English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ Z ] / Zorundayız

Zorundayız tradutor Português

9,979 parallel translation
Bu yüzden Ubba dönünceye kadar barış yapmak zorundayız.
Assim, até Ubba voltar, temos de propor tréguas.
Bunu herkese duyurmak zorundayız " dedim.
Temos que expor isso ".
Ama bunu başlatan sensin, ve şimdi hepimiz bunun sonuçlarıyla yaşamak zorundayız.
Mas foste tu que quiseste isto. E agora temos todos de sofrer as consequências.
Pekâlâ birlikte çalışmak zorundayız. - İşte bu Quentin, bu.
Tens de te recompor, agora é que é.
Ama devam etmek zorundayız.
Mas temos de seguir em frente.
Tecrit kalkana kadar burada kalmak zorundayız.
Temos que ficar aqui até sairmos do confinamento.
- 14 : 01. Cihazı 16 : 00'ya kadar bulmak zorundayız.
Então, temos até as 16 : 00 para encontrar o dispositivo de entrega.
Bunu bırakmak zorundayız.
Temos que parar.
Düşünebilirsin ama aynı cephede kalmak zorundayız.
Podes pensar por ti mesmo, mas temos que continuar unidos.
Dodi'nin bomba yapma yetenekleri ve Dabbur Zann'ın sağladığı nükleer malzemeleri düşünürsek büyük çapta etkili bir kirli bomba yapabileceğini varsaymak zorundayız.
Com as habilidades do Dodi de fabricar bombas e os materiais nucleares fornecidos pelo Dabbur Zann, temos que assumir que ele é capaz de construir uma bomba radioactiva com danos consideráveis.
Millet, buradan gitmek zorundayız.
Pessoal, temos de desaparecer daqui.
Lily'nin futbol maçı var ve hepimiz oraya gitmek zorundayız. Bir bahane uydurmalıydın.
Temos de aceitar que a Lily tem um jogo de futebol e temos de ir lá todos.
Hem o salak oyuna gitmek zorundayız hem de gelecekte gerçek bir mazeretimiz olsa bile bize asla inanmayacaklar.
Temos de ir ao raio do jogo. E não vão acreditar em nenhuma das nossas desculpas futuramente, mesmo que sejam verdade.
Pekala, sanırım bunu öğrenmek zorundayız.
Parece que vamos ter de descobrir.
Babama ne olduğunu bulmak zorundayız.
Precisamos de descobrir o que é que aconteceu ao meu pai.
Kanalımı tekrar yayına sokmak zorundayız.
Precisamos de colocar a minha estação novamente "online".
İşte protokol bu yüzden var ve işte bu yüzde onu uygulamak zorundayız.
Por isso há um protocolo, e temos de segui-lo.
Eğer Şahingöz sistemini tüm ülkede kullanmak istiyorsak böyle detaylarla yüzleşmek zorundayız.
Haverá este tipo de escrutínio ao implementarmos o Olho de Falcão.
Henüz bir şey bulamadım ama bunu öğrenmek zorundayız.
Eu ainda não descobri nada, mas é isso que temos de descobrir.
Bazen insanlığı kurtarmak için aynı fikirde olmayan bir kaç adamı bir araya getirmek zorundayız değil mi?
Parece que às vezes, para salvar a humanidade, temos que suportar alguns homens desagradáveis. Não é?
Özellikle de Valentino'yu. Ama neticede, onlar benim rakiplerim. Ve biz de güçlü olmak zorundayız.
Principalmente no caso de Valentino, mas eles são meus adversários e nós também temos de ser fortes.
Dükkan sahiplerinin arasında hiç wesen olup olmadığını bulmak zorundayız.
Temos de saber se algum dos comerciantes é Wesen.
Emrimizdeki her şeyi denemek zorundayız.
Temos que tentar tudo à nossa disposição.
Bu ameliyatı yapmak zorundayız.
Que tal ligarmos para o Comité de Ética?
Cinayete şahit oldunuz, ya bırakın sizinle konuşalım, ya da sizi karakola götürmek zorundayız.
Testemunhou um assassinato, ou entramos para conversar, ou levamo-la para a esquadra.
Ama Francis'in hepimiz için bir gelecek gördüğünü hatırlamaya çalışmak zorundayız. Seninki naip olarak parlak ve güçlü.
Mas temos de tentar lembrar-nos que Francisco viu um futuro para nós, e o vosso era brilhante e poderoso, como regente.
.. ve Andras Halmi'yi bulmak için bu gemiyi bulmak zorundayız.
E, para encontrar o Andras Halmi, temos de encontrar essa'Arca'.
Onu aşmak zorundayız.
Só temos que a desligar.
- İşte bu yüzden kalmak zorundayız.
- É por isso que tenho que ficar.
Bu konuyu mu konuşmak zorundayız?
Temos de falar sobre isso?
Ancak, hiç bir suretle Bandar'ın nükleer silah istemediğinden geliştirmediğinden ya da elde etmediğinden emin olmak zorundayız.
No entanto, temos de garantir que sob nenhuma circunstância Bandar vai procurar, desenvolver, ou adquirir armas nucleares.
Maalesef ki Dr. Hodgins'ın ormandan dönmesini beklemek zorundayız.
Infelizmente temos de esperar pelo Dr. Hodgins voltar da mata.
Her şeyi anlatmak zorundayız.
Temos que contar-lhe tudo.
Niye zorundayız ki?
Porque temos de contar-lhe?
Adamı kurtaracaksak, bacağını bırakmak zorundayız.
Se quisermos salvá-lo, teremos que lhe remover a perna.
Bacağı kesmek zorundayız.
Vamos ter de o amputar.
Tepeden giremiyorsak yandan girmek zorundayız.
Se não podemos ir pelo topo, temos que entrar pelo lado. Está bem...
Gerçekten gitmek zorundayız efendim.
Tem que ir, senhor.
Eninde sonunda bu konuyu konuşmak zorundayız.
Vamos ter de falar sobre isto.
Dışarıdan dağıtmak zorundayız, ama karantinadaki bir binada nasıl yapacağız?
Temos de o distribuir de fora, mas como fazemos isso com o prédio em quarentena?
Tamı tamına aynı hızda ve saniyesi saniyesine aynı anda hareket etmek zorundayız yoksa üç kat aşağı düşeriz.
Temos de nos mover na mesma velocidade, ao mesmo tempo, ou caímos três andares.
Onu sakinleştirmek için bir şeyler yapmak zorundayız.
Temos de fazer alguma coisa para acalmá-lo.
Gitmek zorundayız.
Então... é melhor irmos andando.
Şelalenin içinden geçmek zorundayız ama.
Mas, temos que atravessar as quedas d'água.
Yapmak zorundayız sonuçta.
Temos que conseguir, certo?
Bu yalnız ormanlarda gezinmek zorundayım
Tenho de vaguear Por esta floresta solitária
Ajan Miller silahınızı teslim etmenizi istemek zorundayım.
Agente Miller, vou ter de pedir-lhe para entregar a sua arma.
Hızlı olmak zorundayız.
Precisamos de andar rápido.
Sormak zorundayız.
Temos de perguntar.
Takım arkadaşlarınızın listesini almak zorundayım.
Vou precisar da lista dos companheiros de equipa.
O maymunu bulmak zorundayız.
Temos de encontrar aquele macaco.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]