Çalın tradutor Português
78,538 parallel translation
Karısı bazı eşyalarının çalındığını düşünüyordu.
A sua esposa acha que algumas das suas coisas foram roubadas.
Ormanın kenarındaki çalının altında buldum. Amerikan kulübesinin yanında.
Achei-o debaixo de uma cerca, perto da mata, junto à casa dos americanos.
Cortazar'ın çalışmalarının Tycho'nun normal kayıtlarında herhangi bir iz bırakmamasını sağladık.
Certificámo-nos de que o Cortazar não deixava quaisquer vestígios nos registos normais em Tycho.
Cortazar'ın hikâyesi protomolekül projesi üzerinde çalışmaya başladığı gün sona erdi.
A história do Cortazar acabou no dia em que começou a trabalhar no projecto da protomolécula.
Ne bedava yemek ne yakıt ne tamir ne de senin ve çalışanların için güvenli bir liman olur.
Nada de comida de graça, combustível, reparações ou porto de abrigo para ti ou os teus.
O kadar fedakârlık ve eğitiminin ardından onu en iyi askerlerinden biri yaptığınızı söylediğiniz eğitimin ardından o kadar sıkı çalışmadan sonra Travis'in silahını aptalca ateşleyip yakın dostlarını tehlikeye atabileceğine gerçekten inanıyor musunuz?
Acredita realmente que depois de todo aquele sacrifício, de todo o seu treino, o treino que fez dele, como você disse, um dos seus melhores soldados... Acredita, depois de todo o trabalho duro, que o Travis comprometeria a vida dos seus camaradas tirando conclusões precipitadas, como um tolo?
Bay Talbot Singapur'un düşüşünde alınmış, Burma Demiryollarının yapımında çalıştırılmış.
O Sr. Talbot foi apanhado na queda de Singapura e foi trabalhar no caminho-de-ferro de Burma.
Mükemmel bir beyefendi olarak hiçbir zaman bunu yapmaya çalışmadın, bir kere bile.
Um perfeito cavalheiro que nunca tentou aproveitar-se, nem uma vez.
Soğutma havuzlarını boşaltmaya çalışıyor. Nedenini ona söyle.
Ele está a tentar esvaziar os tanques de arrefecimento.
" Bir depo bölgesindeki küçük bir yangın Bramford itfaiyesi ile tesis çalışanları..
"Um pequeno incêndio numa zona de armazéns" "foi rapidamente contido pelos Bombeiros de Bramford," "levando a que o local sofresse apenas danos menores."
Onu senden almaya çalışanların başına neler geldiğine bak.
Olha o que aconteceu quando tentaram tirar-ta, agiu defensivamente.
Demeye çalıştığın Nick... sonsuza dek Renard olarak kalabilir mi?
Estás a dizer que o Nick pode... Ficar preso como Renard para sempre?
Babanın başı beladaydı, ve... biz de yardım etmeye çalıştık.
O pai estava com problemas e... Tentamos ajudar.
Bu kadar çok dolaşmanın zor olduğunu biliyorum, ama ben sadece bizi bir arada ve güvende tutmaya çalışıyorum.
Eu sei que é difícil a situação, mas só estou a tentar manter-nos juntos e seguros.
Kararının doğru olduğunu anlatmaya çalışıyorum.
Estou a tentar dizer-te... que fizeste a escolha certa.
Çalıların altına konmuş, ama sanırım bir süredir oradalarmış.
Entre uns arbustos, mas estão aqui há bastante tempo.
Ceset üzerinde giysi parçalarına bakılırsa sanki biri onu çalıların altına sokmuş.
Estes pedaços de roupa parecem muito com os que estavam no arbusto.
Görgü tanıkları onun, sıkıntı içinde, öldürülmekten korkan bir erkeğe yardım etmeye çalıştığını söylüyor.
Relataram que ele foi ajudar um homem aflito que gritava que alguém estava a tentar matá-lo.
♪ Çalı boyunca yuvarlanmayı bırakın ♪
Pára de me afastares
Deirdre Hampton'la üniversitede çalıştınız mı?
Trabalhava com ela na universidade.
- Sana anlatmaya çalışıyorum. - Ah, hiç kimse yok mu Gece spot ışıklarla avlanmanın kaçak avlanma olduğunu size bildirdi.
Nunca lhe disseram que caçar à noite é ilegal?
Ya bu adam gerçeği söylüyor. Ya da arkadaşını öldürdü ve onu örtbas etmeye çalışıyordu.
Ele está a dizer a verdade, ou matou o amigo e está a fingir.
Bu şeyi durdurmaya çalışıyor olmalıydın.
Deviam deter essa coisa.
Bunun nasıl çalıştığını kimse biliyor mu?
Alguém sabe como é que isso aconteceu?
Bu aynaların nasıl çalıştığını anlamam lazım.
Preciso de entender como é que esses espelhos funcionam.
Beni bunun için çalıştınracaksın.
Vais fazer-me esforçar por isto.
Diananın ona bunu yaptırdığını söylemeye çalışıyorum...
Estou a tentar dizer, foi a Diana o fez fazer isso.
