Zorluğu tradutor Português
305 parallel translation
Yeni fotoğraflar çekmek için çıkacak olsak da,.. ... bu fotoğraf, görevin zorluğu hakkında size bir fikir verebilir.
Ainda que vamos lá tirar novas fotografias, esta dar-vos-á uma ideia de como esta missão será dura.
Gördüklerine inanmanın bir zorluğu yok ki.
Não há truque em acreditar no que vê.
Emrimin içeriğini anlama zorluğu mu çekiyorsun, Yüzbaşı? Hayır efendim.
Capitão, tem dúvidas quanto à minha ordem?
- Zorluğu kabul ediyorum.
Aceito o desafio.
Yaşadığınız zorluğu fark ettim General Bogan.
Apercebi - me do seu problema, General Bogan.
Yani, eşinin ailesi çok mu korkunç ki onları düğüne çağırma cesaretin yoktu? Klasik özür, sağlık sorunu veya seyahat zorluğu falandır, biliyorsun.
Quando os parentes são tão horríveis que nem podem ir ao casamento, a desculpa do costume é falta de saúde ou a distância.
Bence siz zorluğu aşacaksınız.
Acho que vão resolver o seu problema.
Ameliyat sonrası solunum zorluğu belirtisi?
Respira normalmente?
Ola ki bu zorluğu ölüm bitirsin.
Assim seja, que te libertaste dele através da morte.
Öte yandan o günkü saldırıya katılanların maneviyatı oldukça yüksekti. Dolayısıyla onları göndermenin bir zorluğu yoktu.
Por outro lado, aqueles que eram escolhidos para o ataque estavam muito entusiasmados, por isso não era difícil enviá-los.
Falaise çemberini hızlıca kapatabilmek pratikte birçok zorluğu beraberinde getiriyordu.
Havia muitas dificuldades práticas neste fecho rápido da Falha de Falaise.
Zorluğu, yine de seni durdurmadı, değil mi?
Mas isso não te impediu, pois não?
Yolun zorluğu önemli değil, ya da gecenin soğuğu sadece seninle dolaşıp durmak istiyorum.
Não importa o quão dura seja a estrada, ou como a noite possa ser fria Quero apenas vaguear contigo.
Bazı engeller olduğunu söylemek abes kaçmaz, mesela,... genetik kodun kökeninin zorluğu diyelim.
É concebível que possa haver impedimentos, tais como, dificuldade na origem do código genético, por exemplo.
Ahlaklı olmanın zorluğu budur.
É esse o problema de assumir uma posição moral.
Tek zorluğu ise, hayli pahalıya patlaması.
O único contra é que é muito caro.
Oh, Nan, doğada zorluğu sevmiyorsun, değil mi?
Nan, você não adora a vida selvagem?
"Doğanın zorluğu mu," George?
"Vida selvagem", George?
Benimkilerin böyle bir zorluğu yok.
As minhas não sentem essa dificuldade.
Binaya giriş zorluğu olmayan bir tetikçi ve bir gözcüden oluşan B ekibi... Dal-Tex binasının alt katlarından birine girdi.
O 2º grupo, de um atirador e um vigia com acesso ao prédio, instala-se num andar baixo do Edifício Dal-Tex.
Cesur ve yeni bir dünya kurulacaksa bu uğurda en büyük zorluğu bizim neslimiz çekecek.
Ao construir um novo mundo a nossa geração terá de passar por muitas dificuldades.
Zorluğu, bilmez misiniz?
Violentamente quem diria?
Yarışın biraz zorluğu çıkaracaktır tabii...
É certo que a corrida é uma complicação.
Solunum zorluğu var ama bu konuda fazla endişelenmiyoruz.
Ele está aspirado, mas não estamos preocupados com isso.
- Solunum zorluğu mu?
- Aspirado? O que é isso?
Faydalı insanlar zorluğu hissetmeye başlıyorlar.
Afecta já gente útil.
