Zıp tradutor Português
20,881 parallel translation
Seni bırakırsak, iki gün sonra içeri sızıp hepimizi uykumuzda öldürürsün.
- Se o fizermos, voltas daqui a dois dias e matas-nos a todos no sono.
Belki hayatına sızıp ölmesini beklemiştir.
Então talvez se tenha insinuado na vida dela e esperou que ela morresse.
Diyorum ki yalnızca mühendislik yapıp kod yazıp platformu kendi başımıza kurmayacağız. Aynı zamanda Jack'in ve sansarlarının kutu üzerinde çalıştığımızı düşünmesini sağlamalıyız.
Mas não só vamos ter de escrever o código e criar uma plataforma como temos de fazê-los acreditar que estamos a trabalhar na caixa.
Kıçınızı kaldırıp içeri girin!
Vem para aqui!
Mohamad'ı suçlayıp... kurtulamayız.
Não podemos... culpar assim o Mohamad.
Kim yaptı diye yakınıp durmamızı, kavga etmemizi istiyorlar. Fark etmez! Artık bizim problemimiz değil.
Querem que discutamos, querem que nos acusemos sobre quem fez o quê a quem.
Bir arada kalacağız, tahkim edeceğimiz bir yer bulacağız çabalayıp bu işi sürdüreceğiz.
Ficamos unidos, procuramos um lugar que possamos fortificar, proteger-nos, e superamos esta coisa.
Burada mı kalıp birkaç günlüğüne güvende olacağız?
- Vamos.
- İsimleri Kızıl Tugay. Kanı toplayıp aracı sürüyorlar.
Recolhem o sangue, guiam os camiões.
Zamanımız yok. Amelia'nın kayıp çocuklar hakkında bilgisi olabilir ve bu bilgiye ailesi sayesinde ulaşabilir.
A Amelia pode ter informação sobre as crianças desaparecidas e os pais dela podem ajudar.
Megan'la liseden beri neredeyse hiç konuşmamıştım ve bir anda ansızın beni arayıp hemen gelmem gerektiğini söyledi.
Mal falava com a Megan desde o liceu, e, do nada, ela liga-me e diz que tenho de lá ir imediatamente.
Onu yansımasından sıyırıp ete kemiğe büründürmek zorundayız.
Temos de o tirar do reflexo e torná-lo de carne e osso.
Parçalanmakta olan son proton titreşmeyi bırakıp evren, ısıl dengeye ulaştığında da orada olacağız.
Quando o último protão se apagar, parar de vibrar e mergulhar o mundo na morte térmica, também estaremos lá.
Aynı döngüyü Hendricks'ten aldığımız bit seviyesindeki kodlayıcının başına yığınlayıp önceden kullanmaya çalıştığımız rutine bağlarsak...
- Cabrão. Se colocarmos esse "loop" no codificador do Hendricks e depois o prendermos à rotina que tentámos usar.
Peki ya şirketinizin bütün verilerini demir parmaklıklar ardına saklayıp dünyadan tamamen izole etme şansınız olsaydı?
E se existisse uma forma de pegar nos dados da sua empresa e protegê-los do mundo inteiro?
Algoritmamı öylece alıp bir kutuya koyup Erkek Karınca'ya koyamayız. - Olmaz.
Não podemos enterrar o meu algoritmo numa caixa em Maleant.
Otursana. Algoritmamızın yarısını çaldınız. Beni burada işe alıp geri kalanı için ödeme yapabileceğinizi mi sandınız?
Roubaste metade do algoritmo e queres pagar pelo resto?
Ortadan dışarıya zımbırtısının kayıp parçası için başkasına ödeme çoktan yaptık.
Já nos venderam o que faltava.
Barker'dan yakınmaya devam etmeliyiz. Kutuyla ilgili dırdırlanıp duracağız.
Temos de continuar a queixar-nos do Barker e da caixa.
- Kızının kayıp olduğunu söylüyor.
E agora a mãe da Amber ligou-me a dizer que a filha dela desapareceu.
Şu anda silahları kuşanıp tekrar toplanmamız lazım.
Agora temos de nos preparar, carregar e reagrupar.
Bizi buraya kapatıp, hayvanlar gibi davranıp birbirimizin gırtlağını sıkmamızı izleyecek.
Fecha-nos numa jaula, torna-nos animais e vê-nos a devorarmo-nos uns aos outros.
Anlaşmanın temel minimum gerekliliklerini yerine getiren kodu yazdığımız an kutu işinden çıkıp platform işine gireceğiz.
Assim que escrevermos código que satisfaça os requisitos mínimos, saímos da caixa e voltamos à plataforma.
Çünkü bunu alıp veri merkezinin bodrumundaki bir deliğe sokacağız. İsmi John olan at kuyruklu üzgün bir adamdan başka kimse onu görmeyecek.
Vamos enfiá-lo num buraco num centro de dados, onde ninguém o verá, exceto um homem triste de rabo de cavalo, John.