Ve kanıtlamaya çalıştığın şeyi bilmiyorum, ama sen- -
- não sei o que queres provar...
John Rayburn adam değil çünkü orospu çocuklarının kendilerinin beni öldürmeye çalışmasına alışkınım ben.
O John Rayburn não vale nada. Estou habituado a que me tentem matar com as próprias mãos.
Danışman sıfatıyla çalışacaksın.
O teu cargo é de "consultor".
Sıkı mı çalıştın yoksa nişanlın mı senin için sıkı çalıştı?
Estudaste imenso? Ou o teu noivo estudou por ti?
Rand Kaldor Zane'de bir bağlı çalışan olacaksın.
Para colaboradora na Rand Kaldor Zane.
Şirketinde çalışmamın benimkinden daha iyi görüneceğini düşünüyorsun. Evet, aynen öyle.
Achas que trabalhar contigo parece melhor do que trabalhar na minha firma.
Yeni çalışanlar aradığını duydum ben de ülkedeki tüm hukuk fakülteleriyle iletişime geçtim.
Soube que querias colaboradores. Contactei as melhores faculdades de Direito.
Rand Kaldor Zane çalışanlarının son yirmi yıldaki grup listesi.
- Colaboradores da Rand Kaldor Zane nos últimos 20 anos.
Robert Zane'in çalışanlarını çalmak için Katrina Bennett'ten yardım alıyorsun gibi.
Parece-me que a Katrina Bennett te ajuda a roubar os colaboradores ao Robert Zane.
İnanamıyorum. Bütün dünyaya kendini yöneticilik için ispatlamaya çalışıyorsun ama ilk yaptığın görünen bütün köprüleri yakmak mı?
Queres dizer ao mundo que deves ser sócio-gerente e a primeira coisa que fazes é queimar todas as pontes?
O zaman gitsin çorbacıda çalışsın.
Quer ajudar pessoas. É deixá-lo trabalhar na sopa dos pobres.
İyi şeyler yapmak istiyorsan canıma minnet ama bunu başka meslekte yap eğer bu gibi yerlerde iş aramaya çalışırsan şundan adın gibi emin olabilirsin ki engellemek için elimden geleni yaparım.
Se quer fazer algo de bom, esteja à vontade. Mas noutra profissão. Porque, se o apanho a tentar arranjar trabalho nalgum destes sítios, pode apostar que o travo.
Evime gelip bana dedi ki eğer daha fazla, hukuk kliniğinde iş bulmaya çalışırsam beni durdurmak hayatının görevi olacakmış.
Ela veio a minha casa dizer-me que, se eu tentasse trabalhar numa clínica legal, ela garantiria que eu não teria sucesso.
Senden tek şey istedim ve sen onu bile yapamadın çünkü buraya geri dönmeyeceğim gerçeğini kabul edemedin. Seni geri döndürmeye çalışmıyordum.
Eu só queria uma coisa e estragaste tudo, porque não aceitas que não quero voltar.
Bize yardım etmeye çalışan bir adamı düşman yaparak Jessica'nın elde ettiği her şeyi mahvetmeye çalıştığını mı?
- Para contar como tentaste destruir tudo pelo que a Jessica tanto lutou, criando um inimigo do homem que nos tentava ajudar?
Ben de bunu konuşacaktım. Jessica'nın tırnağı bile olamazdın ve hâlâ onun mirasını mahvetmeye çalışıyorsun.
Queria falar-te disso.
Onun mirasını yaşatmaya çalışıyorum.
Não estás à altura dela e queres estragar-lhe o legado. - Queria estar à altura dela...
Çalışanların başı olarak sorumluluklarımda bazı ihmallerim oldu.
Tenho falhado nos meus deveres.
Rachel, sen bu firmaya 10 yıldır kalbini ve ruhunu verdin ve yakında avukat olacaksın mezun olur olmaz burada çalışman için sözleşmeni uzatmak istiyorum.
Tens-nos dado tudo há quase dez anos. Agora que serás uma advogada, queria oferecer-te trabalho para logo que termines o curso.
İkinci sınıf çalışan yazıyor. Biliyorum.
Diz aqui que fico num nível alto.
İçine atıp hayatına devam etmeye çalışacaksın ama -
Vais reprimir tudo e tentar avançar, mas...
Planım Bayan Price'ın, kırık camlı ve aylardır ısıtması olmayan bir aparman dairesinde yaşayan yalnız bir anne olduğunu ve onu evden atmaya çalıştıklarını anlatmasını sağlamak.
O meu plano é a Sra. Price explicar que é uma mãe solteira que está num apartamento com uma janela partida e sem aquecimento durante meses, e que a querem pôr na rua.
Isıtmanın çalışmadığını defalarca söyledim.
Queixei-me um milhão de vezes que o aquecimento não funcionava.
Hayal dünyasında değiliz, söylediğim gibi karşı tarafın deneyimli avukatı hatamızı yakalamaya çalışıyor.
Há um mundo a sério lá fora. E eu disse-te que há um advogado à espera para explorar os nossos erros.