İkimiz de aynı zorluğu yaşıyorduk.
Estávamos naquilo juntos.
Aşkın ıstırabı. Bağlanmanın zorluğu.
Da agonia do amor, numa relação.
Ve polis baskısı, çoğu zaman sallamazlar çünkü başından sonuna kadar zaten biraz zorluğu vardır.
O Corky tem esses trabalhos. Hei, deixa-me dizer-te uma coisa, Fresh.
Binbaşı, durumun umutsuz olduğunu en son söyleyecek kişi benim. Ancak DS9'un bilinen yapısal limitleri, mevcut enerji kaynağımız, ağır silahlı mobil kuvvete karşı sabit bir hedefi savunma zorluğu düşünülecek olursa, iki saat bence iyimser bir süre.
Major, sou o último a perder a esperança mas dadas as limitações estruturais da DS9, a nossa energia disponível e a dificuldade de defender um alvo parado contra uma força móvel bem armada, eu diria que duas horas é otimista.
Böyle bir yorgan yapmanın zorluğu bütün parçaların farklı ellerden çıkmasıdır.
O difícil em uma colcha de retalhos assim... é que cada um foi feito por alguém diferente.
Pek çok İngiliz'in aynı zorluğu yaşadığını duymuştum.
Ouvi dizer que muitos ingleses têm a mesma dificuldade.
Molly'nin Meyhanesi'nde nefes zorluğu çekmiş.
O paciente sofreu de falta de ar, no Salão da Molly.
Gurur her zorluğu alt eder
Aguenta o orgulho um milhar de provas.
Her zorluğu aşarım.
Eu consigo sair-me bem até ao fim. Venha.
Her zorluğu aşabilecek birinin.
Vá lá Que semi-profissional fosse
İşin zorluğu seni cezbediyor.
O desafio excita-te.
Ateşböcekleri, mağarada yumurtadan çıkan böcekleri tuzağa düşürerek mağarada yaşayan canlıların karşılaştığı en büyük zorluğu aşmış. Düzenli ve güvenilir bir besin kaynağı bulmayı.
Ao apanharem os insectos que crescem nesta caverna, estes pirilampos resolveram o grande desafio que os moradores permanentes de cavernas enfrentam, encontrar uma fonte de alimentação regular e fiável.
Gerçek aşk her zorluğu yener.
Acho que o verdadeiro amor vence tudo.
Solunum zorluğu...
Dificuldades respiratórias...
Solunum zorluğu çektiği için tüp yutturuldu.
O Willie está intubado devido a paragem respiratória.
Çocuk bir aydır solunum zorluğu çekiyormuş.
A miúda tem estridor há um mês.
Solunum zorluğu çekiyor. Hızlı solunum, 28 soluyor.
Problemas respiratórios, taquipneico, ritmo respiratório 28.
Üstelik iletişim zorluğu çekenlerle hoşbeş değil ancak hoşdört ediliyor.
E para pessoas que têm dificuldade a comunicar, isso é uma grande conversa.
Miguel, sen ve ben, bir sürü zorluğu beraber atlattık.
Miguel, nós os dois já passámos por muito juntos.
Solunum zorluğu çekiyor.
Ele está em agonia respiratória.
İnsan olmanın zorluğu.
A parte tramada de andar na rua.
Bu hayatımın en büyük zorluğu oldu :
Este tem sido o mais difícil desafio de toda a minha vida ;
Ancak takıma inannıyorum ve bu zorluğu aşacağımızı biliyorum.
Mas acredito nesta equipa. Nós podemos recuperar disto.
Yarın geceye kadar deneyip, bu zorluğu geçmeye başarabiliriz.
Podemos tentar fazer isto até amanhã à noite.
Bu büyük bir sorumluluk ve zorluğu da beraberinde getirir. Bir çifti öldürmemiz emredilmişti.
Tínhamos ordens para matar um casal, um casal perigoso.