cabeça fica mais difícil fazer esse tipo de trabalho. - O quê?
Beynin ne kadar az oksijen alırsa, mantıklı düşünmek o kadar zorlaşır.
Quanto menos oxigénio o cérebro receber, mais difícil é pensar claramente.
Şu anda tutuklusun. Eğer sorularıma... cevap vermezsen işin zorlaşır.
Agora, se não responder ás minhas perguntas, as coisas vão piorar.
- Biliyorum. - Ama sonra zorlaşır.
- Depois, torna-se mais difícil.
Daha fazla zaman geçtikçe, iz sürmek zorlaşır. Bunu biliyorsun.
Quanto mais tempo passa, mais se apaga o rasto, bem o sabes.
Orada kalırlarsa, işimiz zorlaşır. Hele Fransızlarla Amerikalılar hazır durdurulmuşken, bu işi bitirmeliyiz.
Se eles ficarem, poderemos cercá-los... agora que os franceses e seus amigos americanos... foram detidos.
Yakında zorlaşır inşallah.
Espero que as próximas sejam mais complicadas.
Eğer avlanıyorsa, bölgede daha uzun zaman bulunmalıdır ve.. ... gitmeye ikna etmek daha zorlaşır.
Se for uma assombração, quanto mais tempo o espectro tiver cá... mais dificil será convencê-lo a partir.
Ne kadar uzun süre geçerse bulunması o kadar zorlaşır.
quanto mais tempo esteja perdida, será mais difícil.
Ama merkez gezegenlerden uzaklaştıkça, hayat zorlaşır bu da bir parçası.
Quanto mais longe dos planetas centrais, mais difíceis são. Isto faz parte.
Yaşlandıkça daha da zorlaşır.
Só fica isso.
İşleri ne kadar bırakırsak o kuleleri geri almamız o kadar zorlaşır.
Quanto mais esperarmos, mais difícil será manter aquelas torres.
Bana saygısızlık etmeye devam edersen, burada işler senin için zorlaşır.
Se continuas a desrespeitar-me, as coisas aqui vão ficar difíceis
Sorun şu ki, Eğer yeterince dikkatli bakarsan iki tarafın birbirinden ayrı olduğunu söylemek, Zorlaşır.
O problema é que se ficas a olhar para ele tempo de mais... pode tornar-se difícil separar os dois lados.
Yerini belirlemek için ne kadar uğraşırsan, hızını belirlemen o kadar zorlaşır, ya da tam tersi.
Quanto maior a precisao da sua posiçao, maior e a incerteza sobre a sua velocidade e vice-versa.
- O zaman durumum zorlaşır.
Isso coloca-me numa posição delicada, não é?
Kızıl Bayrak ilerledikçe görevler daha da zorlaşır.
As missões são cada vez mais desafiantes à medida que a Red Flag avança.
Parçaları ayırdığımızda daha da zorlaşır ve aynılarına sahip bir arkadaş bize yardımcı olur.
Quando desmontar-mos pode ser duro e é bom ter um amigo que esteja no mesmo.
- Eğer sağlıklı yiyecekler yoksa - Beslenme bilgisi de yoksa, yemek yemek zorlaşır.
Portanto, se não existirem comidas saudáveis disponíveis nos restaurantes, e não houver boa informação nutricional, faz com que seja difícil comer fora.
Böcekçiller'e gelince, onlar büyüdükçe isimleri de büyür yani telaffuz etmesi biraz zorlaşır.
Quanto aos insetoides, os nomes deles crescem com a idade. Tornam-se difíceis de dizer.
Eğer içine girebilirsek, belki bizi takip etmeleri zorlaşır.
Se entrarmos nela, será mais difícil para eles localizarem-nos.
Bu kadar çok çocuk olunca, herkesi mutlu etmek zorlaşır.
Com tantos, é difícil agradar a todos.
Sence insanlar iyi veya kötü müdür? Yoksa sence hayat, iyi insanlar kötü şeyler yapmak zorunda kalınca zorlaşır mı?
Achas que há pessoas boas e pessoas más, ou achas que a vida se torna difícil, às vezes, e as boas pessoas têm de fazer coisas más?
Eminim her gece yapacağım dersin, sonra gittikçe zorlaşır...
E tenho a certeza que todas as noite tu pensas que vais fazê-lo... mas cada vez fica mais difícil.
Her seferinde daha da zorlaşır.
Custa cada vez mais.
Ne kadar çok kişi olursa kontrol etmeleri o kadar zorlaşır.
Quantas mais tentativas, menores as hipóteses para nós. Directamente para a solitária!
Bu bir kadın için özellikle çok çetin bir durumdur, hele yaşlandıkça ve zaman geçtikçe, hala bir şey olmamışsa gittikçe daha da zorlaşır.
É um meio particularmente cruel para as mulheres e, à medida que envelhecemos, que o tempo vai passando, se nada acontece, torna-se cada vez mais difícil.
Ve duygusal davrandığımız zaman, bazen mantıklı düşünmek ve tüm gerçekleri göz önünde tutmak zorlaşır.
E, quando nos sentimos assim, por vezes, é difícil manter o equilíbrio e ponderar todos os factos.
# Derken aniden, nefes almak zorlaşır #
E de repente Falta-te o ar
Pes etme. Her şey zorlaştığında bile. Ki her zaman işler zorlaşır.
Não desistam, mesmo quando as coisas se complicam, e acabam por se complicar sempre.
Onları insan olarak görürsem bir şey yapmam zorlaşır değil mi?
Vê-los como pessoas bai dificultar qualquer acção da minha parte.
Ölü ağırlık. Tabi alev alırsa,... işler biraz zorlaşır.
Se estiver a arder, claro, isso complica ainda mais as coisas.
Bilirsin, kafana dayalı bir silah varsa bu tür işleri yapmak zorlaşır.
Com uma arma apontada à cabeça é mais difícil fazer este trabalho.
Bilirsin, yaşlandıkça, işemeye başlamak zorlaşır.
Sabias que leva mais tempo a mijar quando se fica mais velho?
Çorba yapmak için sebze lazımdır... ama sebze bulmak gittikçe zorlaşıyor.
São precisos vegetais na sopa mas os vegetais são cada vez mais difíceis de encontrar.
Ne kadar baskı altındaysan o kadar zorlaşır.
Quanto maior é a tensão mais difícil se torna.
Yani G-Ö-T'den sonra işler zorlaşıyor.
Depois de R-A-B-O, tornou-se um desafio.
Dinle seni ne kadar zorlarsa zorlasın, çözülmeyeceğine söz vermelisin. Çünkü henüz hamile olduğumu ona söylemeye hazır değilim.
Ouve, não importa o quanto ele te pressione, tens de me prometer que não vais quebrar porque ainda não estou pronta para lhe contar sobre a gravidez.
- Hayır, efendim. Giderek zorlaşıyor.
- Não, minha senhora, fica mais difícil.
Ama insanlar söylediğin şeylerin anlamını saptırınca durum ne kadar zorlaşıyor görüyorsun.
Como podes ver, é duro quando as pessoas tiram fora do contexto o tu que dizes. Não.
Diyaframıma bu kadar bastırınca nefes almak biraz zorlaşıyor. Doğru.
É um pouco difícil respirar contigo em cima do meu diafragma.