Nucleus'la sıçıp batırmalarına rağmen Hooli bizim platformu kuracak, biz kuramayacak mıyız?
Depois da merda com o Nucleus, vão construir a plataforma e nós não?
Belki kayıp, çantanın yanına düşmüştür. Sattığımız tüm hard diskler oradaydı.
E não podia ter escorregado cá para fora e ter ficado ao pé da tua pasta, ao pé dos outros discos?
- Kaldırıp kaydıracağız içeri.
Vamos levantá-lo, e levá-lo até lá.
Hayaletleri ordunuz gibi kullanıp nasıl girip çıktığınızı biliyorum.
Sei como entram, como saem, usando as sombras como exército.
Toparlayabildiğimiz her şeyi alıp herkesi bir araya toplamalı ve yola koyulmalıyız.
Levamos tudo o que pudermos, reunimos todos e começamos a andar.
Benim de bir fikrim var. Platformu askıya alıp geriye kalan parayı da alıp saatlerce açıklamamız gerekmeyen bir şeye geçeriz.
Ou há outra ideia, pomos a plataforma em espera, pegamos no dinheiro que resta e investimo-lo em algo que não requeira horas de explicação.
Dişimizi sıkıp neler olacağına bakmamız lazım.
Temos de ficar para ver o que acontece.
Tabii yakıtsız kalıp, yere doğru dimdik inmemiz ve geriye etle dışkıdan oluşan bir krater bırakmamız kaçınılmaz. - Ama aynı zamanda göklerde uçuyoruz.
Claro que vamos acabar por ficar sem combustível e despenhar-nos, deixando uma cratera de carne desfeita e excrementos, mas, por agora, estamos a voar alto!
Müfrezem bir kaya oluşumunda sıkışıp kalmış durumda kamyondan 50 metre uzaktayız.
O meu grupo está preso numa formação rochosa a 45 metros do nosso camião.
Adım Ralph. Biraz zaman kazanmak isterseniz saat camlarınızı kırıp kendinizden uzağa fırlatmalısınız.
Sou o Ralph, se quiser ganhar tempo, quebrem os vidros dos relógios e atiram-nos para longe.
Fakat sizi temin ederim tek bulacağınız büyümek ve birinci dünyanın bir parçası olmak için yanıp tutuşan bir ulus olacak.
Mas asseguro-vos, tudo o que vão encontrar é uma nação louca para crescer e tornar-se de primeiro mundo.
Şimdilik eşyalarımızı odamıza bırakıp işe koyulmak yeterli.
Gostávamos de deixar as coisas no quarto e começar o trabalho.
Ben bir araca düz kontak yapıp eşyalarımızı getireyim.
Vou ligar o motor do carro e apanhar o nosso material.
O saati alıp oradan sıvışmak zorundasınız çünkü benim yarım kadar şehveti varsa saatlerce ortadan yok olur. Oyalayın.
Enrolem-no.
İnsanları kara listeye alıp kıçına tekmeyi basanlarız.
Somos as pessoas que vieram dar uma tareia e pegar em nomes.
Kızı temizleyecekler, sıfırlayıp Sweetwater'a geri koyacaklar.
Vão limpá-la, reiniciá-la e voltar a colocá-la em Sweetwater.
Asla kaçıp gidemedin ama son bir tur için yine buradayız işte.
Nunca chegaste a fugir. Mas aqui estamos nós outra vez... para um último assalto.
Ve eminim birçok çift için bu sarılıp ağlamak falandır ama Janet sert bir kız.
Para a maioria dos casais deve implicar abraços e choro, mas a Janet era agressiva.
Kızımla yalnız kalıp, dua etmek istedi.
Pediu para ficar a sós e rezou com ela.
Sizi tutuklayıp aracınızı da çektirmem gerek.
Vou ter de a prender e apreender o veículo.
Pısırık mısınız, nesiniz?
São alguns maricas?
Ve bütün bunlar için, asla kılımızı kıpırdatmıyoruz.
E não damos um único passo.
Denver'da alkol alıp çevreyi rahatsız etme suçu.
Embriaguez e desordem em Denver.
Onlardaki kayıp insanlar, bizim kayıp uzaylılarımız olabilir.
Ver se algumas das suas pessoas desaparecidas são os nossos alien desaparecidos.
Size koruma ayarlayıp Teğmen Doshi'yle Azaria'da buluşmanızı sağlayacağım.
Vou arranjar-vos uma escolta e pedir ao Tenente Doshi encontrar-se consigo no local em Azaria.
Sen burada kalıp kim savunmasız onu bulmalısın.
Tu ficas aqui para descobrir quem neste sitio é vulnerável.
Adsız Alkolikler sponsorumu arayıp seninle yatıp yatamayacağımı sormam gerekiyor.
Vou ligar à minha orientadora dos AA para perguntar se devo dormir contigo.